Açık Pencere’nin 40’ıncı yılı nedeniyle bizi kutlayan, geçmiş günleri paylaşan, güzel yılları tekrar yaşatan değerli dostlara minnet ve teşekkürlerimi bildiriyorum.
Her birine teker teker yanıt veremediğim için üzgünüm.
Telefon açarak kutlama nezaketini gösterenlerden biri de Hürriyet’ten Doğan Hızlan idi. Sohbet arasında yazarlık yaşını sorduğumda:
- Benim ilk yazım 1954 yılında yayımlandı, dedi.
Demek ki yazarlıkta 68. yılını sürdürüyordu.
Bazı okurlar benim yazarlık yaşımı merak etmiş..
Bendeniz de ilk köşe yazımı 1972 yılında Yenigün gazetesinde yazmıştım. Demek ki yazarlık yaşım da 50’yi bulmuş.
Gençlere bu rakamlar büyük, yıllar uzun gibi gelebilir.
Açık Pencere bugün 40. yaşını tamamlıyor.
İlk köşe, Güneş gazetesinin yayına başladığı 1982 yılının 19 Şubat günü ilk baskıda yayımlanmıştı.
Güneş’te adımız Arka Pencere idi.. Milliyet’e geçerken adımızı orada bıraktık Açık Pencere adını aldık. Güneş’teki 4 yıla, bu gazetede Açık Pencere adı altında 36 yıl ekledik. Milliyet’in de en kıdemli yazarı olduk.
Babıali’de geniş çaplı transfer yapan ilk gazete Güneş olmuştu. Yaratıcısı ve ilk genel yayın müdürü Güneri Cıvaoğlu idi. Gönlü zengin dostumuz Cıvaoğlu, Ankara’daki muhabirlik günlerini unutmamış, gazetecilerin de iyi yaşamaya hakkının olduğunu düşünmüş, transfer ettiği gazetecilere iyi maaşlar verdiği gibi hayli cazip transfer ücretleri ödemişti. Bu bir devrimdi. Güneş sonraki aylarda bankaların kriziyle birlikte sıkıntıya girdiyse de ilk zamanlarda mutlu gazetecilerin gazetesi olmuştu. Zarafet her yana yansımıştı. Her masada beyaz bir vazo vardı, her sabah vazolara taze çiçek konuyordu.
Kimse ücretinden şikâyetçi değildi.
Gazeten
Elektrik faturalarını görünce cereyan çarpmışa dönüyoruz.
Akaryakıt zamları veya çarşı pazar pahalılığı da insanımızı bunaltıyor kuşkusuz. Peki, buralara neden geldik? Nasıl geldik?
Eğer rotayı düzeltmek istiyorsak sorunların çıkış noktalarını gözden geçirmek zorundayız. Cumhuriyet tarihinde iki büyük kırılma noktası var.
Biri, İkinci Dünya Savaşı sonrasında “Sovyetler Birliği bizden toprak ve Boğazlar’da üs istedi” söylemiyle siyasetin ve ekonominin tamamen ABD ve Atlantik güçlerine bağlanması... İkincisi, 1980 sonrasında Turgut Özal’la birlikte liberal düzene yönelmemizdir.
Birinci hikâye etkisini bugün bile sürdürüyor. Solun oyları yüzde 35’i aşamıyor. Siyasette oylar sağ partilere yığılıyor. Sağa alternatif çözümler gündemde kendilerine yer bulamıyor.
İkinci kırılmaya gelince... 12 Eylül ve sonrasında liberal düzene dümen kırmamızla birlikte devlet kuruluşları tek tek özel ellere devredilmiş, rekabetin artmasıyla ekonominin canlanacağı
Yıl 1982. Ankara’da Sovyet Büyükelçiliği’nde bir resepsiyon veriliyor. O yıl Başbakan Yardımcısı olan Turgut Özal dâhil Ankara’nın önde gelen siyasetçi ve bürokratları var salonda. Yıllar sonra bir itiraf sonucu öğrenildiğine göre. Davetin bitiminde Büyükelçi Vladimir Lavrov kokteyle katılan personeli topluyor. Ve kimin kiminle ne konuştuğunu soruyor.
Kokteyle katılan diplomatlar, tercümanlar, vd. kokteylde kimlerle neler konuştuklarını sırayla anlatıyorlar.
Bu satırları “Kuşku ile Komşuluk” adlı kitabın 230. sayfasında okuyoruz.
Konu doğal gaz alımı, vs. O konuyu bir yana bırakıyoruz.
Büyükelçi Lavrov’un personeli toplayıp sorgulaması bize ilginç geliyor.
Acaba Ruslar böyle davetlerden sonra personeli toplayıp bu tür bir istihbarat çalışması yapıyorlar mı?
Eğer bunu yapıyorlarsa müthiş bir istihbarat toplama yöntemi uyguluyorlar demektir.
Çünkü bu gibi davetlerde birkaç kadeh içki de içildikten sonra çeneler açılır, ayaküstü sohbetlerde resmi görüşlerin dı
Siyasette esen helalleşme rüzgârı ister istemez vatandaşı da etkiliyor.
Müsavat Sabırtaşı adlı emekli yurttaşımız aradı telefonla:
- Melih Bey, dedi, ben de helalleşme turlarına başladım.
- Öyle mi? Nereden başladınız?
- Bizim süper marketin et satış reyonundan.
- Pek anlamadım, nasıl yani?
- Reyondaki kuzu pirzolalara uzun uzun baktım. Kilosu 240 lira olmuş. Son olarak birkaç yıl önce bahçede ızgara yapmıştık. Yağları alevlerin üzerine damlarken cazır cazır sesler çıkarıyordu. Nar gibi olmuşlardı. Ağzıma attığımda helva gibi dağılıyordu.
- Eeee...
Günümüzde elektrik sistemleri siber saldırı sonucu çökertilebilir.
Bu ihtimale karşı hazırlığımız var mı?
Ukrayna’da 2015 yılında Frankivsk bölgesinde 700 bin kişi siber saldırı yüzünden uzun süre elektriksiz kalmıştı.
Geçen ay Ukrayna’da Dışişleri Bakanlığı ve büyükelçilikler dâhil 10 hedef siber saldırılarla çalışamaz hale getirildi. Saldırının sorumlusu olarak Rus istihbaratı gösterildi. Avrupa Birliği Bakanlar Komitesi Ukrayna’nın siber saldırılara karşı koyabilmesi için gerekli yardımların yapılacağını açıkladı.
Günümüzde devletler siber savaşa karşı da ciddi hazırlıklar yapıyor.
Ünlü New York Times gazetesi yakın geçmişte “Rusya’nın ABD ile gelecekte bir çatışma halinde Amerikan enerji santrallerini, petrol boru hatlarını ve su kaynaklarını sabote edebileceği ihtimalinden hareketle aynı yönde karşılık vermek üzere tedbirler aldığını” yazmıştı.
ABD’nin halen “dijital askeri savunma” amaçlı bir “Siber Komutanlığı” bulunuyor. Yakın gelecekte savaşların hiç
Geçen yıl mart ayında Türkiye’nin, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi kararına karşı Denizli Çınar Meydanı’nda basın açıklaması yapılıyor. Etkinliğe İranlı mülteciler Esmaeil Fattahi, Leili Faraji, Zeinab Sahafi de katılıyor. İranlı mülteciler, 5 Nisan’da gözaltına alınıp, sınır dışı kararıyla Aydın Geri Gönderme Merkezi’ne yollanıyor. Orada bir ay tutulup farklı kentlere sürgün yerine gönderiliyorlar. Bu arada Denizli İdare Mahkemesi’ne yaptıkları itiraz oy birliğiyle reddediliyor. Karar 2 Şubat 2022’de tebliğ ediliyor.
CHP millletvekili Candan Yüceer konuyu sahipleniyor, yayımladığı mesajda mülteciler İran’a iade edildiği takdirde yaşamlarının tehlikeye gireceğini bildiriyor. İranlı kadınların İranlı mollalara teslim edilmesi... Kanunlara uygun olsa bile vicdanlara sığar mı?
OTOBÜS
Emniyet Genel Müdürlüğü’nce 2017 yılında başlatılan uygulamayla ölümlü veya yaralanmalı trafik kazalarına karışan şehirler arası yolcu taşımacılığı yapan otobüs firmalarının isimleri ve kaza yeri ve kaza
Ülkemizin yetiştirdiği çok değerli bilim adamlarından Niyazi Berkes (1908 - 1988) ‘Atatürk ve Devrimler’ adlı kitabında der ki:
Geri kalmış ülkelerin geri kalışının sorumlusu yalnızca ileri ülkeler olamaz.
Atatürk’e göre bağımsızlık için emperyalizme karşı savaş yeterli değildir, o savaşı kazanmak da tek amaç değildir.
Gerçek anlamda kurtuluş, ulusların kendi istekleri ile kendi güçleri ile yenilenme yollarını bulmalarıyla mümkündür.
Bu ülkeler ileri ülkelerle aralarındaki boşluğu, yalnız kendi güçleri ile bulacakları yollardan giderek kapatacaklardır.
Bir kurtuluş savaşı kazanıldıktan sonra zamanı geçmiş geleneklere dönerek, onlara bağlanarak, kendilerini ileri ulusların sömürüsüne bağlamakla geri kalmışlıktan çıkma çabasına dönen ülkeler bunun sorumluluğunu taşıyacaklardır.
Zamanı geçmiş alışkanlıklara varlıklarını dayandıran, yenilenme duygularından yoksun uluslar, yabancı güçlerin bağımlılığı altına düşeceklerdir.
İleri ulusların bağımlılığı altına girenler bundan kolay kurtula