Sadece golsüz biten Sivas maçı değil, milli aradan sonraki maçların tamamına baktığınızda Beşiktaş’ın artık Aboubakar merkezli hücum anlayışının alternatif planlarını çok daha çabuk hayata geçirmek zorunda olduğunu görebiliyoruz. Sivas maçının ilk onbirinde kendine yer bulan fakat sonradan değişiklik isteyen Aboubakar ‘a artık hamle oyuncusu gözüyle bakılmalı. Kas sakatlığı geçse de “yeniden sakatlanırım” korkusu, onu maçlarda etkisiz hale getiriyor.
Aboubakar’ın bu ürkekliği, Beşiktaş’ın bir ilk yarısını heba etti. Şampiyonluk yarışındaki Beşiktaş ile üst üste kazanan Sivas arasındaki maçın koca ilk yarısında dişe dokunur pozisyon yoktu. 10’da Erdoğan’ın şutu ile, 45+1’de Gradel’in kafa vuruşu Sivas adına hafızalarda kalan anlardı. Beşiktaş adına ise 40. dakikadaki Larin şutunu söyleyebiliriz. O da pozisyon olarak değil istatistik olarak...
Maçın ikinci yarısı çok daha hareketli geçti. Hareketsiz Aboubakar’dan formsuz N’Koudou iyidir mantığıyla baktığınızda Beşiktaş rakip sahada daha
Futboldaki disiplin faktörleri içerisindeki en önemli disiplin maddesi. Oyun, oyuncu, ve taktik disiplini zaten bildiklerimiz. Lakin en önemlisi şampiyonluk disiplini. Kasımpaşa maçındaki puan kayıpları kesinlikle takım içerisindeki eksiklikleri. Ona bir şey diyemeyiz fakat Erzurum deplasmanında Schwechlen’in 16. dakikada attığı ile Emrah’ın 39. dakikadaki golleri, şampiyonluk haftalarındaki disiplinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor. Tamam olur böyle şeyler, nazar boncuğu olsun ya da takma kafanı gibi durumlar ama, rakiplerinin kaybettiği puanlar değil senin kazandıkların seni şampiyonluğu götürür.
Bu disiplinden kopansan, şimdiden ütülediğin o bayrakları, sandığa geri koymak zorunda kalırsın. Larin’in 10. dakikada, Oğuzhan’ın 26’da attığı gollerde hatta 86’da Gökhan Töre golünde bile tüm takımın bu pozisyonların hazırlanmasında emeği var ama Ghezzal’i bir kenara ayırırım. 66. dakikada attığı golün tasarımı, planlaması ve sahaya yansıtılması tamamen onun eseri. Benim kargo şirketim olsa ona sponsor olurum. Sanki bir
Siyah-beyazlı takım zorlu randevuda özellikle Aboubakar ve Ghezzal’ı adeta mumla aradı. Pozisyon üretmekte ve organize olmakta çok zorlanan Kartal, Aytaç’ın ilk yarıdaki füzesine yanıt veremeyince takipçileri Galatasaray ve Fenerbahçe ile puan farkını açma şansını kaçırdı.
Soru şu: Kazanılmış ya da kaybedilmiş her üç puan aynı mıdır? Matematik penceresinden bakarsanız aynı fakat fikstür olarak aynı değildir. Fikstürün neresinde kazandınız ya da kaybettiniz, bunlar çok önemlidir. Galatasaray’ın kaybettiği haftada kazanırsanız hedefe daha hızlı yaklaşırsınız. Üstelik bir hafta sonrası bay olan Galatasaray’dan bahsediyoruz.
Bu kadar eksiğin olduğu yerde kusur aranmaz. Milli araya en çok oyuncu gönderen takımlardan Beşiktaş’ın en kuvvetli yeri olan sağ kanadı, her zamanki kanat değildi. Sağ yumruğu alçıda olan boksör gibiydi! Savunmada da ciddi sıkıntılar yaşandı. Aytaç’ın 19. dakikada attığı golün asist tarafını, Necip’e yazabiliriz! Artık bu dakikadan sonrası yaşanan sıkıntıları Beşiktaş’a eksi olarak
Öyle bir maç oldu ki, insan neresinden bakacağına şaşırıyor. Hollanda, Norveç ve Letonya maçı öncesi bize 7 puan verseler, sabahlara kadar kutlama yapardık. Fakat bu 7 puan böyle gelince, sevincimiz kursağımızda kalıyor. En iyisi bardağın dolu tarafından bakalım!
Hollanda, Norveç ve Letonya üçlüsünden hangisi bizi en zorlayan ekip oldu? Hiçbiri!
Bizi en çok zorlayan Kovid-19 oldu. Hiçbir ülke bizi virüs kadar zorlamadı. Şenol Güneş, maç öncesi düzenlenen her basın toplantısında, vaka sayısını bildirir gibiydi. Onu tanımayan birisi dinlese, herhalde Şenol Güneş’i Sağlık Bakanı sanırdı!
Virüs ve yorgunluk nedeniyle takım kurgusunu sağlamlaştıran civatalarda elbette gevşemeler oldu. Letonya karşısında 35. dakikada Savajnieks ile Uldrikis’in 58’de attığı gollerde, biraz bu gevşeme biraz da mental/fiziksel yorgunluk vardı sanki...
Elbette futbolda, atıldığı gibi gol de yenilir. Lakin Millilerimizin tam maçın fişini çekeceği sırada bunları yemesi sıkıntı yarattı.
Nazar boncuğu
Kenan’ın 2. dakikada attığı golden sonra arkamıza
2022 Katar yolunda, önce Hollanda sonra Norveç'i yeniyoruz. Skoru geçtim, oynanan oyun günü kurtaran oyun değil, geleceğe umutla bakmamıza neden olan bir oyun. Salgın sürecinde oynadığımız maçların aksine bir tablo var ortada. Aslında o tabloya, Avrupa Şampiyonası'nda giden yolda da şahit olduk. Hollanda ve Norveç diyoruz lakin bu çocukların, iki Fransa maçından da, puanlar çıkardığını silmeyelim hafızalardan.
Lige verilen arada, milli takım bize öyle bir hava getirdi ki hakem tartışmalarını, kale önlerine çekilmiş takım otobüsleri, maçlardan sonra kabahati başkalarında bulan bazı yönetici demeçleri ve sürekli yaşanan teknik adam değişiklikleri gibi kötü anıları sildik hafızalarımızdan. Malaga'da tarih yazan sizleri hangi kelimelerle anlatabiliriz. Ey dostlar..Bu takım bizim takımımız. Bu takım bizim bayrağımız. Kimler bu bayrağı böyle şanlı dalgalanmasına katkı sağlıyorsa, onların yeri benim başımın üstünde.
Dün gibi hatırlıyorum. Şenol Güneş Beşiktaş'ı çalıştırırken, basın mensuplarıyla yemekli bir toplantı
24 Mart 2016... O gün futbol topunun ağladığı günlerden biriydi. O gün Hollanda, futbolunun ete kemiğe bürünmüş hali olan Johan Cruff’un, aramızdan ayrıldığı bir gündü. Böylesine bir hüzünlü ayrılığın yıldönümünde “Bizim çocuklar”ın 2022 Dünya Kupası grup elemelerindeki ilk maçında, Hollanda’yı geçmesi Portakallar’ı üzmüş olabilir ama biz ay-yıldızlıları çok mutlu etti.
Grup maçlarına galibiyetle başlamak önemliydi bizim için. Teknik, taktik ve rakamları geçtim, Hollanda galibiyetinin psikolojik üstünlüğü gibi bir üstünlük önümüzdeki maçlar için çok farklı bir hava getirebilir bize...
Burak Yılmaz’ın 15. dakikada attığı gole, Hollanda kalecisi Krul bir şey yapamazdı. Matthijs de Light’ın elinden sekerek oluşan o pozisyon, sanki şansın da bizim yanımızda olduğunu müjdeliyordu. 1-0’dan sonra geçiş oyunlarında mümkün olabildiği kadar hızlı çıkmaya çalıştık. Kenan’ın verdiği akıl dolu
Beşiktaş, şampiyonluk yarışında yoluna istikrarlı bir şekilde devam ediyor. Türkiye'de üçüncü bölgesi en üretken olan takım. Pas sayısı konusunda zirvede kendine yer yapmış. Gol dağılımına baktığımızda kaleciler hariç hemen hemen herkes gol atmış. Lens bile atmış düşünün. Ghezzal, asist kulvarında aldı başını gidiyor. İki golcüsü Larin ve Aboubakar'ın toplam gol sayıları, ligimizdeki bir çok takımı geçmiş durumda. Elbette böyle bir takımı durdurmak kolay değil.
Aykut Kocaman, Medipol Başakşehir'i böyle bir Beşiktaş karşısında anca bu şekilde oynatabilirdi. Yanlış anlaşılmasın, eleştiri anlamında ifade etmiyorum. Bu taktiği en doğru taktikti. Nitekim bir topu direkten döndü ve Crivelli ile net bir pozisyon buldu ki bunlardan biri gol olsa çok daha farklı bir skor olabilirdi.
Maçın taktik detaylarını hızlı geçelim. Beşiktaş, oynadığı futbolla hak ettiği bir üç puan kazandı. Karşılaşmadaki en ciddi sorun, Beşiktaş'a verilmeyen penaltıydı. 61. dakikada, Rafael'in Larin'e arkadan yaptığı hareketin net penaltı olduğu konusunda kimsede fikir ayrılığı yok.
Hiç şüphesiz bu Beşiktaş ile pandemi sonrası oynatılan ligdeki Beşiktaş arasında dünyalar kadar fark var. Bu durum sadece takımdan giden ve takıma gelen isimlerle ilişkilendirilemez.
Beşiktaş’taki en önemli sıkıntıların başında yeteri kadar motive olamama ve bazı oyuncuların, bazı oyuncular kadar istekli olamaması yatıyor!
Elbette teknik heyetin kadro tercihleri de, hatalar silsilesinin içine konulabilir.
28. dakikada Beşiktaş savunmasının bir halı saha takımının bile yapamayacağı hatası nedeniyle Konyaspor üstünlüğü yakaladı. Savunmanın yerleşmediğini gören Ömer Ali korneri hiç bekletmeden kullandı, Shengelia kafasıyla skoru 1-0’a getirdi. İlk yarıda Beşiktaş bu duruma hiçbir refleks gösteremedi.
Umutlarını ikinci yarıya taşıyan Beşiktaş, 52. dakikada Güven ile beraberlik golüne yaklaştı fakat kaleci Sehic çizgiden çıkardı. Sergen Yalçın, oyuna soktuğu Aboubakar ile gol bulmaya çalıştı lakin Beşiktaş’ın Vida’sı öyle bir gevşemişti ki ne yapsanız tutmuyordu.
63. dakikada tüm savunmanın kendisini izlediğini gören Kravets attığı