Prof. Dr. Nuran Yıldız

Prof. Dr. Nuran Yıldız

nuran@nuranyildiz.com

Tüm Yazıları

Önceki gün Milliyet’in 75. Yıl ekini elime aldığımda, Türkiye odaklı bir dünya tarihi ansiklopedisini tutuyor gibiydim. Müthiş bir emek. Alkışı hak eden bir iş. Arşivlenecek bir olaylar tarihi. 

Hızlı akan dünya ve daha da hızlı akan Türkiye gündeminde bir yandan günlük gazete çıkarıyorsunuz diğer yandan ek için derinlemesine araştırıyor, inceliyor, eliyor, seçiyorsunuz. Hem de bunu dünyanın yeniden biçimlendiği, ülkemizin zorluklardan geçip geldiği 75 yıl için yapıyorsunuz… Emeği geçen herkesi kutlamak gerek. 

Haberin Devamı

Milliyet karakteri gereği, sadece bir gazete olmadığını, yakın Türkiye tarihinin en önemli tanığı olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Genel Yayın Yönetmeni Özay Şendir’in “Kazandığımız her tecrübe bize daha insani, evrensel ve demokratik bir Atatürk Türkiye’si mücadelesinde güç veriyor” vurgusu, gazetenin karakterini özetliyor. 

Karakter, kişiliğin eyleme geçtiği andaki görünürlüğüdür. Olaylar, durumlar, süreçler karşısındaki tutumla somutlanır. Milliyet karakterini hep Atatürk Türkiye’si, demokrasi, evrensel değerlerden yana tavır koyarak gösterdi. “Daimî genel yayın yönetmeni” Abdi İpekçi’nin mavi arabasından akan kanıyla, muhabirlerinden şeflerine, işçisinden yöneticisine kadar çalışanlarının akan terleriyle yapılan, saygı hak eden bir gazete. 

Hayatımın içeriğini belirlediği için kişisel bağım da var Milliyet’le. Terörün gazeteleri ve gazete okuyanları ayrıştırdığı 1980 öncesinde, babamın saklayarak getirdiği Milliyet’in manşetlerinden öğrendim okuma yazmayı. İlk okulum oldu, hayat görüşümü ilk belirleyendi. Büyüklerin elini öpmek neyse, öyle bir gelenekti evimizde. 

İlk çocuk bahçemdi Milliyet Çocuk. İyi insanlar yetiştiren o bahçeden hiç çıkmadık. 

Abdi İpekçi’nin öldürüldüğünü öğrendiğimiz an, o kurşunlar evimizin orta yerinden geçmişti sanki. Buz kesmiştik. Evimize sinen o keder, Ankara Üniversitesi Basın-Yayın Yüksek Okulu’nu kazanmama gerekçeydi. 

Ülkem basınında dengeler değişir, siyasette kartlar her gün yeniden dağıtılır, Milliyet’in ülkemi sahiplenişi hiç değişmez. Vatansever herkes Milliyet ailesine dahildi. 

Haberin Devamı

“İnternet çıktı, gazetelerin sonu geldi” ezberi kökleri derin, itibarı güçlü, karakteri sağlam gazeteler için geçerli değildir. Gazete yazı demektir. Yazı ise bulunuşu insanlığın 30 bin yılını alacak kadar zor bir teknik. Soyut sözün, somuta indirgendiği tarihin en değerli buluşu. 

“Yazı”nın ve kâğıdın gücü, aydınlanmanın, gelişmenin, ilerlemenin gücüdür. Bir olayı konuşursanız yorumdur, dedikodudur, söylentidir, duyumdur, ciddiye almazsınız. O olayı yazarsanız gerçek algısı doğar, ciddiye alırsınız. Biz iletişimcilerin, gazete haberini diğer haberlerden daha dikkate değer bulmamız ondandır. 

Milliyet, gazete kağıdına her gün değişen haberleri yazarken değişmeyen bir itibara, güvene ve karaktere sahip olduğu için güçlenerek evlere girmeye, masalara konmaya devam edecek. 

Sehpa üzerinde bir bardak çay, gözleriniz elinizdeki Milliyet’te, kalbiniz Türkiye’de… Daha ne olsun… 

‘Keşke’siz yaşamak 

Doğum günümü kutlamayı hiç sevmedim. Yıllar geçiyor ve daha yapılacak çok iş var telaşına kapılmanın nesi kutlanacak ki. 

Haberin Devamı

İnsan yaş aldıkça, gelecekten çok geçmişi düşünmeye başlıyor. Geçen zaman, sizi bilmem ama bana hep muhasebe yaptırıyor. Yaşadıklarımı alt alta koyup topluyor, çarpıyor, çıkarıyor, sonuçta kaç “keşke”m var, ona bakıyorum. 

Hesap sıfırsa, hiç “keşke” yoksa, hayatı hakkını vere vere yaşadım sayıyorum. Dün doğum günümdü, yine sıfır çıktı “keşke” hesabım. İyi ki. 

Hadi siz de hesaplayın, kaç “keşke”niz var geçmiş zamanda? Sonrası için ders çıkarın. 

AKLIMDA KALAN 

Köprü: Aziz Yıldırım, Fenerbahçe’ye yeniden başkan adayı olmak için “İmzaları göreyim” dedi. Yıldırım’ın yeniden umut olmasını sağlayan şey geçmişteki başarıları. Oysa son yedi yılda köprünün altından çok sular geçti. Sadece zaman değişmedi, her şey değişti. Futbol değişti, futbolcu değişti, taraftar değişti. Son yerel seçimlerde bir dönem aradan sonra yeniden seçilen efsane belediye başkanına “İşiniz zor, bu zaman sizin efsane olduğunuz o zaman değil” dediğimde anlamamıştı. Şimdi bırakın efsane olmayı, başı dertten kurtulmuyor. Köprünün altından zaman geçerken üzerinden de sizin geçiyor olduğunuzu unutmamak gerek, aynı suda iki kez yıkanılmıyor oluşu ondan.