Son yıllarda yollara çıkan onlarca SUV modelinin arasında, kendisine farklı bir imaj çizmek isteyen arkadaşla birlikteyiz... Ve kesinlikle, Velar, özellikle tasarımıyla alışılmamış bir şey... Marka için de...
Her ne kadar halkımızın büyük bölümü, aslında bir kısaltma olan (Sport Utility Vehicle-Sportif Amaçlı Araç) SUV kelimesine pek alışamasa da, yollarda görme ve benimseme konusunda aynı sıkıntıyı yaşamıyor. Satın alma konusunda da... Ülkemizin motorlu taşıtlar geçmişinden kaynaklı bir alışkanlıkla, hemen farklı bir model söylesem “Cip gibi mi?” lafını yapıştırıyor.. “Evet, ama markası o değil!” diyorum elbette... Yani markasına göre tabii...
Geçenlerde de, test konuğumuz olan “arkadaş”ı merak edip soranlar oldu. “Velar bu canım, Velaaaarrr!”
İnsan, şöyle bir düşünüyor tabii söylerken... Zira, Range Rover, bu modeli yaratırken “en lüks” olsun diye değil ama belki en “karizmatik isimli” aracı ortaya çıkarmayı düşünmüş herhalde diye aklımdan geçiveriyor. Düşünsenize, araç daha adını söylerken “Velaarrrr” diye farklı bir tonlamayla imaj çarpıveriyor insanın suratına!..
Markanın küçük modeli Evoque ile Range Rover Sport arasında yer alan Velar, elbette insanın biraz kafasını karıştıran
Türkiye pazarına yenilik yağmuru, bu yıl da hız kesmeyecek gibi görünüyor. Neredeyse tüm markalar bir ya da iki yeniliğini pazara sunmaya hazırlanırken, makyaj operasyonu geçiren yenilikler de olacak. Elbette ağırlık, yine SUV ve crossover modellerde... İşte derlediklerimizin bazıları...
JEEP
Markanın ikonik modeli olan Jeep Wrangler, daha da geliştirilen 4x4 yetenekleri, orijinaline sadık kalan modern tasarımı, yüksek verimliliğe sahip gelişmiş motor seçenekleri, kapsamlı teknolojik ve güvenlik donanımlarıyla efsanesi özelliklerini sürdürmeyi hedefliyor. Yeni nesil Wrangler’ın, 2018 yılının sonbahar aylarında ülkemiz yollarında yerini alması planlanıyor.
Yeni Wrangler, 2 ve 4 kapılı olmak üzere iki farklı gövde tipine sahip olacak. 2 kapılı gövde tipi Sport, Sport S ve Rubicon donanım seviyeleriyle sunulurken, 4 kapılı gövde tipi ise Sport, Sport S, Sahara ve Rubicon olmak üzere dört farklı donanım seviyesiyle sunuluyor. Onlarca farklı kapı, tavan ve ön cam kombinasyonları sonsuz kişiselleştirme sağlarken, 2019 yılında ilave olarak bir de yeni, yarım kapı alternatifi sunulmaya başlanacak. 3.0 lt V6 dizel ve 2.0 lt turbo benzinli motor seçenekleri var.
HONDA
Markanın Türkiye’deki en b
Hyundai Assan Genel Müdürü Göker, 2018 yılında satışların, “en kötü senaryoda bile 900 binin altına inmeyeceği” tahmininde bulundu
Yılın bitimine çok az bir süre kala, gelecek yıla ilişkin öngörüler de şekillenmeye başladı. Hyundai Assan Genel Müdürü Önder Göker, Aralık ayında otomotiv pazarında 130-140 bin civarında satış beklediklerini ve toplam pazarın, yılı 950-970 bin seviyesinde tamamlamasını tahmin ettiklerini bildirirken, gelecek yıla ilişkin iki senaryo bulunduğunu, ancak en kötü ihtimalle 900-950 bin civarında olmasını beklediklerini kaydetti. Göker, “İyi senaryoda bu yıl kadar olur. Kötü senaryoda ise bu yılın yüzde 10 altı olur. Ama 900 binden aşağı olmaz. Zaten pazar, son 10 yıla bakarsanız 750 bin, son 5 yıla bakarsanız 850 bin civarında. Ama bir sürü şey toparlandı. 900-950 bin arasında bir yerde oturacağını tahmin ediyorum” dedi.
Bu yıl döviz kurundaki artışların araç fiyatlarını çok etkilediğini belirten Göker, firmaların bir noktaya kadar dayandığını, ancak ardından kur farkını yansıtmak zorunda kaldığını vurguladı. Otomotiv sektörünün en zayıf noktalarından birinin döviz kuru olduğuna işaret eden Göker, “2017’de kurlarda çok büyük artışlar oldu... Kur, özellikle
Hayli kapsamlı bir şekilde elden geçirilen Toyota Yaris, artık hem görünüşüyle, hem de karakteri ve donanımlarıyla bambaşka bir otomobilmiş havası veriyor
Eskiden garipserdim de, şimdilerde (geç de olsa) artık alıştım. Bazı modellerde makyaj, kimi zaman öyle bir kapsamlı hale getiriliyor ki, artık “estetik ameliyat” seviyesine eriştiğini düşünüyorum. Zira bildiğimiz bir modelken, birden bire sanki “yeni nesil”miş havasına bürünüyor ve görenleri, sevenlerini şaşırtıyor... Tıpkı insanlar gibi...
İşte Toyota’nın dördüncü nesil Yaris modeli de böyle bir şey. Firmanın daha önce tanıtım sırasında açıkladığı bilgiye dayanarak söylüyorum... Sadece ön ve arka tasarım, iç mekan düzenlemesi filan değil, harbi harbi 900’den fazla parçayı kapsayan bir değişimden bahsediyorum... Böylelikle Yaris, neredeyse “Aaaa, bu yeni nesiiiiil!” lafını ağzımdan çıkarabilecek kadar önemli bir değişime uğramış. Ciddi kafa patlatılmış yani...
Pratiklik zamanı
Bir kere bu operasyonla önce gayet sportif bir ön görünüm elde edilmiş. Gerçekten de sert bakışlı, ancak her an heyecana hazırmış gibi duran bir izlenim veriyor. Arka stop lambaları ise, eskisine göre bir hayli büyümüş. Otomobilin boyutları değişmese de,
Türkiye’de 1998 yılından bu yana ağırlıklı olarak otomotivle bağlantılı yatırımlar yapan ALJ Holding, bu kez de kurumsal ikinci ele yönelik “Otoshops” markasını kurdu. Otoshops ile birlikte Türkiye’de bugüne kadarki yatırımlarının toplamı 300 milyon doları aşan ALJ, bundan sonra da yeni yatırım fırsatları konusunda da istekli olduğu bildirildi.
ALJ Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış A.Ş. CEO’su Ali Haydar Bozkurt, şirketin 1998 yılından bugüne Türkiye’de 300 milyon doları aşan yatırımları olduğunu hatırlatırken, “Önümüzdeki dönemde de otomotivle ilgili olan ya da olmayan yatırım olanaklarını değerlendireceğiz” diye konuştu. 26 milyon TL sermayeli Otoshops’ın, 65 milyon liranın üzerinde yatırımla faaliyete geçtiğini hatırlatan Bozkurt, ikinci el pazarında kurumsallığın yanı sıra fark yaratacak hizmetler sunacaklarını anlattı.
ALJ Holding’in, Türkiye’de otomotiv alanında Toyota ve Lexus distribütörlüklerinin yanı sıra ALJ Finans, DJCool ve DJAuto gibi yatırımları da bulunuyor.
Yılda 60 bin
Neredeyse 30 yıldır otomobil kullan, ondan sonra adamın biri, sırf “test pistinde”sin diye yan koltukta “bık bık” etsin... Hani, İngiliz olmasa diyeceğim var ama susuyorum bak!
Hızlı otomobil kullanmayı sevenlerin rüyalarından biridir... Şöyle bir piste çıkıp gazlayıvermek... Hatta arkadaşlarım arasında, televizyonda araç içine yerleştirilmiş kameradan yarış görüntülerini izlerken “Ben de yaparım” diyenlere de rastladım. Yani tipik “Bir çıksam piste, tozunu attırırız şerefsizim!” sendromu.
Ben de bir dönem otomobil üreticilerinin test pilotları için öyle diyordum işte. “Her gün test pistine fırlayıp son gaz gidiyorlar. Üstüne bir de para alıyorlar!” ruh haline kendimi kaptırdığım zamanlarım olmuştu. Nede olsa ehliyet almadan yıllar önce, otomobil kullanma deneyimini ters çevrilmiş terlikler (gaz, fren ve debriyaj pedalı simülatörü), tuvalet fırçası (vites kolu tabii ki) ve leğen (direksiyonumuz) ile edinmiş neslin çocuklarından biriydim. Benim için çocuk oyuncağıydı yani... Ama gerçek deneyim öyle değilmiş. Bunu da anladım!
“Görevlisiz çıkılmaz”
Geçtiğimiz günlerde İngiltere’de bir test pistine çıkma ve gazlama fırsatı buldum da “başım göğe erdi” sonunda! Aslında
İki farklı kıta, iki farklı dünya aslında. Zevkleri, renkleri ve otomobilleriylede... Bu yazı, o ikiayrı dünyada doğmuş ve 60’ıncıyaşlarını kutlamakta olan otomobillerin öyküsüdür...
Bu hafta doğum tarihleri aynı ancak kendileri “farklı” iki otomobilin karşılaştırmasını yapmak niyetim. Onlar, her halleriyle doğdukları dünyanın özelliklerini taşıyan ama aslında “farklı dünyaların” otomobilleri olan modeller. Yüzyılın Otomobili seçilen Citroen DS ve Amerikan tarihinin en havalı otomobilleri arasında sayılan “ateş kuşu” Ford Thunderbird’den bahsediyorum.
Fransız üretici Citroen, adını önden çekiş sisteminden alan Traction Avant’ın yerini alacak bir model için çalışıyordu. Yaklaşık 18 yıldır! II. Dünya Savaşı sonrası hâlâ toparlanamayan Fransa,
5 Ekim 1955’te Paris Fuarı’nda tanıtılan DS 19 ile moral bulmuştu adeta.
Aracın sergilendiği “ilk 15 dakikada”
743 adet sipariş alındı. Günün sonunda ise siparişlerin toplamı 12 bin adetti.
Bazen içime kocaman bir kaya oturur, bazen de kaptırırım kendimi, karşımdaki öylece kalıverir farkına bile varamam... Ve tüm bunlara karşılık, aslında hiç de tavsiye etmediğim bir otomobil satın alınır, ona yanarım!
Otomotiv yazarı olmak, uzaktan bakıldığında hepinize çekici geliyordur, eminim. Bakınız, “otomobil” demedim, “otomotiv” dedim. Çünkü günlük gazetede yapmış olduğum işin tam da kapsamı bu... Yani gerekirse kamyon da yazarım, motorunuzun saat gibi çalışmasını sağlayan pistonu üreten şirketi de... Elbette, bu işin bir başka “doğal sorumluluğu” da özellikle “ilk otomobilini” alacak kişilerin, “Abi, hangi modeli tavsiye edersin?” sorularına dil döndüğünce cevap verebilmektir. Yine bakınız, “vermektir” demedim...
Beynimi değiştirmeliyim
Siz, otomotiv yazarlığını “otomobil aşkı” gazıyla yapmış birine “Abi, hangi model?” derseniz, elbette o size doğrudan “Aha bu!” demez, çünkü diyemez! Söz konusu kişi (ki bu maalesef benim), birden “sanki kendisine alacakmış” havalarına girer, modelleri gözünün önünden şöylece bir geçirir ve... Olmadı, ağzımdan “tek” cevap çıkmadı işte!
Neden mi? Önce karşısındakine “Sürücülüğünün derecesi nedir?” sorusunu yöneltir. Bu soru, kimi