Prof. Dr. Nuran Yıldız

Prof. Dr. Nuran Yıldız

nuran@nuranyildiz.com

Tüm Yazıları

Başlık oksimoron. Ezberlerin bozulduğu yeni zamanlarda, oksimoron kavramlar kullanmak kaçınılmaz oluyor. Yaşananlar ancak birbirinin zıddı kavramların birlikte kullanılmasıyla açıklanabiliyor. TDK’nın yılın kelimesi olarak açıkladığı “kalabalık yalnızlık” rastlantı değil.

İşin özü, neredeyse her şeyin “melezleşme”si. “Ne o ne bu, hem o hem bu” olması.

“Terörsüz Türkiye” için “temkinli acele” geçerli. Hem düşünerek, temkinli, tedbiri elden bırakmadan (süreci provoke etmek isteyenler olacaktır), hem de aynı gerekçeyle çok da zamana yaymadan sonuca gitmenin gerektiği bir durum.

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Milli Savunma Bakanı Güler’in “temkinli yaklaşım” vurgusuyla, MHP lideri Bahçeli’nin “vakit tamam” ifadesi birlikte önem kazanıyor.

İmralı açıklamasıyla süreç tamamlanmış olmadı aksine, sürecin en kritik noktasına gelinmiş oldu. Bu noktada, hassas süreçlerin sağlıklı ilerlemesi için iletişimdeki “mesaj”, “gürültü” ve “parazit” kavramları önemlidir.

“Mesaj”da kimler için, ne söyleneceği net ortaya konmalı. İletişimde mesaj, kodlama ve kod açma işidir. Kodu açması gereken hedef gruplar, farklı kod açımları yapmamalıdır, bunu sağlamanın yolu da netliktir. Terör, yoruma açık bırakılacak konulardan değildir.

“Gürültü” ise her kafadan bir ses çıkması halidir. Çözümü zorlaştırır. İletişim teorisinde “gürültü”, süreçte olmadığı halde dışarıdan dahil olma girişimlerini ifade eder. Herkes bir çözüm sunar. Akıl verici gürültüler olduğu gibi, yasal süreçlere dair süreci riske atacak girişimler de olabilir.

“Parazit” en tehlikeli olandır. Provoke etme amacı taşır. İletişimi kesme ve engelleme girişimlerini içerir. “Ateşkes” gibi ifadeler parazitlendirme örneğidir.

Devlet üniversitesinin iletişim hocası olma sorumluluğuyla, birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum;

Bir, temel kural iletişim kanallarının amaca hizmet eden mesajlarla doldurulmasıdır, kanal boş bırakılırsa başkaları kendi mesajlarını doldurur. O zaman açıklama, itiraz, yalanlama gibi bir pozisyona itilme sonucu doğar. Şimdilerde yaşanan da bu.

Haberin Devamı

İki, izlenecek iletişim yolunun yönü belirlenmelidir. Farklılıkların altını çizerek “Farklı olsak da kardeşiz” diyerek mi ilerlenecek yoksa benzerliklerin altını çizip, “Bayramları bir olanların yolları da bir olur” mu denecek? Önerim ikinciden yanadır. Zira, İmralı açıklamasında yer alan “200 yıldır parçalanmaya çalışılan Türk-Kürt kardeşliği” vurgusundaki “parçalanma”, farklılıkların öne çıkarılmasıyla gerçekleşti.

Üç, kamuoyunun sürece dair güven sorunu yaşadığı açık. Bir yanda kan ve gözyaşı, bir yanda geçmiş başarısız süreçlerin travması var. Mesajın kimden geldiği de güveni etkiler. Endişeli kitle bilgiyi, referans aldığı kişilerden duymak ister. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra kanaat önderi diyebileceğimiz sevilen sanatçılar, itibarlı kişiler destek mesajları vermeli.

Dört, “İnsanlar ne duymak istiyor” sorusuna cevap bulunursa, “Ya yine başarılı olunmazsa”, “karşılığında ne verdik” ve “madem bu kadar kolaydı, neden daha önce başarılmadı”, “benim evladım boşuna mı öldü” sorularına da cevap verilmiş olur.

Haberin Devamı

Beş, sürecin “oldu bitti”ye gelmediği, üzerinde titizlikle çalışıldığı anlatılmalı. Kamuoyundaki endişenin kaynaklarından biri de bu.

Altı, muhalefetin milli olan kısmını bilgilendirerek sürece dahil etmek gerekli.

Yedi, özel sektör sürece desteğini gösteren mesajları kampanyalarına dahil etmeli.

İletişimde süreç ile akış arasında büyük fark var. “Akışta olmak”, “koşullar seni sürüklesin” demektir, irade devrede değildir. “Süreçte olmak” ise, her yeni durumda yeniden biçimlenmek, iradenin devrede olması demektir.

Belki de artık, sosyal medyanın “TT olmak” ifadesini, yanına ay yıldız koyarak “Terörsüz Türkiye” simgesi olarak kullanma zamanı gelmiştir.

AKLIMDA KALAN

“Trafik cezalarında orantılılık” önerim: Trafik cezaları artıyor. Bence de artmalı. Trafik cezasında sorun, herkese aynı cezanın uygulanması. Makas atan gariban arabasıyla, makas atan lüks araca aynı ceza verilmemeli. Gariban, ağır cezalar nedeniyle kurallara uyar, lüks araç sahibi o cezayı umursamaz, aynen devam eder. Büyük kentlerdeki trafik kazalarının çoğunun lüks araçlar olduğu dikkatinizi çekmiyor mu? Para şımarıklığı, hepimizin hayatını da riske atıyor. Ceza plakaya yazılıyor, işlem sırasında aracın kasko değerini dikkate almak bu teknolojik olanaklarla zor olmasa gerek. Madem ezberleri bozmaktan söz ediyoruz, bu konuda da bozulmalı.