OHAL’in yayımladığı ilk kararname ile 35 sağlık kuruluşu, 1043 özel öğretim kurumu, 1229 vakıf ve dernek, 19 sendika,15 yüksek öğretim kurumu FETÖ ile ilişkili görülerek kapatıldı. Çıkardıkları yasa Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’yi bile korkutmuş. Diyor ki:
“OHAL hükümete çok büyük yetkiler veren bir kanun. Açıp okudukça tüyleriniz diken diken oluyor. Vatandaş da haklı olarak onu okudukça acaba hükümet aldığı bu yetkileri kullanır mı, diye soru işareti geliyor. Biz onların hiçbir tanesini kullanmayacağız.”
Bu durumda sormak gerekiyor:
-Kullanmayacaksanız bu yetkileri neden aldınız?
OHAL’e göre... Terör örgütleri ile ilgili olduğu saptanan kamu görevlileri, çalıştıkları kurumlarda oluşturulacak komisyonlar tarafından meslekten çıkarılacak.
Disiplin soruşturması yok... Yürütmeyi durdurma kararı alınamayacak.
Tasfiye kurullarında çalışanların hukuki, cezai sorumluluğu olmayacak.
Darbe girişiminden bir hafta sonra komplonun hâlâ yarısı karanlıkta...
Emekli general Nejat Eslen soruyor:
- Darbe girişiminin beyni veya beyin takımı kimlerdi, kimler düğmeye bastı. Bu beyin takımı neden açıklanmıyor?
- Darbeyi 16:00’da Genelkurmay’a haber veren MİT Müsteşarı’nın gece boyunca Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nı aramamasının sebebi nedir? Saat 16:00’da MİT Müsteşarı tarafından ikaz edilen Genelkurmay Başkanı neden derhal karargâhın ve şahsının güvenliğini sağlayacak tedbirleri almadı? Neden Ankara dışındaki komutanları derhal Ankara’ya çağırmadı?
Darbe girişimi gerekçesiyle üç aylık süre için kabul edilen OHAL, TBMM’nin büyük ölçüde devre dışı kalması anlamına geliyor... Yasama yetkisi Bakanlar Kurulu’na, yönetim valilere devrediliyor. Bakanlar Kurulu’nun çıkaracağı kararnameleri Anayasa Mahkemesi’ne götürmek mümkün değil. Bunun anlamı; Bakanlar Kurulu Anayasa’ya aykırı kararname çıkarabiliyor.
CHP milletvekili Mahmut Tanal, olağanüstü hale neden karşı olduklarını şöyle izah ediyor:
“Darbecilere karşı muhalefet olarak topyekûn karşı çıktık mı? Çıktık. Bu gerçeği Cumhurbaşkanı!yla, Başbakanı’yla ve AKP’siyle bu iktidar da kabul etti mi? Etti. Peki, bundan sonraki amaçları darbecileri devletten ayıklamak ve cezalandırmak ise OHAL’i getirerek Meclis’teki muhalefeti neden devre dışı bırakmak istiyorlar?
Ne yani, darbecilere yönelik yapacakları düzenlemelere karşı çıkacağımızı mı düşünüyorlar?
Böyle bir şey söz konusu olmayacağına göre kafalarının ardındaki hesap darbecilerin yanı sıra fırsat bu fırsat diyerek muhalefete yönelik bazı operasyonlar da düzenlemek olmasın?”
CHP Grup Başkan vekili Özgür Özel şöyle konuşuyor:
- Darbeciler başarılı olsaydı ne yapacaklardı? Onlar da ülkeyi OHAL ile yöneteceklerdi...
18 Haziran 1999’da atv’de Fethullah Gülen’in genç müritlerine taktik verirken çekilmiş kasetleri yayımlandı. Gülen o konuşmalarında yandaşlarına devlet kadrolarını ele geçirmenin önemini açıklıyor; özellikle mülkiye ve adliyedeki kadrolaşmanın genişletilmesi gerektiğini vurguluyor, yakalanmadan çalışmanın yollarını anlatıyordu.
Her şey apaçıktı. Ne var ki günün Başbakanı Bülent Ecevit ile Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel kulaklarının üzerine yattılar. Daha sonra iktidara gelen siyasetçiler ve partiler de aynı yolu izlediler. Çünkü tehlikeyi görmemeyi siyasi çıkarlarına daha uygun görüyorlardı. Fethullah grubundan oy umuyorlar, onlarla işbirliğinin kendilerine devlette güç sağlayacağını hesaplıyorlardı. Bu ucuz hesaplarla devletin işgaline göz yumdular, suça ortak oldular. FETÖ’cüler son 10 yılda tamamen hız kazandılar. Sınavlara hakim oldular. Kendilerine biat edenleri devletin her kademesinde hızla yükselttiler.
Devletin ne denli insafsızca işgal edildiği bugün açıkça görülüyor. FETÖ üyeleri Genelkurmay Başkanı ve Cumhurbaşkanı’nın özel kalemine kadar girmiş. Her yeri kuşatmış. Bir iddiaya göre TSK’nın yüzde 50’sini oluşturmuş. Bugün durumu düzeltmek için binlerce memura işten el
Devlet kurumlarında sayıları yüzlerle, binlerle ifade edilen gözaltılar, açığa almalar devam ederken... İçişlerinden 8 bin, yargıdan 3 bine yakın savcı ve hâkimin işine son verilirken... Dün yeni haberler geliyor:
- Milli Eğitim Bakanlığı 15 bin 200 personelini açığa aldı..
- Aile Bakanlığı’nda 393 personel görevden uzaklaştırıldı...
- Diyanet İşleri Başkanlığı 492 personeli görevden uzaklaştırdı...
Bu konuda açıklama yapılmadığı için halk merak içinde. Soruluyor:
- Bu listeler ne zaman hazırlandı.. Bu kadar kapsamlı listelerin 15 Temmuz’u izleyen iki gün içinde hazırlanması olası mı?
- Yoksa listeler hazır bekletiliyordu da darbe girişimi listelerin yürürlüğe konulması için fırsatı mı sağladı?
Amerika’nın Missouri eyaletinin resmi mühründe “Birlikte güçlüyüz, bölünürsek yıkılırız” sloganı yer alırmış...
Hillary Clinton’un seçim sloganı da malum: “Stronger together” yani “Birlikte daha güçlüyüz” şeklinde... Bizim de bunu slogan haline getirmemiz şart...
“Birlikte güçlüyüz, bölünürsek yıkılırız.”
Caniyane ve hainane bir askeri darbe girişimi Cumhuriyet’e bağlı askerin, polisin, milletin sağduyusuyla etkisiz hale getirildi. 200’ü aşkın şehit verdik. Ama daha büyük felaketleri ve muhtemel bir iç savaşı önledik. Ve o sabah gazeteler şu başlığı attı:
“Demokrasi kazandı”
Bu kazancı paylaşarak büyütmeliyiz.
Talihsiz bir askeri darbe girişimini daha büyük yaralar için fırsat olarak kullanmamalıyız. Özellikle darbe sonrası teslim olan, tatbikat var diye aldatılarak köprüde görevlendirilmiş gariban erlere yapılan muamele yürekleri yaralamıştır.
Önceki akşam darbe girişimi sırasında Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal Kadıköy’de Moda Kulübü’nde düğündedir. 400 davetlinin katıldığı bu düğünde Eskişehir’deki Muharip Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Mehmet Şanver’in kızı evlenmektedir. Hava Kuvvetleri komutanları neredeyse tam kadro düğündedir.
Kulüp’teki dostlarımızın anlattığına göre...
Düğün sürerken komutanlar darbeyi haber alıyor. Kendilerine boş bir oda verilmesini istiyor. Yaklaşık 10 komutan o odaya geçerek toplanıyorlar. O sırada Moda Kulübü otoparkına bir (veya iki) helikopter iniyor. Çok hızlı hareket eden komando benzeri askerler kulübü basıyor. Birkaç el havaya ateş ederek önce korumaları etkisiz hale getiriyorlar. Sonra komutanların toplandığı odayı basıyor, komutanları yere yatırıp kelepçeliyorlar. Davetliler şok içinde, olup biteni anlamaya çalışıyor. Org. Abidin Ünal kelepçe takan askerlere:
- Ben böyle bir emir vermedim, size bu emri kim verdi, diye soruyor...
Kelepçeyi takan asker sadece:
- Bize böyle talimat verildi, diyor...
Gelen ekip komutanları adeta sürüklercesine alıp götürüyor.
Terör bu defa kamyonla geldi, Nice şehrinde çoluk çocuk neşe içinde bayram kutlayan masum insanların üzerinden geçti. Yaz mevsimi neşesinin yaşandığı ünlü sahilleri kana buladı.
Fransa Başbakanı “Savaştayız” dedi ki, doğrudur. Soğuk Savaş’ın 1989’da bitmesinden sonra Batı’ya yeni bir düşman ve savaş alanı lazımdı.
Bu savaş 2003 yılında İkiz Kuleler’in saldırıya uğradığı gerekçesiyle ABD’nin Afganistan’ı bombalaması ile başlatıldı. Daha sonra açık yalanlarla Irak’ın işgali var. Peşinden NATO şemsiyesi altında Libya’nın bombalanması. Son olarak da Suriye’nin darma duman edilmesi.
Müslüman dünya hedeftedir... Bombalar altında can veren çocuklar, açlık ve yoksulluk içinde kıvranan milyonlar, göç yollarına düşen aileler, yıkılan uygarlıklar, yağmalanan müzeler, soyulan bankalar, el konulan petrol kuyuları...
Batı dünyası bu yağma ve saldırıyı 13 yıldır en insafsız biçimde sürdürüyor.
Yangın yerine dönen Müslüman ülkelerde de refleks olarak El Kaide, IŞİD, El Nusra gibi örgütler oluşuyor.
Fransa baştan beri ABD’nin gönüllü destekçisidir. Yağmaya ortaktır. Fransız sermaye sınıfının bu saldırganlığı masum insanlara saldırıyla mı cezalandırılmalı?