Denetimli serbestlik uygulaması olmasaydı bana da Tarkan’a seminer verme şansı doğmazdı
Sanırım pek çok kişi “denetimli serbestlik tedbiri”ni megastar Tarkan hakkında mahkemenin verdiği kararla duymuştur. Ben ise bu uygulamaya tabi olanlarla aylardır beraberim.
Benim gibi bir öğretim üyesinin temel görevleri arasında halkı aydınlatma yani bilgilendirme çalışmaları da var. Bu bağlamda yıllardır fırsat buldukça toplumun değişik kesimlerine hava, su, iklim, afet ve afet yönetimi konularında birer kez seminer veriyorum. Denetimli serbestlik ise çok farklı.
Kısaca denetimli serbestlik, “Mahkemece belirtilen koşullar ve süre içinde, denetim ve denetleme planı doğrultusunda şüpheli, sanık veya hükümlünün toplumla bütünleşmesi açısından ihtiyaç duyduğu her türlü hizmet, program ve kaynakların sağlandığı toplum temelli bir uygulamayı” ifade etmekte. Diğer bir ifadeyle denetimli serbestlik, hükümlülerin suç işlemesine neden olan davranışlarının düzeltilerek, tekrar suç işlemelerinin önlenmesi, ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlülerin takip edilmesi, madde bağımlılarının rehabilitasyonu, mağdurların uğradıkları zararın giderilmesi ve bu yolla toplumun korunmasıdır.
İnterak
Yaza kadar ülkemizde aylık ortalama hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin altında olması beklenmiyor
Şimdi, arkada bırakmakta olduğumuz yıl için değerlendirme yapıp önümüzdeki yıla bakmanın zamanıdır... Bugünlerde hâlâ İtalyanların “oryantal blok” dediği hava paterninin etkisinde olacağımız tahminine güvenerek yazıyorum. Omega harfine benzer şekildeki meteorolojik blok, voleybolda yapılan blok gibi bir şey. Voleybolda rakipten gelen top, meteorolojide ise Balkanlar üzerinden gelen yağış durdurulur. Omega harfinin ortası soğuk ve yağışlı, sağı ve solu ise sıcak ve kurak olur. Şimdi omega blokunun sağında İspanya, ortasında İtalya ve Avrupa’nın bir kısmı, solunda ise Türkiye var. İtalyanların “doğulu” anlamında kullandığı oryantal kelimesi “dansöz” olarak da algılanabilir. Eğer hava dansöz gibi kıvırmazsa, yeni yılın başında İspanya ile Türkiye’nin ortası ve doğusunda kar yağışı hayal.
Benzer şekilde, 2013 yılı mart ayında güneş lekelerinin sayısı zirve yapacağı için sıcak bir yaz hayal etmiştik. Dünyadan bakınca güneşin üzerinde siyah lekeler olarak görülen
patlamaların sayısı son 11 yılın en yüksek noktasına çıktı ama hava yine sürprizlerle doluydu. Önce South East
Twitter’a “Yanlış anlamazsanız bugünlerde hepinize donsuz geceler diliyorum” diye yazınca biri, Ersin İmer’i kastederek, “Bunu en son dileyen TRT’den kovulmuştu” diye cevap verdi
Bugünlerde kar yağsa bir türlü, yağmasa bir türlü. Kışın hava sıcaklığının en düşük olduğu zaman kar yağmadığı geceler, yani ayaz olduğu zamanlardır. Hava sıcaklığının sıfır derecenin altına düşmesi sonucu donan yağmur, donan çisenti veya sulu sepken gibi meteorolojik olaylarda yollar, caddeler, ağaçlar, binalar, telekomünikasyon ve elektrik hat ve tesisleri üzerinde buz tabakası oluşur, toprak bile donar.
Meteoroloji bu durumu önceden tahmin eder ve ilgilileri uyarır. Bu nedenle ben de Twitter’a “Yanlış anlamazsanız bugünlerde hepinize donsuz geceler diliyorum” diye yazınca biri, “Bunu en son dileyen TRT’den kovulmuştu” diye cevap verdi. Rahmetli Ersin İmer’in TRT’den “donsuz geceler diliyorum” dediği için kovulduğu aslında bir dedikodudur. Yıllar önce bir TRT çalışanı aşağıdaki şekilde yazarak bunu bana açıklamıştı:
Emeğe çok saygılıydı
“Bir garip ölmüş diyolar, soğuk su ile yuğolar” dizesi Ersin İmer gibi zamanında çok tanınmış ama sonradan unutulmuş birinin arkasından yazılan yazıya üç
Hafızanızı yoklayın: Karla ilgili ne biliyorsunuz? Çok az şey, değil mi? Oysa kar yağışıyla ilgili ilginç bilgiler ve gerçekler var
Sorsak herkes kendini uzmanı filan sanır ama kar hakkında pek fazla bilgimiz yoktur. Örneğin, söyleyin bakalım: Kar nedir? Yenir mi, yenmez mi?
Bir kar kristalinin havada ortalama düşme hızı yaklaşık olarak saatte 800 metre. Yani saatte
1 kilometre bile değil. Sıkışık trafikte kendinizi kar kristali olarak düşünebilirsiniz! Bunun daha kötüsü ise karda mahsur kalmaktır. Çünkü İstanbul, Londra gibi arada bir kar yağan büyük şehirler bir karış kar yağışında normal düzenini koruyamaz. Sahi karda mahsur kalmaya hazır mısınız? Aslında karla ilgili problemleri atalarımız “Baktım kar havası, eve gel kör olası” şeklinde çok öz ve güzel bir sözle çözmüş!
Kar yağışıyla ilgili çok ilginç bilgi ve gerçekler var. Örneğin:
* Kar donmuş bir yağmur değildir; yağmur, sulu sepken gibi bir yağış türüdür.
* Kar oluşumu, su buharının buz kristallerinin üzerinde donmasıyla başlar.
Yerel afet çalışmalarına bir paydaş değil, daha çok afetzede olarak katılabiliyoruz.
Sizi yazacağınız sadece iki dilekçeyle yerel yönetimlerde küçük bir deprem fırtınası oluşturup bu durumu değiştirmeye çağırıyorum
Kar fırtınası beklerken, depremi de asla unutmamalıyız. Bir Japon sözüne göre deprem unutulduğunda gelirmiş...
Maalesef ülkemizde vatandaş olarak, yerel afet çalışmalarına bir paydaş değil, daha çok afetzede olarak katılabilmekteyiz. Sizi yazacağınız sadece iki adet dilekçeyle yerel yönetimlerde küçük bir deprem fırtınası oluşturup bu durumu değiştirmeye çağırıyorum. Çünkü durumumuz vahim! Türkiye’de toplam 19 milyon konut olduğu düşünülüyor. Bunların en az 6.5 milyonu deprem açısından riskli bina statüsünde. Böylece ülkemiz nüfusunun yüzde 95’i deprem kuşağında ve önemli ölçüde tehlikeli binalarda temel afetten korunma bilgisi ve yeteneğinden yoksun bir şekilde yaşıyor. Bu nedenle fay hatlarından gelen küçük de olsa deprem haberlerinden irkilip korkuyoruz.
Marmara Denizi’nden geçen Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın doğudaki ucu İzmit Körfezi çıkışında 17 Ağustos 1999’da kırılmıştı. Batıdaki ucu ise Mürefte-Şarköy depremiyle 9 Ağustos 1912’de kırılmıştı. Böylece
Önümüzdeki kışa ilişkin uluslararası tahmin yapan internet sitelerine tekrar baktım. Sonuçta tahminler bana ait değil; elçiye zeval olmaz yani
Geçen haftaki yazımın sonunda belirtmiştim. Şimdi sırada birkaç milyar dolarlık bir soru var: Önümüzdeki aylar, yani kış nasıl geçecek?
Çok zor ama artık doğru ya da yanlış cevaplanması gereken bir soru...
En son bu köşede 2013 yazı için Uluslararası İklim Tahmini Araştırma Enstitüsü’nün (IRI) tahminini paylaşmıştım. Geçtiğimiz haziran-ağustos aylarında yani yaz mevsiminde Marmara, Doğu Karadeniz, Ege ve Akdeniz civarında sıcaklıklar 1961-1990 ortalamasının 1 ila 2 derece üzerinde oldu. Ama Türkiye’nin büyük bir kısmında, tahmin edildiği gibi hava sıcaklıkları çok yüksek olmadı.
İklim tahminleri günlük hava tahminlerinden farklı oluyor
Yaza ait bu mevsimsel tahmin çok başarılı olmamasına rağmen yazın başından beri “Önümüzdeki kış nasıl geçecek?” diye soran çok. Kömürcüsünden kazak örenine, bot satanından karla mücadele edenlerine, tuz satanlarına kadar birçok sektör önümüzdeki kışı merak edip duruyor. Kayak tesisleri, kış turizm tesislerine tur düzenleyenler, 15 Şubat tatilinde nereye gideyim
Birçok kişi bu yıl kışın gelmemesinden yakınıyor. Aslında bizdekine benzer bir durum şu an Avrupa’da da yaşanıyor. Bunun nedeni hava ve su hareketlerinin motorundaki tekleme...
Böyle kış mı olur yahu? Geçen sene ne güzeldi bu zamanlar, kar vardı. Bu yıl niçin böyle? Gelmeyecek mi kış? Şöyle ağız tadıyla üşüyemeyecek miyiz? Bu tür soruları soran çok. Yani pek çok kişi bu yıl kış mevsiminin geciktiğini düşünüyor. Peki kış nerede?
Meteoroloji profesörü olsam da kış nedir acaba diye sözlüğe baktım. Bir sözlükte “(kuzey yarımkürede) aralık ayının 22’sinde başlayıp martın 21’ine dek süren, yılın en soğuk mevsimi” diyor. Bu tanımı herkes biliyordur ama kışı, “tavuk gibi kümes hayvanlarını kovalamak için çıkarılan ses” diye kaç kişi düşünmüştür bilemem! Millet herhalde “kış, kış” sesi gelmedi diye şikayet etmiyor şu an. Ayrıca 22 Aralık da epey uzakta.
Yağış azaldı
Bizdekine benzer bir durum şu an Avrupa’da da var. Örneğin, kasım ayından itibaren kışın başladığı kabul edilen İskandinav ülkeleri de mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklıklar sebebiyle endişeli.
Milletin “kış” dediği herhalde “çok soğuk hava” olmalı. Anlaşılan tartışmayı soğuklar üzerinden
Diyarbakır’da vurulan hayvana bazıları panter, bazıları pars, bazıları leopar dedi. Bunun Anadolu parsı olup olmaması değerini etkilemez
Diyarbakır’da öldürülen leopar mıydı, panter mi, yoksa pars mı? İran parsı mıydı, yoksa Anadolu parsı mı? Çoban onu neden öldürdü? Kafalar çok karışık vesselam!
Anadolu’da son 10 yılda dördüncü leopar öldürüldü. 1974’te Beypazarı’ndaki olaydan sonra Türkiye’nin değişik bölgelerinde parsın görüldüğüne dair pek çok haber çıksa da çoğu kesin delillerle kanıtlanamadı. Diyarbakır’daki olaydan önce en son 1999’da Artvin’de, 2010’da Siirt’te leopar öldürüldüğü söylendi.
Yaklaşık sekiz yıl önce şimdi NTV’de program prodüktörü olan Cihan Çekiç ile Gabar Dağları’nda belgesel yapmak için dolaşmıştık. Cihan’ın en büyük hayali Anadolu parsıyla ilgili bir belgesel yapmaktı. Değil parsla göz göze gelmek, son parsı görenlerle konuşmak da onun için bir onurdu. Son pars olayından sonra Cihan’ı aradığımda bana aşağıdaki kafa karışıklıklarından bahsetti.
Pars da leopar da aynı hayvan
İlk olarak bu son olayda vurulan hayvan ne idi? Vurulan hayvana bazıları panter, bazısı pars, bazısı leopar dedi. Panter bilimsel sınıflamada kedigiller familyasının