6’lı masadaki liderler ve sözcüleri her buluşma sonrası ya da fırsatta etkin politikalarla ülke sorunlarının çözüleceğine dönük mesajlar verdi, veriyor. Ancak bunların nasıl olacağı henüz ete kemiğe bürünmüş değil. Daha çok ekonomik, sıkıntılar ve zorluklara dönük tespitler, iktidara yönelik eleştiriler ön planda. Oysa vatandaş da diyor ki: “Benim yaşadıklarımı bana anlatma, çözümün ne onu söyle.” Mesela “Pahalılık, yüksek enflasyon, işsizliğe karşı sihirli reçetelerin var mı veya terörle mücadele konusundaki bakışın, yöntemlerin nedir?” gibi. Yani 6’lı masayla ilgili merak edilenler yalnız “Aday kim olacak?” sorusuyla sınırlı kalmıyor, onun çok daha ötesine geçerek doğrudan sokağın, vatandaşın derdine nasıl derman olunacağına uzanıyor. Tabii inandırıcılık ve ikna katsayısıyla bağlantılı olarak. Malum, bir de “Yapabilirler mi?” gibisinden güven sıkıntısı söz konusu. Böyle bir durumda da normalde ne olması beklenir? Sokağın sesine kulak vermek... Sadece parlamenter sisteme dönüş ve demokrasi adına birleşme görüntüsü ile bunun deklarasyonun ötesine geçip birlikte proje üreten bir masaya dönüşerek sokağın beklentileri ve ülkenin sorunlarına çözüm odaklı somut projeler ortaya koymak, bu yönde adımlar atmak. Ancak şu ana dek 6’lı masadan yansıyanlar bundan daha çok her parti adına ‘benim pozisyonum, kazancım ne olacak’ gibi paydaşlık hesabı görüntüsünde. Adayın kim olacağı tartışmasında masanın oy oranı yüksek partileri CHP ile İYİ Parti’nin önde gelen yetkilileri kendileri ve yakınları üzerinden diğer tarafa nasıl baskı kurmaya çalışabiliriz diye acayip bir pres yapıyor. CHP, oy oranı en yüksek partiyim, zaten masayı kurma konusunda da en büyük fedakârlığı ben yaptım, dolayısıyla adayı belirlemek benim hakkım deyip Kılıçdaroğlu’nun adaylığında dayatıyor. İYİ Parti de buna itiraz edip, “Noktayı ben koyarım” diye diretiyor. Liderler de sözüm ona çaktırmadan hem ağır basan taraf olmak hem de “Aman masanın dengesi bozulmasın” diye yoğun bir mesai içinde. Masadaki diğer dört parti ise bundan ziyade yönetime ortak olma. Yetki paylaşımı (ekonomi, Dışişleri’nden sorumluluk gibi) ve milletvekili listelerinden aslan payını kapmak hesabında. Onlar için masada oyun kurucu ha CHP ha İYİ Parti olmuş fark etmiyor, aslolan bize, bana ne getirecek durumu. Ki bu anlamda net mesajların yanı sıra buna dönük masa dışında daha başka görüşmeler, farklı pazarlıklar da söz konusu. Çünkü bir de o partilerden milletvekili olma sevdasıyla yanıp tutuşan yüzlerce aday adayı da var. Aslında bu mevcut milletvekillerini de ilgilendiren bir durum, onlar da koltuğu kaptırmamak derdinde. Yani bir tarafta en fazla vekil biz çıkaralım, parlamentoda söz bizde olsun, öte yanda her ne olursa olsun 600 vekil arasında ben de olmalıyım hesapları ve kavgası da var. Açıkçası tam bir kazan kazan durumuna odaklı hamleler ve beklentileri içeren bir hava da söz konusu. Onun için de masadaki herkes mutlu ve umutlu. Elbette bu da suç falan değil, siyasetin gereği. Ama siyasette net olan bir başka nokta da masada yapılan hesaplarla saha gerçeklerinin senkron sorunu. Malum, kamuoyu araştırmalarına göre, siyasi partilerden uzaklaşmış ciddi bir kitle var, bunun büyük bölümü de iktidar kanadından. Uygulamalara, bazı kararlara kızan ya da başarısız gören insanlar terk ediyorlar ama o kopanları da muhalefet kendisine çekemiyor. Dolayısıyla, o insanların bu kırgınlıklarına neden olan durumların olayların yatışması yoluna girmesi halinde yeniden barışma durumu söz konusu olabilir. Bir başka deyişle, bunlar tamamıyla köprüleri atmışlar asla ve kata eski partilerine oy vermeleri mümkün değil anlamına gelmiyor.
Özetle, dememiz o ki alternatif olarak ortaya çıkan partilerin iktidar değişimi için ortaya koyacağı politikalarla seçmeni inandırması gerekir. Özellikle de toplumun gündeminde olan ekonomik sıkıntılar, istihdam sorununa çözüm konusunda. Yani sadece sistem değişikliği söylemiyle bu iş olmaz. Evet, 6’lı masada ekonomi başta tüm temel sorunlara çözüm odaklı arayışlar, komisyon faaliyetleri de var ama bu anlamda henüz açıklanmış bir formül ya da yol haritası söz konusu değil. Hal böyle olunca da sandık sonucunu şimdiden kestirmek zor. Hele de kararsız ya da kararını gizleyen seçmenin tavrını. Çünkü onların adresini doğrudan iktidar ve muhalefetteki siyasilerin performansı belirleyecek. “Cek, cak’lı” konuşmalar değil, sokağın sorunlarına çözüm odaklı somut projeler ve bunların yapılabilirliğine ikna ve güven durumu yani...