Dünyanın neresinde olursa olsun...
Liderler eleştirilmeyi sevmez. Övülmekten özellikle hoşlanır.
Büyük başarıların mimarı olarak görülmeyi ister.
Alkış bekler...
Atatürk, bu konuda da farklı düşünür...
Büyük önder, 27 Ocak 1923 tarihinde İzmir Hükümet Konağı’nda halk temsilcilerine hitaben konuşurken kendisinin ısrarla övülmesine ve yüceltilmesine karşı şunları söylüyor:
“Baylar,
Bu başarılar yalnız benim eserim değildir ve olamaz. Bütün bu başarılar ulusun gücünün, inancının ve işbirliğinin sonucudur. Yiğit ulusumuzun ve seçkin ordumuzun kazandığı başarılar ve zaferlerdir…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Deniz Baykal’ın yerine bu göreve gelişi 15 yıl önce ani ve hızlı şekilde gerçekleşti.
Deniz Baykal, 10 Mayıs 2010 tarihinde istifa etti. Kılıçdaroğlu 22 Mayıs 2010 tarihinde Genel Başkan seçildi.
Bu süreçle ilgili gelişmeleri zamanın CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in “Baskılara Direnirken” (Remzi Kitabevi - 2020) adlı kitabından özetleyelim...
★★★
Baykal’ın istifasına yol açan kaset komplosundan birkaç ay önce, merkezi İsveç’te bulunan Silk Road Enstitüsü’nün yetkilisi Svante Cornell, Onur Öymen’i Ankara’da ziyaret eder. Bu enstitünün ABD’deki Foreign Policy Council ile de ilişkisi vardır. Svante Cornell, Öymen’le sohbetin ardından kendisine Türkiye ile ilgili 77 sayfalık bir rapor bırakır. Raporda yer alan geleceğe ilişkin 3 senaryodan biri şudur:
“Deniz Baykal istifa etmek zorunda bırakılır. Onun yerine Kemal Kılıçdaroğlu genel başkanlığa seçilir. Kılıçdaroğlu parti politikalarını değiştirir ve bunun üzerine
Dünyayı artık canavarlar yönetiyor.
Tarihin gelip dayandığı gerçek budur.
Etik, ahlak, hukuk, vicdan, merhamet, insanlık sıfır…
Sadece öldürmeyi biliyorlar.
Yaptıklarının yeni bir dünya savaşını davet ettiğini,
Bu gidişle sonunda kendilerinin de mahvolacağını düşünemiyorlar.
2013 yılında bir film izlemiştik:
“There Are Monsters”
Hukukta “Lekelenmeme hakkı” diye bir hak var.
Çoğu kişi bilmez, sözü de pek edilmez.
Bu hak, kişinin haksız yere suçlanmamasını, isminin karalanmamasını, toplum gözünde itibarının kaybolmamasını... soruşturma geçirse bile hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan kamuoyunda suçlu olarak gösterilmemesini güvenceye alır.
Örneğin bir kişi hakkında soruşturma başlamış olsa bile isminin medyada, sosyal medyada dolaşması sonucu kişi suçsuz bile olsa kamuoyunda damgalanır. Bu hem özel hayatını hem meslek hayatını hem de psikolojik durumunu etkileyebilir.
Lekelenmeme hakkı, suçsuz bireyin itibarını ve onuruyla yaşama hakkını garanti altına alan temel bir insan hakkıdır.
Yargı kararı olmadan kişinin “zanlı, şüpheli” yerine doğrudan katil, hırsız, tecavüzcü gibi ifadelerle itham edilmesi bu hakkın ihlalidir.
Somut delil olmadan yapılan şikayetlerin işlem görmesi ve kişinin adının resmi kayıtlara girmesi hak ihlalidir.
Kolluk veya savcılık makamlarının, soruşturma dosyasındaki bilgileri sızdırması veya açıkça paylaşm
ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard, verdiği raporlarda İran’ın nükleer bomba peşinde olmadığını, Lider Hamaney’in 2003 yılında bomba planını askıya aldığını...
İran bomba yapmaya yönelse bile Tahran’ın nükleer bomba üretip hedefe gönderme yeteneğini kazanmasının üç yıl süreceğini Trump’a mart ayından bu yana bildiriyor.
Ancak Başkan Trump, Gabbard’ın raporlarına kulak asmıyor:
“Ne dediği umurumda değil. Bence [nükleer silaha] sahip olmaya çok yakınlar” diyor.
İsrail Başbakanı Netanyahu İran’ın en geç bir yıl içinde nükleer silah geliştireceği iddiasında. Trump ona inanıyor.
Uzun sözün kısası... Dünya lideri ABD sürekli yalanlarla iş görüyor. Önce yalan üretiyor sonra saldırıyor, öldürüyor, yuvaları dağıtıyor, milletleri göçe zorluyor. Dünya ulusları korkudan yalanlara inanmasa da inanmış gibi yapıyor.
Afganistan’a ikiz kuleleri Bin Ladin vurdu, diye indiler, Irak’ı kitle imha silahı üretiyor diye işgal ettiler.
İsrail’in İran’a karşı cuma sabahı gerçekleştirdiği saldırıda Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami, Genelkurmay Başkanı Muhammed Bagari ve önde gelen 6 nükleer fizik uzmanı yatak odalarında nokta atışıyla öldürüldü. Natanz nükleer tesisi ile kritik füze merkezleri vuruldu. İran’ın karşı saldırıda kullandığı dronlar yolda düşürüldü.
İsrail’in gerekçesi: İran’ın nükleer tesisleri bizi tehdit ediyor...
Böyle bir meşru müdafaa gerekçesi olabilir mi? Olamaz…
Ama İsrail iddia ederse oluyor!
Şimdi bütün Batı saldırıyı meşrulaştırmaya çalışıyor...
Ya tersi olsa, İran Hava Kuvvetleri, İsrail’i vursa ne olurdu?
Dünya ayağa kalkardı.
“Bir egemen ülkeye yapılan saldırı”, denilerek dünyanın dört bir yanından tepki yükselirdi.
Tüm Türkiye, çok erken yaşta hayata veda eden CHP’li Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in ardından gözyaşlarını dökerken, bir anlamda da ahlâk sahibi düzgün insanlara olan özlemini haykırdı.
Yaşar Altıntartı, notunda, hepimizin duygularına tercüman oluyor:
- Her kesimden insan, Ferdi Zeyrek’in şahsında, kalbinin temizliği yüzüne yansıyan; tatlı dilli, güleç yüzlü, sevecen politikacılara olan özlemi ortaya koydu.
- Çocukla çocuk, yaşlıyla yaşlı olabilen halk insanlarına, gönül insanlarına olan teveccühünü yansıttı.
- Bağıran çağıran, kabalaşan, hakaret eden tiplerden gına gelmenin haleti ruhiyesi içinde, kibar, efendi ve zarif olan yönetici türüne olan açlığını ifade etti.
-İnsanlar, çalmadan çırpmadan çalışan vatansever kamu görevlilerine olan acil ihtiyacı dile getirdiler.
- Binlerce insanın akıttığı gözyaşları, özlediği yöneticiye olan sevgi ve saygısını ifade etti...
Ağlamak için o kadar çok neden vardı ki…