Prof. Dr. Mahmut Özer

Prof. Dr. Mahmut Özer

mahmutozer2002@yahoo.com

Tüm Yazıları

Alev Alatlı’yı kaybedeli bir yıl oldu. Kapadokya Üniversitesi 3-4 Şubat tarihlerinde ‘Alev Alatlı’yı Anlamak Sempozyumu-II’yi düzenledi. Sempozyumun birinci günündeki tüm oturumlara katılma imkânım oldu. Oturumda konuşanlar hayatı bir şekilde Alev Alatlı ile kesişenlerden oluşuyordu. Bu nedenle çok kıymetliydi ve Alatlı’yı daha yakından tanımak için çok önemli bir fırsattı.

Alev Alatlı, ülkemize inanan ve tarihi müktesebatına dayanarak günümüz sorunlarına çözümler üreterek hayatın doğru yönde akışına katkı vermek için ömrünü harcamış değerli bir aydınımızdı. Türkiye’ye derinden inandığı gibi insanlarımıza da derinden bağlıydı. Bu inanç ve bağlılıkla romanları, yazıları ve söyleşileri ile önümüzü görmemizi sağladı. Üretimini hiç kesmedi. Hastanede olduğu günlerde dahi yeni projeler geliştirmekten ve çevresiyle paylaşmaktan geri durmadı.

Haberin Devamı

Alatlı sadece eserlerine ilgi göstermedi, ayrıca gücü yettiği kadar herkese yetişmeye, yönlendirmeye gayret gösterdi. Bu bağlamda sempozyumda ‘Onarımcılar’ oturumunda anlatılanlar, onun özellikle gençleri bu bağlamda desteklemek için ne kadar vakit ayırdığına, onlarla ismi konulmamış bir usta-çırak ilişkisi kurarak bunu sürdürdüğüne şahitlik ediyordu. 2000’li yılların başından itibaren gençler kendilerini onarımcılar olarak tanımlayarak Alatlı’nın eserlerini anlama, ülkemizin meselelerine bizden ‘yerli’ çözümler üretme konusunda uzun soluklu bir çalışmaya girişmişler ve Alatlı bu süreçte gençlerin sürekli yanı başında olmuştu. Onarımcıların dile getirdiği gibi onlar artık Alatlı’nın evinin ahalisiydi. Saatlerce konuşuyorlar, tartışıyorlar ve yazıyorlardı.

Her bir onarımcı kendi alanında ülkemiz için çözümler üretmeye devam etti. Aslında Kapadokya Üniversitesi daha kurulmadan önce zaten canlı ve üretken bir ‘Alatlı Akademisi’ kurulmuştu. Tüm oturumlarda konuşanların vurguladıkları, Alatlı’nın kendilerine inanması ve değer vermesiydi. Eğitim dünyasından bildiğimiz gibi, öğretmenin öğrenciden başarı beklentisi akademik başarıdaki en kritik unsurdur. Bir başka deyişle, öğretmenin başarı beklentisi yüksek olan öğrenciler genellikle akranlarına göre daha başarılı olurlar. Alatlı bu başarı beklentisini çevresindeki hiç kimseden esirgemedi. Çevresindekiler sorunlarla karşılaştıklarında bir anne şefkatiyle onları onardı ve yola devam etmelerini sağladı. Alatlı akademisinin müdavimleri ülkemizin gelişmesine çok önemli katkılar sundular, sunmaya da devam ediyorlar. Dolayısıyla, Alatlı sadece kitaplarıyla değil, insan eserleriyle de ülkemize kapsamlı katkı sunmaya devam etti. 

Haberin Devamı

Güçlü bir eylem insanı olan Alatlı’nın eğitime kafa yormaması mümkün değildi. Eğitimin mevcut sorunlara çözüm üretecek şekilde nasıl yapılandırılması ile ilgili çok sayıda çalışma yaptı, raporlar hazırladı. Bu kapsamda ana vurgusu eğitim temelli bir kültürel reform oldu: ‘Bize göre, 21.Yüzyılın ilk çeyreğinde kotarılacak eğitim temelli herhangi bir kültürel reform, her şeyden önce seçkin ile ünlü arasındaki farkı çarpıtmadan, saptırmadan ortaya koymalıdır. Sanatta, edebiyatta, fende, en ünlüleri değil, en iyileri onurlandıracak bir düzenek geliştirmeli, kültürümüzü basın ve medyada yuvalanmış vasat jürilerin tahakkümünden kurtarmanın yolunu bulmalıyız. Gerçek şu ki, bin tane çokbilmiş sütun yazarı, bir Cemil Meriç, bir Halil İnalcık, bir Oktay Sinanoğlu, bir Aziz Sancar etmemektedir.’

Haberin Devamı

Alatlı kültürel popülizmden kaçınabilmek için panzehir olarak derinleşmeyi odağına aldı. Bu bağlamda eğitimde dil-kültür ilişkisinin güçlendirmeyi hedefleyerek birinci vurguyu Türkçe-mantık-matematik saçağının sağlamlaştırılmasına verirken ayrıca kozmoloji öğretimine, din bilim/teoloji tarihi, beşeri ve iktisadi coğrafya, ekonomi, yönetim/siyaset bilimi, birlikte yaşama bilgisi/hukuka giriş, Türk Demokrasi Tarihi/Yakın Tarihini de kapsamına aldı. Diğer taraftan, özellikle mesleki eğitimin güçlendirilmesinin ülkemizin geleceği açısından ne kadar önemli olduğunu sürekli ifade etti ve yükseköğretim sistemini bu bağlamda tasarladı.

Alatlı, eğitim konusunun beklemeye tahammülü olmadığını sürekli ifade ediyordu: ‘Öte yandan, az önce de ifade ettiğimiz gibi, 21.yüzyılın durup bizim ona yetişmemizi bekleyecek hali yoktur. Hal buyken, uçurumun her iki yakasında konuşlanmış gençleri iyileştirmek, demokratik bir toplumda mutmain yetişkinler olarak yaşayabilmelerine elveren beceriyle donatmak durumundayız. Türkiye, ne yüksek teknoloji eğitiminden, ne de elifi görse mertek zanneden lise mezunlarını ekonomiye entegre etmekten geri durabilir.’ Bu bağlamda geliştirdiği çerçeve ile ilgili adımların yeterince atılmadığını görünce sorumluluğu kendisi yüklendi ve Kapadokya Meslek Yüksekokulu’nu kurdu. Burada da kolaya kaçmadı. İstanbul veya Ankara gibi büyük bir şehir yerine Nevşehir’i seçti. Onarımcılarla başlattığı bu projeyi zorlukları birer birer aşarak Kapadokya Üniversitesi’ne taşıyabildi. Artık Kapadokya Üniversitesi Anadolu’da yükseköğretim alanında bir deniz feneri gibi çalışmalarıyla, başarılarıyla adından söz ettiren güçlü bir üniversite olarak yoluna devam ediyor.

Diğer taraftan, 3 Şubat’taki sempozyumda ‘Bize Yön Veren Metinler’ setinin tamamının o gün baskıdan çıktığı müjdesi verildi. Aslında bu girişim tek başına Alatlı’nın ne yapmaya çalıştığının da en önemli şahididir: ‘…Buradaki amaç, fikri takiptir. Bizi “Biz” yapan siyasi, iktisadi, dini, bilimsel, edebi vd. kabul ve değer yargılarının 750-2001 arasındaki 1250 yıllık gelişimini, dönüşümünü, kısacası serüvenlerini dökümlemektir…’ Bu bir tarih güzellemesi değildir. Buradaki amaç, 1250 yıllık bir tarihi deneyime dayanarak bugünü yorumlamaya, bugüne dair çıkarımlar yapabilmeye ve te’life dayanak oluşturmaktır. Dolayısıyla vurgulanan taklit değil tahkiktir. Bugüne dair te’lifte en dönemli dayanak bizi biz yapan bu birikimdir. Alatlı için önemli olan bu birikime dayanarak ve günümüzü doğru bir şekilde değerlendirerek bugüne dair bir şeyler söyleyebilmektir. Bu açıdan Alatlı gerçekçi ve günceldir.

Kemal Tahir nasıl batı kazanımlarını ‘yerli meselelerimizi çözmek için aşmayı’ düşünmemeyi, ‘kaytarmacılık’ olarak nitelendirdi ve kaytarmamak için “…memleketin gerçeklerini bıkıp usanmadan, aralıksız yeniden araştırmak, eleştirmek gerekir…”i salık verdiyse (Kemal Tahir, Kolaya Kaçmayalım, KeTeBe Yayınları, 2024, sh.147 ve 152), Alev Alatlı bunu dilek ve temenninin ötesine taşımış ve gençlere bu doğrultuda yol göstermek için hem ‘Batıya Yön Veren Metinler’ hem de ‘Bize Yön Veren Metinler’i birlikte sunmuştur.

Özetle, Alatlı’nın yaşamı boyunca arayışı işte bu bütüne yönelik olup yaşamın tüm alanlarını kapsayan gerçekçi bir dil inşasıdır. Böylece hayatın akışkanlığını tutarlı bir şekilde sağlayacak bir dil söz konusu olabilecektir. Bu nedenle hayatı boyunca kendisini bir alanla sınırlamadı. Merakının sınırı yoktu. Bulanık mantığın (fuzzy logic) güncel olduğu dönemde onu ilk anlayanlardan oldu ve ‘saçaklı mantık’ tanımlamasını üreterek yazılarında kullanmaya başladı. Benzer şekilde kaos, kelebek etkisi ve kuantum mekaniğinin dinamiklerini anlamaya çaba sarf etti ve romanlarında kullandı. Böylece, disiplinler arası bir yaklaşımla yaşama daha gerçekçi bakabildi ve ürettikleri de daha sahici oldu. Eserlerini tekrar tekrar okuma ihtiyacı da bu bütünlük ve gerçekliğinden doğuyordu.

Bu sistematik, romanlarında, yazılarında ve söyleşilerinde çok açık bir şekilde görülmektedir. Büyük sanatçıların ve aydınların her bir eseri bu bağlamda büyük çerçeveye, bir sistematiğe yönelik bir yolculuğun, inşa sürecinin tanıklarıdır. Büyük çerçeve oluşturma çabası devam ettiği için bir sonraki eser, öncekilerden izler taşır ve kapsamını sürekli genişletir. Önceki eserlerde belirsiz veya kapalı olan bir konu sonraki eserlerde açıklığa kavuşur. Veya önceki eserlerdeki bazı konular sonraki eserlerde onarılır. Dolayısıyla, inşa ve onarım süreklilik arz eder. Büyük sanatçı ve aydınların ulaştığı bu çerçeve, sistematik ve yolculukları anlaşıldığında her bir ayrık eserin değeri ve bağlamı çok daha iyi ortaya çıkar. Bu, örneğin Balzac ve Kemal Tahir için ne kadar geçerliyse Alev Alatlı için de öyle geçerlidir. Hatta onarımcılar ve Kapadokya Üniversitesi göz önüne alındığında Alev Alatlı için çok daha geçerli ve sahicidir.