Kılıçdaroğlu’nun İzmir’deki “Benimle misiniz, artık karar verin” çıkışını çok samimi, içten bir sitem, serzeniş diye yorumlayan da oldu, sabır taşı çatladı diyen de... Tabii bunu zorlama, adaylık dayatması olarak görenler de var. Çünkü Kılıçdaroğlu bu sözlerin benzerlerini Meclis’te partisinin 26 Nisan’daki grup toplantısında da dile getirdi. Yol arkadaşlarının yüzlerine açık ve net olarak ‘Ya bana katılın ya şimdi şu anda yolumdan çekilin” dedi. Hem de genelde bir saat süren konuşmasını 13 dakikada tamamlayarak ve oldukça öfkeli bir şekilde. O günden İzmir’deki son çıkışına geçen sürede CHP’nin genel görüntüsü ise malum. Kurmayları Kılıçdaroğlu’nun adaylığına tam destek havasındaydı ama bazı vekiller ve örgütten 6’lı masanın “kazanacak aday” vurgusu paralelinde sesler de geliyordu. Hatta Kılıçdaroğlu’nun kamuoyu araştırmalarına bakarak kendisinin bile bir başka isim lehine fedakarlıkta bulunabileceği söyleniyordu. Yani Kılıçdaroğlu’nun gruptaki manifestosunun pek etkisi olmamış gibiydi. Dolayısıyla İzmir çıkışı sonrasındaki gelişmelere bakınca iki konuşma arasındaki ton farkı, Kılıçdaroğlu’ndaki kararlılık ya da göz karartma durumu çok daha net anlaşılıyor. Anında vekiller, belediye başkanları, teşkilatlar Kılıçdaroğlu’nun deyimiyle “tıpış tıpış” sosyal medya üzerinden “seninleyiz, yanındayız” mesajlarıyla bağlılık mesajlarını verdiler. Hatta adaylık konusunda adı zikredilen Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş bile... Bu arada Kılıçdaroğlu, açıklamalarıyla İYİ Parti’de rahatsızlık kaynağı olan milletvekillerine de bire bir görüşerek ayar verdi. Şu an itibarıyla CHP’nin görüntüsü ve havası da tek ses, tek yürek şeklinde. Nasıl olmasın ki seçim denilince söz konusu olan sadece cumhurbaşkanlığı adaylığı değil, parlamento da yenilenecek ve mevcut vekillerin hepsi devam etmek niyetinde. Teşkilatın neredeyse hepsi de milletvekili olmak istiyor. Genel Başkan’ın liste yapmada tek seçici olduğu gerçekliğinde de aykırı bir sesin çıkması mümkün mü? Hele de bu kadar kararlı bir gözdağından sonra. Bu durumda akla gelen soru da şu:
Bu kadar yetkili ve etkili Kılıçdaroğlu, böyle bir konuşmayı parti içi bir toplantıda yapamaz mıydı? Niye kamuoyu ile paylaştı? Buna dönük yorumlar da şöyle:
Kılıçdaroğlu partisinin kendisine olan desteğini özellikle kamuoyuna göstermek istedi. Hala net olarak adayım demedi, demiyor ama partim beni istiyor, belediye başkanlarım, milletvekillerim, CHP örgütü bir bütün olarak benim arkamda diyerek kendisini 6’lı masaya özellikle de İYİ Parti’ye bu desteği güçlü bir şekilde gösterdi. Bundan sonra 6’lı masada bu durum görüşülecektir, belki de 2 Ekim’deki ikinci turun ilk toplantısında. Ya da Kılıçdaroğlu’nun 9 Ekim’deki ABD gezisi dönüşünde CHP ve İYİ Parti Genel Başkanları arasında baş başa bir görüşme de söz konusu olabilir. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun ortak aday olmasının önündeki en kritik onay merkezi Akşener. Ondan net olur çıktıktan sonra diğer dört partinin itirazı olmaz. Olsa da fark etmez.
Bunlar ilk bakışta Kılıçdaroğlu adına siyaseten doğru, haklı hamleler olarak görülebilir, görülüyor da zaten. Ama bunun bir de sokakta, seçmende farklı algılar yaratma olasılığı da var. O konuda da dün konuştuğum siyaset bilimcilerin kesiştiği noktalar da şunlar:
“Evet bu sözler bir samimiyet içeriyor, içtenlik var ama fazla. Seçmen bir liderin böyle konuşmasını yadırgayabilir. Çünkü zafiyet olarak da algılanabilir. Dahası insanlar ‘masaya mesaj veriyorsun masayla problemin var. Partine mesaj veriyorsun partindeki insanlarla problemin var, çeşitli adreslere tehdit de söz konusu bu kadar sorun varsa niye zorluyorsun’ diye de düşünebilir. Kaldı ki bu sözlerde muhalif seçmen nasıl olsa bize oy verecek, yani garanti ya da tıpış tıpış durumu da var. O nedenle kamuoyu açısından ters tepme olasılığı da söz konusu.”
Kısacası dememiz o ki; öyle ya da böyle Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusunda CHP tek ses ama 6’lı masanın nasıl bakacağı, ne diyeceği hala soru işareti. Evet Akşener’den vefa içerikli sözler geldi ancak o kadar. Bu durumda da siyasette bir sonraki adımı kestirmek zor. Yani 6’lı masadan çok farklı sesler de yükselebilir. Kaldı ki CHP’nin tek sesli görüntüsünün şimdilik olduğu da açık. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun İzmir çıkışı tam anlamıyla “adaylığıma itirazı olan varsa, şimdi konuşsun yoksa seçime dek sussun!” niteliğinde...