Yorgun ve uzun gecenin ardından bu yıl aramızdan ayrılan sevgili Aydın Boysan ağabeyimizi ve ondan dinlediğimiz fıkraları anımsamak en iyisi... Değerli sahne sanatçımız Bedia Muvahhit’e turnede bir taşra dilberi kıkırdayarak demiş ki:
- Ben de tiyatrocu olmak istedim ama ailem orospu olursun diye karşı çıktı. Bedia Hanım merakla sormuş:
- Ailenizi sonra nasıl ikna ettiniz?
***
Doktor ameliyat öncesi hastasının üzerine eğilmiş konuşuyor:
- Ahmet, korkacak bir şey yok, gayet basit bir ameliyat. Hasta doğrulmuş:
- Fakat doktor benim adım Ahmet değil.
- Biliyorum, Ahmet benim adım.
İki yıl önce akademik bir toplantıda din ulemasının asırlardır tartıştığı bir konuya giren: “Kuran‘ın manası vahyedilmiştir, lafzı değil” görüşünü dile getiren tefsir profesörü Mustafa Öztürk’ün başı dertte.
Prof. Öztürk’ün, “Kuran’ı peygamber uydurdu” dediği ileri sürülerek cahil insanlara hedef gösteriliyor. Diyanet Din İşleri Yüksek Kurulu, adını vermeden Öztürk’ün aleyhinde bir açıklama yapmış. Konu bir grup tanınmış ilahiyatçının yer aldığı “Fukaha” adlı WhatsApp grubunda tartışılmış. Bir ilahiyatçı, Öztürk için, “Ulema sorgulasın. Tövbe etmezse katledilmeli” diye fetva vermiş. Prof. Mustafa Öztürk bir yandan ülke dışına çıkacağı mesajları verirken, bir yandan da acı acı yakınıyor: “Bir kişinin dini görüş ve düşünceleri belli bir grup tarafından tasvip edilmediğinde, söz konusu kişi için beddua ve lanet seanslarına başlanmaktadır. Ardından siyasi ve idari mercilere şikâyetler yağdırılmaktadır. Bugün birçok dini grup ve cemaat kendi din anlayışını pazarlamakta, bunu yaparken de başka grup ve şahısları saf dışı bırakmaya çalışmaktadır. Dinin birtakım cemaatler nezdinde rant kaynağı olduğu izlenimi uyanmaktadır.” Gelinen nokta, “dinin kişisel ve özel yaşam alanına çekilerek dini
İnternette bir videobant izleniyor... Alengirli röportajlar yapan bir sunucu Milli Piyango satan bayinin yanına gitmiş, piyangonun İslamiyet’e aykırı olduğunu anlatıyor.
Aynı anda çevredeki hanımlar isyan ediyor. Sunucunun üzerine yürüyor. O hengâmede kimsenin aklına:
- Yahu bu piyango biletlerini devlet basıyor, gelirini devlet alıyor, gidin derdinizi devlete anlatın, demek gelmiyor.
Sadece Milli Piyango değil... On Numara, Şans Topu, Süper Loto, Sayısal Loto, Kazı Kazan, İddaa hepsi devletin düzenlediği şans oyunları.
Para yatıranlar sonuçta hem devletine hem milletine katkıda bulunuyor!!
DİLİN FRENİ
Yazarlar, çizerler, konuşmacılar ve özellikle mizahçılar ekranda radara yakalandıkça dile getirilen bir tavsiye var:
- Canım o da ileri gitmeseydi. İnsan konuşurken biraz diline hâkim olur. Ölçülü konuşur. Devir malum...
ABD Başkanı Trump attığı tweet’te şöyle diyor:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan beni bilgilendirdi, IŞİD’den geriye ne kaldıysa temizleyecekler, o bunları yapacak güçte bir adamdır, Türkiye komşu kapısıdır.”
Trump tweet’i bir zafer cümlesiyle bitiriyor: “Askerlerimiz eve dönüyor.”
IŞİD’e gelince... Şu anda uykuya yatmış görünüyor. Yarın ne şekil alır bilinmez. Kaldı ki Türkiye’nin tek derdi IŞİD değil, daha önemlisi YPG ve PYD’dir...
Bölgenin manzarası mı?
Amerikan askeri çekiliyor ama ABD çekilmiyor. ABD üsleri orada duruyor.
YPG aldığı muazzam silah desteğiyle sipere yatmış bekliyor... Bu koşullarda daha akılcı yol ne olabilir? IŞİD ve YPG’ye karşı ne kadar süreceği ve nelere mal olacağı belirsiz bir savaş mı?
Yoksa Şam hükümetine destek vermek, Suriye ordusunu kendi topraklarına hakim olmaya davet etmek mi?
Bursa’da 58 derneğin toplandığı Dernekler Yerleşkesi’nin fotoğrafına bakarken kapılardan birinde “Ukraynalılar Derneği” yazısı dikkatimizi çekti. Bursa’da Ukraynalılar Derneği! Ne alaka! Bursa’da bu kadar çok Ukraynalı nasıl bir araya gelmiş?
Dernek Başkanı Viktoria Borodavchenko ile konuşunca anlıyoruz ki bu daha hiçbir şey... Ukraynalıların Bursa’dan başka Antalya’da 3, İstanbul’da 2, Muğla, Samsun, Ankara, Alanya, İzmir ve Kuşadası’nda da birer dayanışma ve kültür dernekleri varmış. Bu dernekler, Ukrayna kültürünü ve geleneklerini yaşatmak, kültürel dayanışma sağlamak, ülkemizdeki ön yargıları kırmak amaçlarına yönelik çalışıyormuş...
Ukr - Ayna diye bir internet sitesi kurmuş, buraya derneklerden fotoğraflar koymuşlar. Pırıl pırıl, rengârenk, sağlıklı, güzel insanlar bunlar... Türkiye’de kaç Ukraynalı var? Göç İdaresi Genel Müdürlüğü rakamlarına göre Bursa çevresinde 1027 Ukraynalı yaşıyormuş. Diğer nüfus rakamları şöyle: İstanbul: 4841, Antalya: 2633, Ankara: 707, İzmir: 588, Muğla: 486, Kocaeli: 193, diğer 3949...
Türkiye’deki toplam Ukraynalı sayısı 35 bine yakınmış...
Bayan Viktoria’ya: “Ben Türkiye’de bu kadar Ukraynalı olduğunu tahmin etmezdim” diyorum. “Biz de tahmin
Bir yerden bir yere trenle gitmeye niyetlenen vatandaş eğer canını düşünüyorsa elbet artık soracak:
- Bu hatta sinyalizasyon var mı?
Vatandaşlara bu konuda yardımcı olalım, dedik, sinyalizasyon durumunu iyi bilen bir uzmana konuyu sorduk. İşte aldığımız yanıtlar:
“Ankara şehir içi geçişi olan Sincan - Kayaş arasında sinyalizasyon yok.
. Sincan - Pendik, Sincan - Konya arasında var.
. İzmir şehir içi diyebileceğimiz Cumaovası - Aliağa... Kırıkkale - Kayseri - Sivas - Ulukışla - Adana hattında var.
. Eskişehir - Kütahya - Balıkesir - Menemen arasında çalışmalar sürüyor.
Diyelim ki kafanızda topluma yararlı olacak özgün bir düşünce, bir proje var. Örneğin, katı atıkların ekonomiye kazandırılması... Ya da yoksullara daha iyi imkânlar, işsizlere bilgi-beceri, ardından da iş sağlayacak bir proje... Veya verimliliği, dolayısıyla kazancı artıracak minik bir teknolojik icat.
Kafanızda bunlar var ama nereye gideceğinizi, kime başvuracağınızı bilemiyorsunuz.
İşte bu insanlarımızın artık başvurabilecekleri ve her türlü yardımı alabilecekleri bir merkez var; Eskişehir Tepebaşı Belediyesi bünyesinde kurulmuş ve yakında faaliyete geçecek olan “Sosyal Kuluçka Merkezi.”
Kafasında bir fikri, projesi olanlar bu merkeze başvurduklarında o alanda bilgi-birikim sahibi iş adamı, akademisyen, teknokrat gibi uzman muhataplar bulabilecekler. Projelerinin gerçekten bir sosyal faydası varsa ve uygulanabilirse kendilerine her türlü destek verilecek.
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, Almanya’da benzer merkezi olan bir belediyeyle iş birliği halinde olduklarını sözlerine ekliyor.
“Benim bir fikrim, bir projem var ama hayata geçirmek için ne yapacağımı bilemiyorum” diyenlere duyurulur.
TARIM ÇÖKERSE...
Ziraat fakültelerinden her yıl binlerce gencimiz mezun oluyor.
Bu yıl 19 Ağustos’ta kaybettiğimiz değerli iktisatçı ve yazar Güngör Uras bugün Moda’da Tarihçi Kitabevi’nde anılıyor. Anma gününde iktisatçı dostu Ege Cansen, Uras’la ilgili anılarını anlatacak, ekonomik değerlendirmeler yapacak...
Bu hafta aynı zamanda “Yerli Malı Haftası”...
Cumhuriyet yıllarında başlatılan yerli malı seferberliği 1980’lerde liberal ekonomiye geçiyoruz masalları arasında terk edildi. Ne var ki küresel ekonomiye uyum sağlıyoruz derken sanayi ve tarım adına elimizde ne varsa satıp savurduk... Her şey tükenince, bu defa umutsuzca “yerli ve milli” edebiyatına döndük. Gelinen nokta neresidir?
Güngör Uras’ın “Sanayileşecektik, Büyüyecektik, N’oldu Bize” başlıklı kitabından okuyalım:
“Pet şişelerde ve damacanalarda satılan su bizim, şişe bizim... Ancak yabancı firmalar toplam 4.5 milyar TL’lik pet şişeli su pazarının yüzde 60’ına, damacanalı su pazarının yüzde 25’ine sahip oldular.
Gazlı içecek pazarı 3.4 milyar TL büyüklüğünde. Kolalı içeceklerin tamamını yabancılar üretiyor.
Pizza pazarı 1.5 milyar TL büyüklüğünde. Pazarın yüzde 80’i yabancı sermaye ortaklı - ilişkili şirketlerin.
Bitkisel yağ pazarında, margarinde yabancı payı yüzde 45, sıvı yağda yüzde 25 oranında. Sakız,