‘Büyüklerimiz’ dün Rus uçağını düşürmemizin gerekçesini, “Hava sahamızı ihlal etti” diye açıkladı... Doğrudur, böyle bir ihlal olmuştur. İyi de biz her hava sahamızı ihlal eden uçağı düşürüyor muyuz? Yoksa bu tür ihlallerde genellikle yaptığımız şey durumu diplomatik yöntemlerle konuşup çözmek mi?
Google’a “Genelkurmay, Yunan uçakları, ihlal” yazınız, değişik tarihlerde yaşanmış onlarca ihlal göreceksiniz. Üstelik de sadece Yunan uçakları değil, Rus hatta İtalyan, Fransız uçakları da hava sahamızı ihlal etmiş, çoğunda nota vermiş, uyarılarda bulunmuş, bir daha tekerrürü halinde gereğinin yapılacağını bildirmişiz. Bizim uçaklar da başkalarını ihlal etmiş.
* * *
Rus uçakları ekim ayında hava sahamızı iki kez ihlal etti. Protestomuz üzerine Moskova hata yaptığını kabul etti, Ankara’ya bir heyet göndererek özür diledi... Rusya Türkiye ile çatışmak istemiyor. Bizim de çatışmamak için aynı çabayı göstermemiz gerekir. ABD ve NATO’ya güvenen varsa boşuna güvenmesin. Gürcistan, Kırım ve Ukrayna’da olup bitenleri sadece izlediler. ABD dün “Rus uçağının düşürülmesi Türkiye ile Rusya arasında meseledir” dedi çıktı işin içinden. Em.General Nejat Eslen’in dediği gibi: Oturup Rusya ile konuşmak ve
Şu sözler CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin’e ait:
“Dört siyasi partinin kabul ettiği 62 madde var. İçinde bu da (milletvekili yemini de) var. Dört parti olarak altına imza koyduğumuz 62 maddeyi Meclis’e getirip geçirelim. Milletvekili yemini tartışması da böylece ortadan kalkmış olur.”
Aşağıdaki sözler de, 24. dönemde Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda görev alan eski CHP Milletvekili Atilla Kart’a ait. Dün, sorumuz üzerine dedi ki.
“Bir kere dört partinin üzerinde anlaştığı maddeler içinde milletvekili yemini yok. İkincisi; dört partinin kabul ettiği 62 maddeyi Meclis’e getirelim demek hukuken olacak şey değildir. Anayasa’nın bütününü bir kenara bırakır, bu 62 maddeyi onaylarsanız kendi içinde tutarsız bir metin ortaya çıkar. Bu konuları bilen insanların konuşması daha doğru olur kanaatindeyim.”
* * *
Gürsel Tekin’in devirdiği çamlar bu kadarla kalmıyor. Önceki gün olağan kurultay için tarih açıklıyor; Kurultay 16 - 17 Ocak’ta yapılacak, diyor.
Oysa kurultay tarihini Parti Meclisi yarınki toplantısında kararlaştıracaktı. Gürsel Tekin’in:
“Kemal Bey kendi başına karar alamaz, onun için benim yanında olmam lazım” sözlerini bu sütunda yazdık. Yalanlanmadı. Anlaşılan Parti Meclisi de tek başına k
Soyguncular ellerinde silahlarla kapıdan şimşek gibi girer.
Genç olanı müşteri ve memurlara felsefi bir şekilde bağırır:
“Kımıldamayın, para devletindir ama hayatınız sizindir.”
Herkes hızla yere uzanır… Soyguncular çarçabuk paraları yüklenip dışarıda bekleyen araca atlar ve kaçarlar. Saklanacakları eve varınca iki soyguncudan genç olanı:
- Abi, hadi gel şu paraları sayalım, der.
Daha yaşlı olanı:
- Aptal olma, der, bu kadar para oturup sayılır mı? Akşam TV haberlerinde kaç para olduğunu öğreniriz...
Soyguncular bankadan kaçtıktan sonra Şube Müdürü, Şube Şefine hemen polisi aramasını söyler... Şef:
Milli Takım hocası Fatih Terim, Türkiye - Yunanistan futbol maçı öncesi Yunan ulusal marşının okunması ve saygı duruşu sırasında bazı seyircilerin ıslıklı protestosuna şaşkınlığını bu soruyla dile getirmişti: Ne oldu bize? Hocamızın sorusunu birkaç hatırlatmayla yanıtlamaya çalışalım.
- Bir ülkede... Ana muhalefet lideri “Biliyorsunuz Alevi’dir”diye yuhalatılırsa...
- Bir ülkede... Ülkeyi yönetenler şehit cenazelerinde bile ayrımcılık yapar, Sünni mezhebinden olanların cenaze törenlerine katılırken Alevilerin törenlerinde ortalıkta görünmezse...
- Bir ülkede... Ülkenin bir valisi kadınlar arasında başörtülü olanlar, olmayanlar ayrımı yapar ve buna rağmen koltuğunu korumaya devam ederse...
- Bir ülkede... Başbakan Yardımcısı kadınların yüksek sesle gülmesini ahlaksızlık olarak nitelendirirse...
- Bir ülkede... Ülkenin resmi televizyonunda hamile kadınların sokağa çıkmalarının ayıp olduğu söylenebilirse...
- Bir ülkede... Kadın katillerine, çocuk tacizci ve tecavüzcülerine sırf duruşmalarda kravat taktıkları için indirim uygulanırsa...
Ve o ülkede buna benzer pek çok olay olur, tamamı doğal karşılanırsa, o ülkede ilkellik adına her şey olabilir, yaşanabilir... Bütün
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry açıkladı... Türkiye - Suriye sınırında 98 kilometrelik bölümde (Cerablus - Azez hattı) ABD ile Türkiye IŞİD’e karşı ortak operasyon yapacak. Peki hedef sadece IŞİD midir? Yoksa Kürt koridorunu güvenceye almak mı? Konuyu strateji uzmanı Cahit Dilek’in değerlendirmesine bırakalım:
“Evet böyle bir operasyon IŞİD’in Türkiye üzerinden lojistik ve eleman desteğini kesecektir. Ama bunu Türkiye kendi imkân ve kabiliyetleriyle yapmalı, sınırların korunmasında egemenliği yabancı bir ülkeyle paylaşmamalı hatta devretmemeliydi. Mevcut tezkerenin hükümete böyle bir yetki vermesi söz konusu değildir. Suriye’nin kuzeyinde ve sınır hattı üzerinde Amerikan askeri olduğu sürece Türkiye’nin sınırın ötesine geçmesi ve harekât yapması mümkün olmayacaktır. İşte bu da ABD’nin bu operasyondan beklediği gizli amaçtır. Bu görünürde IŞİD’e karşı iken, gerçekte TSK’ya karşıdır. Bu durumda Türkiye Suriye kuzeyindeki Kürt koridorunun oluşturulmasını sınırın bu tarafından sadece izleyecektir. IŞİD’e karşı operasyonların komutası ABD’dedir. Türkiye kendi elleriyle üslerini, topraklarını komutayı elinde bulunduran ABD’nin askerlerine açmıştır...Bunu kabul ettiyseniz, bu strateji ve
Yemin metnindeki “Büyük Türk Milleti”sözünü “Büyük Türkiye Milleti”olarak değiştirince geçici Meclis Başkanı Deniz Baykalhaklı olarak HDP Ağrı Milletvekili Leyla Zana’nın yeminini geçerli saymadı. Baykal’ın metni yeniden okuması için yaptığı daveti kabul etmeyen Leyla Zanabu ısrarını sürdürürse hakları ne olacak? Hemen söyleyelim,Zanabu eylemi 2011’den önce yapsaydı hem yasama hakkı hem milletvekili maaşından yoksun kalacaktı. 2011’de yapılan değişiklikle maaş alma hakkı korunurken yalnızca yasama faaliyetine yasak getirildi. Dokunulmazlık hakkına ise dokunulmadı.
Peki, Leyla Zana’nın yasama faaliyetine yasak gelmesi TBMM için kayda değer bir kayıp olur mu? Dört yıl milletvekili olarak görev yaptığı 24. yasama dönemine bakılırsa hiç de kayıp olacak gibi görünmüyor. Çünkü Meclis kayıtlarına göre Leyla Zana, söz konusu dönemde ne bir yasa teklifi vermiş, ne bir sözlü ne de yazılı soru önergesi. Sadece başkalarının hazırladığı bazı önergelere imza atma lütfunda! bulunmuş. Yemin dışında da kürsüye sadece bir defa çıkıp konuşma yapmış... HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağdün Leyla Zana’yı savunurken yemin dayatmasından vazgeçilmesini istedi. Siz yemin metnini bilerek milletvekili
G 20 toplantılarında Türkiye’nin talepleri kabul görmedi. Uçuşa yasak saha ve güvenli bölge talepleri Obama tarafından saf dışı bırakıldı. Ancak Obama’nın üzerinde durduğu bir başka konu vardı. Şu söz biraz dikkatten kaçtı:
- Türkiye - Suriye sınırını güçlendirmek için neler yapılması gerektiğini görüştük...
ABD Ankara’dan sınır güvenliği için gerekli tedbirleri almasını istiyordu. Ancak bugüne dek işbirliğinden ve Türkiye’ye destek sağlamaktan söz etmemişti.
Strateji Uzmanı Cahit Dilek bu yeni durumu yorumlarken diyor ki:
- Kaygım, hava sahasının korunmasında olduğu gibi Amerikan askeri kuvvetlerinin bu sefer de karada sınır güvenliği gerekçesiyle Türkiye’de konuşlanmasıdır. Böyle bir destek muhtemelen Türkiye - Suriye sınırının güçlendirilmesiyle kalmayacak sınırın Türkiye tarafında hem havadan hem de karadan ABD askerinin kontrol ettiği, PKK/PYD varlığını korumaya yönelik bir uçuşa yasak bölgeye dönüşecektir.
Bunun bir adım ilerisi de bu bölgenin Türkiye içine doğru Güneydoğu’yu kapsayacak şekilde genişlemesidir.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry dün bu kuşkuları haklı çıkartan bir açıklama yaptı:
- Suriye sınırının 98 kilometrelik kısmını Türklerle birlikte operasyona girerek kapatacağı
Paris katliamının ikinci gününde IŞİD açıklama yaparak katliamı üstlendi...
Türkiye’de siyasi kaynaklar Suruç ve Ankara katliamlarının da IŞİD tarafından gerçekleştirildiğini öne sürdüler. Açıklanan kimlikler bu iddiayı doğruluyordu. Ne var ki Fransa’dakinin aksine IŞİD bu katliamları üstlenmedi. Suruç ve Ankara patlamaları, IŞİD militanları kullanılarak bazı gizli servislerce mi düzenlendi? Bu kuşkuyu daha önce de dile getirmiştik. Kuşkumuz güçleniyor.
***
Acıyla hatırlıyoruz... 1970’lerde diplomatlarımız ASALA terör örgütü tarafından tek tek vurulurken başta Fransız televizyonları terörü lanetlemek yerine anında 1915 dosyasını açıyor, Osmanlı’nın Ermenilere yaptığı zulmü anlatarak cinayetleri adeta haklı gösteriyorlardı.
Fransa’nın PKK terörünü de özgürlük savaşı gibi gösterdiği malumunuzdur.
“Eden bulur” falan demiyoruz. Masum insanları hedef alan IŞİD katliamını lanetliyoruz. Sadece bu terörün Fransa’yı bir özeleştiriye götürmesini bekliyoruz.Özeleştiri sınırları geniş tutulmalı. ABD’nin Ortadoğu katliamına eşlik etmenin günahını da sırtlamalı Fransa... Irak’ta, Libya’da, Suriye’de petrol uğruna öldürülen on binler de insandı. Fransa geç de olsa hatırlamalı bu