Böyle zamanlarda insan kendini çok faydasız, çok zavallı, hatta çok lüzumsuz hissediyor. Onca genç insan ölmüşken ve ufukta hiçbir umut ışığı görünmezken söylenecek her şey laf çevirmekten başka anlam taşımayacak. Siyasi yorum yazmanın en kötü tarafı bu.
Dahası, böyle zamanlar, böyle durumlar, böyle ülkelerde söz söylemenin zalim sınırları var. İnsanların öfkelerine öfke katmak iş değil. Karşılıklı öfkelerin bizi getirdiği yer hep aynı çıkmaz sokak. O çıkmaz sokağın bittiği yerdeki mezarlığı büyütmenin âlemi yok. İnanın yok. İnanmak zorundayız yok.
Bu işin iktidarı yok, muhalefeti yok, Türk’ü yok, Kürt’ü yok. İki günlük dünyada, aynı topraklarda yaşayan insanların birbirini kırmasına, kırıp dökmesine hep birlikte dur demek mümkün. İnanın mümkün. İnanmak zorundayız mümkün.
Böyle durumlarda, düşman bulmak kolay, düşman etmek kolay, dost etmek zor. Böyle zamanlarda, düşmanlık kolay, dostluk zor. Ama dostluk, böylesi zor bir dostluk vazgeçilebilecek şey değil. Ne olur anlayalım. Anlamak zorundayız.
Zor olanının üstesinden gelmenin bir yolu vardır. İstersek buluruz. Aklımızı, kalbimizi, ruhumuzu aramaya yorarsak mutlaka buluruz. Bulmak zorundayız. Başka çıkış yok.