Dünyaca ünlü Lübnanlı yazar Amin Maalouf, “Yolların Başlangıcı” adlı kitabında gerçek bir öykü anlatır
(s. 336).
Atatürk’e uzaktan bakanların O’nu tanımalarına yardımcı olacak bir öykü.
Maalouf kitabında öyküsüne:
“Dedem o yıl Atatürk için yanıp tutuşuyordu” diye başlıyor ve devam ediyor:
“Atatürk 1921 yılında Türkiye’yi işgal etmiş Avrupa ordularına karşı zafer üstüne zafer kazanmıştı. Ekim ayında da, Fransızların, kendi hükümetini tanımalarını ve ordularını ülkeden geri çekmelerini sağlamıştı. Dedem, işte toprakları ve kafaları özgür kılan bu kişiye duyduğu hayranlık yüzünden, çocuğuna onun adını vermek, ona Arapların söylediği biçimde ‘Kamal’ demek istiyordu. Bebekleri 9 Aralık 1921’de doğdu. Tanrı başka türlü karar vermişti, çocuğa Atatürk’ün adını koyamazdı, çünkü bir kızı olmuştu. Dedem kaşlarını çattı, hiçbir şey söylemedi. Odanın bir köşesinde karısının yatmakta olduğu yataktan iki
TÜİK verilerine göre, yabancılara yapılan konut satışları 2022 yılında bir önceki yıla göre yüzde 15.2 artarak 67 bin 490 ile rekor kırdı. Birinci sırada Ruslar yer aldı. Rusya vatandaşları 2022’de Türkiye’den 16 bin 312 konut satın aldı. Rusya’yı 8 bin konut ile İran, 6 bin konut ile Irak vatandaşları izledi.
Savaştan kaçan Ruslardan parası olanlar 400 bin dolar verip konut alırsa hem konut hem vatandaşlık sahibi oluyor. En çok tercih ettikleri kentler Antalya ve İstanbul. Onlar her açıdan kazançlı. Hem savaştan uzaklaşıyorlar. Hem paralarını konut gibi değeri sürekli artan bir mala yatırıp enflasyondan korunuyorlar.
Olan bize oluyor. Güneyden gelen göçlere Ruslar eklenince...
Kiralar ve konut fiyatları biraz daha roketleniyor.
Üstelik kuzeyimizdeki savaşın kolay kolay biteceği yok.
Şimdi de Leopar tankları giriyor devreye.
Batı bu savaşı Putin’i devirene kadar sürdüreceğini ifade ediyor.
Putin’in ise devrilme noktasına geldiğinde neler yapacağını kimse bilmiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim için 14 Mayıs tarihini verdi. Seçilen tarih Demokrat Parti’nin CHP’ye karşı seçim kazanarak iktidara gelişinin de yıl dönümüydü.
Demokrat Parti’nin “Yeter söz milletindir” sloganıyla iktidara gelişi çok partili demokraside devrim kabul edilir, Başbakan Adnan Menderes demokrasi kahramanı olarak anılır.
Demokrat Parti hareketi gerçekten bir demokrasi devrimi midir? En azından çıkışı itibarıyla değildir. Bu siyasi hareket 1945 yılında CHP’nin Meclis’te “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu”nu hazırlamasıyla birlikte alev alır. Çiftlik sahibi Adnan Menderes ve arkadaşları kanuna karşı ayaklanırlar. Celal Bayar, Refik Koraltan, Fuat Köprülü ve Adnan Menderes kanunun kabulünden birkaç gün sonra hükümete ünlü “Dörtlü Takrir”i (önerge) verirler. Toprak reformu yüzünden başlayan kavga, takrir içinde yer alan demokratik taleplerle birlikte bir demokrasi hareketine dönüşür. 7 Ocak 1946 tarihinde DP kurulur.
Yeni parti
Gözlerinizi açtığınız her yeni gün size çıkmış ikramiyedir. Değerini bilin.
Eşinize, dostunuza gülümseyin, onların mutluluğuna yardımcı olun.
Güzel şeyler düşünürseniz gününüz güzel geçer.
“Hayat Güzeldir” filmindeki babayı (Roberto Benigni’yi) hatırlayın.
Nazi toplama kamplarında bile iyimserliği elden bırakmayıp çocuğuna güzel günler yaşatan o güler yüzlü babayı...
Sonunda çocuğunu kurtardığını unutmayın.
Ara sıra homurdanmayı ihmal etmeyin tabii.
Özellikle fiyatları görünce
Haberin başlığı birkaç sözcükten ibaretti:
“Profesör Ümit Hassan hayata veda etti”
Her ölüm bize hayatın kısalığını bir kez daha anımsatıyor. İşte Ümit... 1964 yılında Mülkiye’de sınıf ve yurt arkadaşım. Her daim muzip bir adam. Onunla ilgili iki yıl önce bir yazım vardı. Şunları anımsamıştım:
“... Ara sıra Ankara’da birlikte takılıyoruz. Gözlüğünün tek sapı kopmuş. Öyle dolaşıyor. Karlı bir gecede meyhaneden çıkarken rastladığımız ünlü sanatçı Işık Yenersu ‘Sizin gözlüğünüzün sapı nerede?’ diye sorduğuna göre. Demek dikkati çekiyor.
Sinirlenince felsefi küfürler ederdi. Yurtta sinirlendiği birine ‘İnsanoğlu insan’ demiş. Çocuk bu hitabı duyunca hakaret sayıp üstüne yürümüş. Anlattıkça kahkahayı basardı.
Sene 64 dedik... İlk sol dergi ‘Dönüşüm’ Kızılay’da öğrencilerin ellerinde satışa çıkıyor. Çok geçmeden toplum polisi caddeyi kuşatıyor. İki polis Ümit’i kollarına girip
Türk halkı seçim sonrasında sorunların nasıl çözüleceğini merak eder, Altılı Masa’dan da yeni çözümler ve projeler beklerken…
Geçen hafta aniden Masa üyesi Ahmet Davutoğlu’nun başlattığı tartışmalar gündeme girdi.
Davutoğlu, üstü kapalı veya açık, Altılı Masa’daki genel başkanların imza yetkisine sahip birer cumhurbaşkanı yardımcısı olacaklarını, Başkan’ın onların rızasıyla hareket edeceğini söyledi. Altı partiye yeni hükümette en az birer bakanlık verilecek, diğer bakanlıklar da seçimde alınacak oylar oranında dağıtılacaktı. Davutoğlu bu arada CHP’den milletvekilliği için 20 kontenjanı istiyordu.
İyi Parti bu taleplere olumsuz yaklaşırken, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu destekliyor.
Peki, bütün bunlar Anayasa’ya nasıl uydurulacak?
Cumhurbaşkanı yardımcıları malum; Cumhurbaşkanı tarafından, onun imzasıyla göreve atanıyorlar.
Yardımcılar Başkan’ın memuru statüsünde. Anayasa bir yetki paylaşımını öngörmüyor.
Cumhurbaşkanı nasıl olup da icraatı altı “siyasi lide
İklim değişikliği etkilerini şimdiden gösterirken.. Acaba bizim devlet kurumları ve üniversiteler bu konuda yeterli araştırma yapıyorlar mı? Mülkiyeli arkadaşım Tayfun Kalkan soruyor:
“Örneğin ortalama sıcaklığın artmasıyla bugün elimizin altında olan hangi bitkileri yarın bulamayacağız?
Bu bitkilerin yerine hangi bitkilerin üretilmesi gerektiğine ilişkin bir bilgimiz var mı?
Ormanlardaki ağaç çeşitliliği büyük darbeler alacaksa, mevcut ağaçların tohumlarının depolanmasına geçtik mi?
Yaşamını sürdüremeyecek ağaçların yerine hangi ağaçların yetiştirilmesi gerekiyor?”
Soruları çoğaltabilirsiniz. Ancak bu sorulara olumlu yanıtlar vermek zor.
Osmanlı’da hangi yörenin ne kadar yağmur aldığı bile bilinmezdi.
O yüzden
Evde çalışırken telefon çaldı.
0536 ile başlayan bir numara arıyor.
- Buyurun?
- Adınız M. Melih Aşık mı?
- Evet.
- Adresiniz şu şu mu?
- Evet, doğru.
- Ben X Bankası sigorta ve finans bölümünden arıyorum.