“Liderler, İmajlar, Medya”yı yazdığımda Cumhurbaşkanı Erdoğan daha ilk seçimine girmemişti. Parti liderlerini konu alan kitapta, yazdığım dönem genel başkan olmadığı için Erdoğan yoktu. Kitabın baskıya gireceği günlerde fikrimi değiştirmiş, Erdoğan’ı eklemeye karar vermiştim.
Daha seçime girmemiş bir siyasetçinin liderlik gücünü ve siyasette kalıcı olacağını ayrıntılarıyla anlatıp, halkta nasıl ve neden karşılık bulacağını açıklamıştım. “Halk elit siyasetçilerin tam da zıddı olan bir siyasi karakterde ne bulmaktadır?” sorusunu cevaplarken “… halkın, tam da diğerlerinin (elitlerin) zıddı olan Erdoğan’da, çok değerli bir şeyi” bulduğunu, bunun da “kendileri” olduğunu yazmıştım (s.138).
Siyaset, medya ve sermaye elitlerinin Erdoğan’dan neden “Tayyip” diye söz ettiklerine dikkat çekmiştim: “Türkiye’de siyaset belirli bir toplumsal sınıf, elitler aracılığıyla yapılagelen bir edim olmuştur. O sınıflardan gelenler bir saygının ifadesi olarak ya soyadlarıyla ya da ad-soyadın bütünüyle anılırlar. Oysa Tayyip Erdoğan o sınıftan değildir. (…) ‘öteki Türkiye’nin temsilcisidir” (s.138).
Zaman yine beni haklı çıkardı.
O gün “Tayyip” diyenlerden olan TÜSİAD, 24 yıl sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “Eski Türkiye’yi özlüyor olabilirsiniz, ama yeni Türkiye’de haddinizi bileceksiniz” azarını işitti.
Uzun ve zorlu yolculuktaki 8 kongre arasında en fazla değişim beklentisiyle gidilen kongre, bugünkü olacak. Beklentinin yükselmesinde, Erdoğan’ın birçok konuşmasında değişime vurgu yapmasının ve son seçimlerdeki oy oranının, bir önceki seçime göre 7 puanlık düşmesini, teşkilâtın yorulması ve tembelleşmesiyle ilgili olduğunun düşünülmesi var. Halbuki son seçimde “kaybedilmiş” görülen oy oranı, ilk seçimde (2002) kazandığı oy oranından yüksek. Bu bilginin altı çizilmeli.
AK Parti bu kongrede, kazanmaya alışmış örgütü, kaybetmişlik travmasından çıkarmak istiyor. Kongre sürecinde il ve ilçe teşkilatlarında değişim olsa da merkez yönetimdeki değişim belirleyici olacak. Zira güçlü liderlerin yönettiği örgütlerde örgüt makinesinin işleyişini merkez belirler.
Erdoğan’ın amacı, ilk kongrenin ruhuna geri dönmek. Değişimi geçmişte aramak anlamında değil, anlayışta geçmişi yakalamak. Yola çıkarken gerçekleştirdiği farklı kesimleri kapsama anlayışına geri dönmek, AK Parti’yi yeniden “öğrenen örgüt” olarak konumlamak istiyor. AK Parti’nin bu karakterden uzaklaşmaya başladığını görüyor.
“Öğrenen örgüt” kibirden uzaktır, seçmeni dinleyen örgüttür. Seçmenin mesajlarına kulak vermek çözümleri de kolaylaştırır. Yeni süreçte, Parti yönetiminde deneyim ve enerjiyi dengelemek, siyasetten gelenlere öncelik vermek, MKYK’da “siz en iyisini bilirsiniz” kafasından uzak, görüş belirtmekten kaçınmayacak isimlere ve gençlere alan açmak istiyor ama bunu yapacak mı göreceğiz.
Herhangi bir örgüt için yorgunluk ve tembellik, iki ayrı akıştan gelip aynı sonucu doğurur: Kendini tekrarlama. Artık dünya, kendini tekrarlayanların ayakta kalabileceği bir yer değil. Erdoğan’ın “dinamik bir yapı istiyorum” demesinin arkasında bu gerçek yatıyor. Liderin gölgesinde tembellik yapanların, gelişmeleri anlamakta güçlük çekenlerin, seçmenle araya mesafe koyanların ve işlerinde iyi olmayanların gitmesi bekleniyor.
Köklü örgütlerde değişimin başarılı olması için üç koşul gerekir; 1: Süreci ketumiyeti yüksek, deneyimli isimlerle yürütmek (ki Erdoğan’ın kongreye Efkan Âlâ ile hazırlanması bu nedenledir), 2: “Değişim”in teşkilâta ilham vermesi ve 3: Yeni isimlerin liyakatine güven.
Değişimi ve duyguları yönetebilen güçlü liderler, yerelden küresele yeni zamanların, yeni siyasetin belirleyicisi olacaklar. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu gerçeği biliyor.
AKLIMDA KALAN
Yabancı hakem çözümü: Futbolumuzda ciddi bir nitelik ve kulüplerden federasyona yönetim sorunu var ama çok daha fazla iletişim sorunu var. Federasyon Başkanı Hacıosmanoğlu’nun birbirini tutmayan açıklamaları bir yana, sisteme güven kaybını yabancı hakem ithal ederek çözeceğini sanması acıklı. Danışmanı kim, merak ediyorum. Buldukları her çözüm, sorunları daha da büyütüyor. Yabancı hakem kulüpler arasında ayrımcılığa neden olur, Beşiktaş da tepkisini koydu zaten. Hakem sistemine güveni zedeler. Oynanmış tüm maçları şaibeli hale getirir. Türk hakemleri aşağılamak anlamına gelir.
Özay Şendir
Bir kapak, iki bakış açısı…
23 Şubat 2025
Abbas Güçlü
Adana, Çukurova Üniversitesi ve gelecek?
23 Şubat 2025
Zeynep Aktaş
Risk iştahı zayıf TL’ye ilgi sürdü
23 Şubat 2025
Ali Eyüboğlu
Türklerle ‘yapay zekâ’ araştırması
23 Şubat 2025
Güldener Sonumut
Trump, Avrupa Güvenlik Konseyi ve Türkiye
23 Şubat 2025