Başlıktaki soruyu konutları yapanlara sorduk, “Yok” dediler. Altan Elmas, Nazmi Durbakayım ve Ziya Yılmaz. 3’ü de “Konutta balon yok. 2017’de konut satışları 2016’nın gerisine düşmez” diyor. Konut sektörü tüm dünyada önemli ama Türkiye’de galiba daha da önemli. Ziya Yılmaz’ın dediği gibi, “Tük halkı tapu aşığıdır. İmkanı olduğunda konut sahibi olmaya çalışır.”
Sektör temsilcilerinden öğrendim ki, konut piyasasını incelerken bakılması gereken dört nokta varmış:
1) Konut satışı için önce talep olmalı. Bu açıdan şanslıyız. Bizde yılda 600-650 bin çift evleniyor. Bunlara ev lazım. 150 bine yakın çift boşanıyor. Bunlara da ev lazım. 200-250 bin konut ise eskidiği, ömrünü tamamladığı için yenileniyor. Demek ki ihtiyacımız 1 milyonu buluyor. İşte her şeye rağmen 2016’daki gibi aklınıza gelebilecek ve gelmeyecek her türlü olumsuzluğun yaşandığı yılda bile konut satışlarının artmasının temel nedeni bu. Yabancıların pazara girmeleri yeni bir ivme kazandırabilir. Birçok ülkenin yaptığı gibi altın vize, uzun süreli ikamet izni, vatandaşlık gibi tatlandırıcılarla bu talep canlandırılabilir.
Faizler çok önemli
2) Konut alabilmek için gerekli finansmana uygun koşullarla erişmek lazım. Burada da
Enflasyonda geçen yılı yüzde 8.53 ile kapattık. Önceki 3 yılda olduğu gibi yine yüzde 5’lik hedeften ciddi şekilde saptık. Merkez Bankası’nın iki ay önce açıkladığı tahmininin bile 1 puan üzerinde kaldık.
Aralıkta aylık enflasyon ise yüzde 1.64’tü. Piyasadaki en kötümser tahminin bile üzerinde bir artıştı. Ne oldu da rakam Merkez Bankası’nı bile yanıltacak kadar yüksek geldi. Gelir birlikte bakalım...
- Kurun etkisini arada sırada unutuyoruz ama o kendisini hatırlatıyor. Son birkaç aydaki kur artışlarının fiyatlar üzerindeki etkisini aralık enflasyonunda gördük. Çekirdek enflasyon ve üretici fiyatlarında bunu daha da açık görebiliyoruz. Kur bu seviyelerde seyretse bile şu ana kadar olan birikimli artışların etkisini önümüzdeki aylarda da hafifleyen bir şeklide hissedebiliriz. Üretimde bu kadar ithal girdi kullanan ve birçok hizmetin fiyatının dolara endeksli olduğu bir ekonomide bundan kaçınmak çok zor. Sorun üretimin yapısında...
- Gıda enflasyonu son birkaç ayda oldukça düşük çıkmıştı ama aralıktaki yüzde 3.3 artışla eskiye döndük. Çevre ülkelerdeki kuş gribiyle üreticimizin ihracata yönelmesiyle yumurta fiyatları arttı. Yem ve malzeme fiyatları kur etkisiyle yükseldi. Sonbaharın
Yıl sonu geldi, 2017 tahminleri açıklanmaya başlandı. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ile salı günü NTV’de yaptığımız röportajda sordum, “Gelecek yıl nasıl olacak?” diye. “2017, 2016’dan daha kötü olmaz” dedi. Şimşek 2007’den bu yana siyasetin içinde ama önceki geçmişi ile sıkı bir iktisatçı. Açıklamasının ardındaki gerekçelerde iktisatçı gözüyle yaptığı değerlendirmeler var.
Aslında 2016 çok özel bir yıldı. Ekonomide ve siyasette akla hayale gelmeyecek şoklar yaşandı. Sadece bizde değil, dünyada da yüksek boyutlu küresel etkileri olan bir dizi gelişmeyi hayretle izledik. ABD seçimlerinden Trump’ın çıkmasını ya da İngilizlerin Brexit’i seçmelerini tahmin eden oldu mu?
Ben de 2017’nin küresel ölçekte 2016’dan daha iyi olmasını bekliyorum. Dünya ekonomisini ABD, AB, Çin, Japonya ve gelişmekte olan piyasa ekonomileri diye 5’e ayırırsak, 5’inde de performansın bu yıldan daha iyi olacağını öngörüyorum.
- ABD’de toparlanma 2016’da iyice belirginleşti. İşsizlik 2008 krizi öncesi seviyelere geldi.
- Avrupa’da canlanma sinyalleri var. Birkaç yıldır deflasyonla boğuşan Avrupa’da yükselerek 2013’ten bu yana en yüksek düzeye erişecek gibi. Yani normalleşme yönünde bir adım.
- Japonya gevşek
Ekonomi üçüncü çeyrekte 2015’in aynı dönemine göre yüzde 1.8 gibi yüksek bir oranda daraldı. Bir önceki çeyreğe göre daralma açıklanmadı ama yüzde 4’ün üzerinde bir rakam olabilir. Ekonomi yönetimi içinde bulunduğumuz dördüncü çeyrekten itibaren bir toparlanma bekliyor. Göstergeler bu toparlanmanın o kadar güçlü olmayabileceğine işaret ediyor. Yüzde 11’in üzerinde katılaşmakta olan işsizliği aşağı çekmek güçleşiyor.
- Enflasyon biraz da beklenmedik şekilde düşük geliyor.TL’nin değer kaybının olumsuz etkisine rağmen piyasada talep o kadar zayıf ki kimse kolay kolay fiyat artıramıyor. Enflasyonu baskılayan bir diğer unsur da turizmin yediği darbe. Özellikle gıda fiyatlarındaki düşüşün ardındaki önemli faktörlerden biri sektördeki durgunluk. Eğer son birkaç ayda atılan adımlar sonuç verir, talep toparlanmaya başlar ve Rusya ile iyileşen ilişkilerin de etkisiyle turizm canlanırsa iç talebin ve gıdanın bu yıl enflasyona verdiği olumlu katkı tersine dönebilir. Buna bir de artan petrol fiyatlarını ekleyelim.
- Dış dengede sorun var. Cari işlemler açığı TL’nin değer kaybına rağmen artıyor. İç talebin durgun seyrettiği ve TL’nin önemli ölçüde değer kaybettiği bir ortamda cari işlemler
Yaklaşık 13 yıldır Mahfi Eğilmez ile birlikte Doğuş Yayın Grubu kanallarında program yapıyor, ekonomiyi ve piyasaları yorumlamaya çalışıyoruz. Ondan önceki 14 yıl boyunca da Reuters Ajansı’nda hem muhabir hem de yönetici olarak piyasaları takip ettim, yazılar yazdım. Öncesinde İş Bankası’nın Hazine bölümünde çalışıyordum. Bu süre boyunca öğrendim ki, “Dolarla şaka olmaz.”
Garanti Bankası’nın eski Genel Müdürü Ergun Özen, kuru tahmin etmenin zorluğunu anlatmak için ”Bugünlerde dolar kurunu kurşun kalemle yazıyoruz. Kalemin ucunu da sürekli olarak açık tutuyoruz” demişti. Bu söz çok tutmuştu, çünkü durumu çok iyi anlatıyordu. Özen bu açıklamayı yaptığında 2008 Kasım ayıydı. Lehman’ın batışından hemen sonraydı, ortalık toz dumandı.
Kuru tahmin etmek zor iştir. Bu işin profesyonelleri ve uzmanları bile zorlanırlar.
Merkez Bankası beklenti anketlerine bakın anlarsınız. Anket deyince Banka’nın öyle sokakta bulduklarına sorduğunu düşünmeyin. Finansal ve reel sektörde karar alıcı ve uzman pozisyonunda olan 70-80 kişiye sorar. Mesela, bu profesyoneller 2014 Aralık sonunda yaptıkları tahminde, doların 2015 sonunda 2.40 lira olacağını öngörmüşler. Oysa gerçekleşme 2.9233 olmuş. Yani yüzde 22