Seçim tarihi henüz resmileşmese de artık belli. Kesin gibi denilen CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylık durumu ise 6’lı masa atmosferindeki basınca göre hala değişkenlik gösteriyor. Bir bakıyorsun Kılıçdaroğlu artık tamam adaylığı ilan edilecek deniliyor bir bakıyorsun başka birisi de olabilir noktasına evriliyor. Hatta bu anlamda Kılıçdaroğlu’nun çok net bir şekilde adaylık yolunu kapattığı belediye başkanları İmamoğlu ve Yavaş’ın isimleri bile yine vizyona girdi. Yani siyasi beklentilere odaklı 6’lı masadaki dinamik etkenler, hararet, rüzgâr ve özellikle İYİ Parti lideri Akşener faktörüyle bağlantılı olarak Kılıçdaroğlu’na dönük ibre bir düşüyor bir yükseliyor. Şöyle ki; Akşener defalarca İmamoğlu ya da Yavaş isimleri masaya aday olarak gelirse biz hayır demeyiz dedi. Ama aynı Akşener defalarca şunu da söyledi:
“Sayın İmamoğlu da Sayın Mansur Yavaş da Millet İttifakı’nın belediye başkanları. Biz destekledik. Ben kişisel olarak çok gayret ettim. Ama günün sonunda bu arkadaşların ita amiri Sayın Kılıçdaroğlu. Onlar CHP’nin belediye başkanları. Her iki arkadaşımızı da aday olarak öneren parti meclisinden çıkaran Sayın Kılıçdaroğlu.”
Bu ne demek?
Kılıçdaroğlu her ikisinden birini aday gösterdiği takdirde biz hayır demeyiz… Yani onları aday gösterme hakkı ve yetkisi Kılıçdaroğlu’nda...
Ancak şimdilerde Akşener’in bu duruşunda hafiften bir değişiklik söz konusu. Çünkü İmamoğlu’ndan yana verdiği örtülü mesajlar dışında Akşener artık partisinin reklamlarında bile İmamoğlu ve Yavaş’ı kullanıyor. Dahası 6’lı masa adayının açıklanacağı bir dönemde, İmamoğlu’nun Anadolu turuna çıkmasını dahi bununla ilişkilendirenler var. Akşener’in Kılıçdaroğlu’na rağmen masaya doğrudan İmamoğlu’nun ismini getirmeyeceğini, kamuoyu araştırmalarına göre karar verelim diye zorlayacağını söylüyorlar. Yani Kılıçdaroğlu olursa partimize danışırız bakarız onlar isterse olur diye geçiştiren Akşener’in İmamoğlu veya Yavaş’tan yana tavrı ise açık ve net. CHP Genel Merkezi’ni hayli öfkelendiren bu görüntüsü de siyaset bilimcilere göre sadece “kazanacak aday” muhabbetinden kaynaklanmıyor. Onlar da şöyle diyorlar:
“Seçmen eğer Cumhurbaşkanı adayına oy veriyorsa onun partisine de oy vermeyi de tercih edecektir. Yani içinden Cumhurbaşkanı adayı çıkaran parti normalde alacağından bir tık fazla oy alacaktır. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun aday olduğu varsayımında İYİ Parti’ye gidecek oylar da CHP’nin Genel Başkanı Cumhurbaşkanı adayı olduğundan ötürü CHP’ye akacaktır. Böyle olursa da İYİ Parti’nin birinci parti çıkması çok zor. İYİ Parti yeni kurulan bir parti ve başarı hikayesi var ama kökleşmesi için biraz daha devam etmesi gerekiyor. Bu durumda da İYİ Parti açısından sıkıntı var demektir. İYİ Parti’nin ana muhalefet partisi olabilmesi, Akşener’in başbakanlık hedefi için CHP içinden olmayan, olsa bile doğrudan CHP’li görünmeyen bir adaya ihtiyacı var. O yüzden İmamoğlu ve Yavaş isimleri öne çıkıyor.”
Tabii bunun bir de İmamoğlu cephesi var. O da “ben aday olursam, kaybetsem dahi CHP Genel Başkanlığı yolu açılır” diye hesaplıyor ama Kılıçdaroğlu’nun aday olup seçilmesi durumunda ise siyasi kariyerinin biteceğinden endişe duyuyor.
Elbette aynı sıkıntılı durum Kılıçdaroğlu için de geçerli. Çünkü ben fedakârlık yapıyorum deyip çekilse kendisine bundan sonra bir mevki yok artık. Son şansı bu. O bakımdan Kılıçdaroğlu’nun da bu noktadan sonra kolay kolay başka birini işaret etmesi zor...
Dolayısıyla 6’lı masa açısından aday belirlemede son düzlüğe girilirken CHP ve İYİ Parti’nin kurmayları arasında zaten var olan masada oyun kurucu olmaya dönük çekişme, gerilim artık liderler seviyesinde de alenileşmiş durumda. Evet, iki liderin buluşma sahneleri ve vedalaşma karelerindeki sıcaklığa bakıldığında her şey normal, karşılıklı nezaket ve siyasi üslup, muhabbet açısından herhangi bir sıkıntı söz konusu değil, zaten bugüne kadar da iki lider arasında güven durumunu sarsacak görünür bir olumsuzluk falan yaşanmadı ama baş başa kaldıklarında gerçek düşüncelerini tüm çıplaklığıyla ve içtenlikle birbirlerinin yüzlerine söyleyip söylemedikleri ya da ne kadar söyledikleri koca bir soru işareti. Mesela Akşener yekten adaylık konusunda Kılıçdaroğlu’na kararlı bir “kazanacak aday” vurgusuyla “Artık zorlama” veya “siz değil şu kişi olmalı” demiş midir veya en azından hissettirmiş midir? Ya da Kılıçdaroğlu, Akşener’e, “Neden böyle yapıyorsun?” diye sitem etmiş midir? Elbette ki hayır. Olan ne şiş yansın ne de kebap mantığıyla mangalın ateşini azaltma ve de herkesi mutlu edecek bir çıkış yolu bulma çabası. Ama görünür gerçek de şu:
Üçünü de mutlu edecek bir formül zor. Birileri kaybetmeyi göze alacak parti olarak ya da kişisel ikbal adına...
Bunu da herhalde seçimden önce yaparlar!..