Fenerbahçe en son beş gol attığında...

20 Eylül 2016

Proje takımlarının böyle bir kaderi vardır. Kasımpaşa da o kader mahkûmlarından; bir süre önce bir grup işadamı tarafından desteklenirken onların ilgileri ortadan kalkınca bir anda küme düşmeye aday, kadrosu Süper Ligin çok altında bir takıma dönüşüvermiş görünüyor. Oysa taraftar potansiyeli de bulunan böyle takımların yaşatılması, güçlendirilmesi çok önemli sonuçlar sağlayabilirdi.

Fenerbahçe böyle bir takımla karşılaştı.

Kadrolar açıklandığında çok geniş bir kesimin “o zaman Pereira niye gitti?” sorusunu soracak kadar geçen seneyi andıran tanıdık bir diziliş olduğu görüldü.

Fenerbahçe’de bu türden kıyaslamaların hiç bitmeyeceğini çok iyi biliyoruz.

Pereira geçen sene elindeki çok iyi kadroyu neredeyse futbol oynamayı unutturacak hale getirdi. Takım hücum etmeyi, gol atmayı unuttu. Birçok karşılaşma neredeyse ceza sahasına bile giremedi. Fenerbahçe maalesef onun sebep olduğu enkazın etkilerini ortadan kaldırmakla uğraşıyor.

Bursaspor karşılaşması kuşkusuz skora göre yorum yapanlar için bulunmaz bir nimetti; oysa Fenerbahçe kazanabileceği bir maçı kaybetti. Peşinden çıktığı Zorya deplasmanı da benzer sonuçlanabilirdi. Neyse ki son saniyede de olsa şeytanın bacağı

Yazının Devamı

Fenerbahçe zor bir süreçten geçiyor!

16 Eylül 2016

Fenerbahçe zor bir süreçten geçiyor ama bu ne ilk ne de son olacaktır. Manchester United, Ferguson sonrasında artık Şampiyonlar Ligi’ni bile göremez oldu. Düzen, sistem bir defa bozuldu mu yerine yenisinin kurulması zaman alıyor.

Daum sonrası Zico, II. Daum sonrası Aykut Kocaman dönemleri hep sıkıntılı başlamıştı. 2010-11 sezonunda Fenerbahçe’nin nerelere gerilediğini ve aynı zamanda oralardan nasıl geldiğini biliyor ve çok iyi hatırlıyoruz.

Ancak Fenerbahçe’nin meselesinin artık bu olmadığı da ortadadır.

Fenerbahçe parçalara ayrılmış, bölünmüş durumda ve merkezine de Yönetim sorunu oturmuş görünüyor ya da insanlar en kolay yoldan giderek Fenerbahçe’de kötü gidişi tek bir şeye bağlama eğiliminde birleşiyorlar.

Futbol insanları birleştirebildiği gibi en kolay şekilde ayrıştırabiliyor. Taraftarlık diğer tüm insani duygulardan çok daha hızlı değişim gösteriyor. Hele hayattan aldıkları tek keyif, mutluluk bu olmuşsa ki sadece ülkemizde değil, Avrupa’da da böyle olduğunu biliyoruz, reaksiyonların bu şekilde gösterilmesi eşyanın tabiatına uygun oluyor.

Bugün medyada işi spor yorumculuğu olanlar bile Fenerbahçe’yi Yönetimi üzerinden değerlendirmeyi uygun görüyor.

Oysa bu

Yazının Devamı

Milli takımın "felsefesi" ve "kadro mühendisliği" üzerine

6 Eylül 2016

Hırvatistan ile berabere kalınca sanki İspanya veya Almanya’dan puan almış gibi sevindik. Sevindik derken Fatih Terim şahsında ifade ediyorum.

Yaklaşık on gündür bir kadro meselesi var ortada ve herkesin kendine göre bir tezi, yorumu ve kanaati var.

Önceki günkü basın toplantısında Fatih Terim felsefeden, futbol anlayışından söz ediyor.

Söze felsefe kavramıyla başlayınca çok önemli bir şey söylemiş oluyorsunuz.

Aynı etkiyi cümle içinde “kadro mühendisliği”ni kullandığınızda da yaratıyorsunuz.

Bir mühendis olarak kadro ile mühendislik arasındaki ilişkinin kuruluş biçimini ilgiyle izlediğimi belirtmek isterim; bu kavramları kullanan kişilerin Rusya maçı öncesinde “Fatih Terim’e en baba soruyu sorarım, bu işin kitabını yazarım” havasında çıkış göstermeleri de ayrı bir kategori oluyor.

Felsefe dediniz mi derinliği olan bir düşünceden söz etmek gerekiyor; üstelik sadece düşünmek de yetmiyor bütün hayat kurgunuzu bunun üzerine inşa ederseniz anlam kazanıyor.

Kendimden örnek vermem gerekirse hayat felsefem canlılara mümkün olduğunca zarar vermeme kuralı üzerinedir ve vejetaryen beslenmeyi tercih ediyorum.

Yazının Devamı

Fenerbahçe hangi oyuncularla dengeli takım olur?

29 Ağustos 2016

Fenerbahçe’nin yediği ilk iki gol aslında bir seneye aşkın süredir atamadığı türdendi. Ceza sahası içine bu kadar çok top gönderip, bu kadar az topla buluşan takım sayısı ligimizi bırakın, Avrupa’da bile yok denecek kadar azdır.

Oysa rakipleri az ve öz şekilde etkili duran top organizasyonlarıyla sonuca gitmeyi daha iyi başarıyorlar.

Kayserispor Kadıköy’de Fenerbahçe’ye karşı üç gol atıp kazanamıyorsa hiç kuşkusuz Fenerbahçe’ye oranla bu işleri beceriyor oluşunu da gösteremiyor. On kişilik takımdan iki gol yemesi ligimizin genel seviyesinin işaretidir.

Kayserispor maça çok sert başladı. Oyuncular neredeyse savunmada rakibi karşıladıkları her pozisyona çift dalarak girdiler. Serkan Çınar orantısız bu savunma şiddetini zaman zaman izleyerek kiminde de hafif uyarılarla geçiştirerek devam edince deplasman takımının kendine güveni yerine geldi.

Maçta henüz eşitli bozulmadığı bir bölümde Van der Wiel’e yapılan ve direkt sakatlamaya yönelik hareketi “bir daha yapma” diyerek tamamlaması zaten maçı nasıl yöneteceğinin işaretiydi.

Kjaer’in atıldığı pozisyon öncesinde Stoch’a üç Kayserisporlu oyuncu hakemin şiddete taviz veren yaklaşımından cesaretle her biri Fenerbahçeli

Yazının Devamı

Fenerbahçe'nin temel eksiği...

22 Ağustos 2016

Fenerbahçe geçen sezon çok önemli bir şey kaybetti; bir takım gole nasıl gider, sonuç alır, taktik kurgusunu nasıl yapar, gol atar!

Her maç onlarca amaçsız yan orta, duran top, korner atan takımın bunlardan tek bir gol pozisyonu üretememesi dramatiktir ancak Pereira Fenerbahçe’nin özü de buydu.

Perşembe gecesi 65. Dakikadan sonra gelen değişikliklerle biraz da skorun verdiği rahatlamayla spontane bir 4-3-3 dizilişi ve oyunu izlemiştik.

Ancak bu kadar kısa sürede üstelik yıllardır aynı düzenle mücadele eden ve hazır bir takıma karşı 1-0 yenik başladığınız maç kuşkusuz en zor sınavlardan birine dönüşecektir.

Advocaat, kenardan bakıyor takıma ve “bir şeyler eksik” diyor. Aklından geçen şeyler muhtemelen elindeki kadroyla bu işi yapamayacağı, yeterli olmayacağı yönündedir.

Şapkadan tavşan çıkaracak hali yok!

Elinde Nani gibi bir oyuncu olsa ondan bireysel anlamda sonucu değiştirecek bir pozisyon üretmesini bekleyebilir.

Ancak Fenerbahçe gibi lideri ve yıldızı olmayan bir kadrodan ancak “takım oyunu” çıkarmaktan başka şimdilik elinden bir şey gelmeyeceği de ortadadır.

Yazının Devamı

4-3-3 Fenerbahçe'nin gerçek oyun karakteri

19 Ağustos 2016

Daum, Alex’in de katkısıyla Fenerbahçe’ye 4-4-1-1 şeklinde dizilişi oturtmuş ve bunda da çok başarılı olmuştu. Hatta 2007 sezonunun ilk birkaç maçında Zico bu sistemi 4-4-2’ye dönüştürmeyi denemiş takım buna tepki gösterince tekrar devraldığı sisteme geri dönmüştü.

Alex, Fenerbahçe’yi belli bir oyun sistemine zorluyordu. Onun gidişinden sonraki ilk maçta Aykut Kocaman 4-3-3’ü denedi ve olabileceğini gördü; O sezon Fenerbahçe Avrupa’da yarı finale çıktı, toplamda da 64 maç yaptı.

Ersun Yanal sistemi çok daha dinamik hale getirdi.

İsmail Kartal da ‘idare etti’ diyelim.

Ancak Pereira anki altından kalkabilirmiş gibi takımın var olan her şeyiyle oynayarak başladı işe. Geçen sezon bir ara 4-3-3’ye yakın formatla oynarken bir ara çok iyi işler de çıkardı. İstanbul’da Lokomotif Moskova eşleşmesi Fenerbahçe’nin bu sistemle oynayıp başarılı olduğu son maç oldu.

“Ben bu işi becerdim” özgüveniyle takım ve sistemle yeniden oynamaya başladı; bu Fenerbahçe’nin bir şampiyonluğuna mal oldu.

Geçen seneye dair önemli bilgi daha; Fenerbahçe takım olamadı. Nani, Van Persie, Diego, Gökhan Gönül, Caner gibi oyuncuların kafası hep başka yerlerdeymiş. Gördük!

Sezona 3-5-2 gibi radikal bir

Yazının Devamı

3-5-2 ve Pereira sorunu...

4 Ağustos 2016

Fenerbahçe yeni oyun düzeni ile oynuyor, buna gerek var mıydı, kadro buna uygun mu, her şey bir yana teknik direktör bu sistemin altından kalkacak kadar taktik oyun bilgisi var mı? bunlar üzerinde kafa yormak gerekiyor.

3-5-2…

Fenerbahçe belki de yıllardır elinde olmadığı kadar iyi üç stopere sahip.

Kjaer’in yanına eklenen Skrtel ve Neustadter önemli oyuncular; bilmiyorum Pereira üçünden vazgeçemediği için mi bu defans kurgusu ile oynuyor?

Oyun düzeninin en kritik oyuncuları kenarlarda oynayan; hem savunmaya hem orta alana hem de hücuma destek olacak kanat oyuncularıdır.

Pereira bunun için de savunma özelliği ön planda olan Hasan Ali ve Van der Wiel’i tercih ediyor.

Van der Wiel kalitesini ilk geldiği günden itibaren ispat eden bir oyuncu oldu.

Hasan Ali için bilmediğimiz yeni bir şey yok.

Yazının Devamı

"3 Temmuz" CHP'nin Taksim Manifestosunda neden yok?

28 Temmuz 2016

Pazar günü Taksim’de CHP darbeye karşı tavrını gösteren büyük bir miting düzenledi ve orada Kılıçdaroğlu on maddelik bir manifesto okudu. Manifestonun 7. Maddesi önemli bir vurgu içeriyordu.

Okuyalım mı?

“Balyoz, Ergenekon ve Casusluk gibi davalarda mağdur edilen insanların itibar ve haklarının iadesi bütün siyasal partilerin gündeminde olmak zorundadır.”

Manifesto’da sayılmış tüm davalar siyasiydi ve Türkiye’yi yakından ilgilendiriyordu. Bu davaların tamamı daha sonra sanıkların aleyhine kurulmuş kumpas olduğu ve adil yargılanmadıkları gerekçeleriyle çöktü.

Ancak Türkiye’de bazı gerçekleri bu davalar değil 3 Temmuz’da Fenerbahçe’ye karşı yapılan Darbe ile öğrendi, farkına vardı, gördü.

Manifesto’da söz edilen davalara ait İddianame, savunma, gerekçeli kararları görevi gereği bunu takip etmesi gerekenler dışında kaç kişi okudu, değerlendirdi, takip etti?

Dava süreçlerinde sanıkların yakınları hariç kaç kişi mahkemelerin önünde nöbet tuttu?

Tüm bu zaman diliminde bu davalara yönelik toplumun gerçek anlamda bir tepkisini görebildik mi?

Yazının Devamı