Lider Fenerbahçe'den 2 gol az yiyen (25) sıfır averajlı Karabükspor'la üstelik deplasmanda karşılaşmak, Slaven Bilic'e, "En zor maçımız" cümlesini kurdurtan en önemli faktörlerden biriydi kuşkusuz. İki hafta önce Drogba'lı Galatasaray'a "kök söktüren" Tolunay Kafkas'ın ekibi, formda ve moralli olsa da 7 eksikli Beşiktaş için de çok tehlikeli bir rakipti kağıt üzerinde.
Bilic mevcut şartlarda mümkün olan en iyi kadroyu sahaya sürdü. Son 2 maçta 3 gol atan Mustafa Pektemek'le başlayarak doğruyu yaptı. Ligin en kusursuz jokeri Atiba'ya da mecburiyetten sağ kanatta görev verdi. Atiba ilk yarıda hem İshak'ı çıkarmadı hem orta sahaya bol bol yardım etti hem de kanadını kullanmaya çalıştı, ceza alanına girerek gol bile aradı.
Oğuzhan'ın sakatlanması, her ne kadar yerine Almeida gibi bir usta girse de Bilic'in bilinen 4-2-3-1 düzenini bozdu. Orta sahada bir oyuncu eksilen siyah-beyazlı takımda, Veli ve Jones'un yükü biraz daha ağırlaştı. Karabük'ün, Oğuzhan-Almeida değişikliği gerçekleştikten sonra orta sahayı daha hızlı geçmesi ve daha fazla adamla hücum etmeye çalışmasının en belirgin sebebi buydu. Beklendiği gibi pozisyonsuz ve keyifsiz bir ilk yarı oldu. Ancak ikinci yarıda
Bırakın Türkiye’yi, Avrupa’da son 2 senede lig şampiyonu olup, Şampiyonlar Ligi’nde önce çeyrek final oynayan
ardından son 16’ya kalan kaç tane kulüp var? Real Madrid’i, Juventus’u deviren takım bu değil mi? İlk başarısızlıkta herkesi istifaya davet etmek, “Yönetimi, futbolcusu, hocası! Şimdi hesap verma zamanı!” diye mesajlar atmak kulübün değerleriyle örtüşmüyor
Türkiye’nin en büyük markalarından Galatasaray’ı, Galatasaray yapan nedir? Sarı-kırmızılı kulübe gönül vermiş herhangi bir taraftara bu soruyu sorsanız, “Kültürü, gıptayla bakılan değerleri, Türkiye ve Avrupa’daki başarıları” cevabını alırsınız.
Kimsenin tatmadığı başarıları yaşamıştır Galatasaray taraftarı... Doğal olarak gözü hep yüksektedir, her zaman daha fazlasını ister. Fakat başarı kadar başarısızlığın da futbolun bir gerçeği olduğunu gayet iyi bilirler. Kabul edemedikleri tek şey; savaşmadan yenilmektir. Mücadele etmeden kaybetmeyi hiçbir zaman hoş görmezler.
Bu pencereden baktığımız zaman üç cephede birden yarışsa da Galatasaray’ın, Karabükspor ve Chelsea karşısındaki görülmemiş haline isyan etmeleri doğaldır. Kayserispor mağlubiyetine koydukları tepkiyi de bir yere kadar anlayabiliriz. Teknik
Beşiktaş, Akhisar'la ligin 9. haftasında 3-3 berabere kalarak ikinci sırayı Kasımpaşa'ya kaptırmıştı. 15. ve 21. haftalarda ikinci basamağı yeniden ele geçiren siyah-beyazlı takım, 17. ve 22. haftalarda ise Galatasaray'a geçilmekten kurtulamadı.
Galatasaray'ın evinde Kayserispor'a yenilmesiyle bu sezon şampiyonlukla şimdiden eş anlamlı kabul edilen ikincilik için büyük fırsat yakalayan Beşiktaş, arkası gelmeyen cezalar yüzünden yine kadın ve çocuk taraftarlarının önündeydi, ama maça müthiş iştahlı başladı. Emrah'ın basit hatasında topa sahip olan Veli çok az kullandığı soluyla harika vurdu ve daha 2. dakikada gol perdesini açtı.
Slaven Bilic çok yerinde bir uygulamayla Rize'de geçen hafta 2 gol atan Mustafa Pektemek'i yine 11'de sahaya sürdü. Pektemek de, Motta'nın adrese teslim ortasında çok özlenen kafa vuruşlarından birini yaptı ve Beşiktaş daha 8. dakika dolmadan iki farkı yakaladı.
Veli, Atiba ve Oğuzhan üçlüsü ilk yarım saatte Akhisar orta sahasına ciddi bir pres uyguladı. Motta-Olcay ve Necip-Holosko ikilileri de her iki kanattan bu baskıya iyi destek verdi. Niasse ve Mehmet Akyüz'ün hiç rahatsız edemediği Beşiktaş savunma dörtlüsünün ataklarda orta alana çıkması
Senegalli yıldızın, Erciyes maçındaki gözyaşlarında bir sır saklı. Sarı-lacivertli takım son 7 karşılaşmada tam 52 pozisyona girdi ancak 2’si penaltıdan sadece 10 gol attı. 5,2 pozisyona karşılık 1 gol üretebilen lig lideri verimlilikte 18 takım arasında 15. sırada yer aldı
Fenerbahçe’ye 2011-2012 sezonunun devre arasında, “Fransa Şampiyonu Lille’in Gol Kralı” apoletiyle transfer olmuştu Moussa Sow... Lig sonuna kadar 7 gol atmıştı. Geçen sezon 3 kulvarda tam 53 maçta forma giydi ve 19 gol kaydetti. Bu sezon ise 25 resmi maçta sahaya çıktı, ligde 9, Şampiyonlar Ligi ön elemesinde 1 kez rakip fileleri havalandırdı.
Sezon başında Ersun Yanal’la yaşadığı, “bireysel performans” gerilimini çabuk atlatan Sow daha sonra takımın değişilmezi oldu. Ligdeki son golünü 29 Aralık’ta Kayserispor’a atan Senegalli yıldız, Erciyes önünde ise üst üste kaçırdığı goller ve döktüğü gözyaşlarıyla maça damgasını vurdu.
Fenerbahçe’nin ligin ikinci yarısındaki istatistikleri, Moussa Sow’un tribünleri duygulandıran gözyaşlarını ve ligin ikinci yarısında yaşanan gol kaçırma krizinin boyutlarını daha iyi anlamamızı sağladı...
Trabzonspor maçı yarıda kalan sarı-lacivertli takım son 7 karşılaşmada
LEVENT KALKAN / SÜPER LİG PANORAMA
Trabzonspor’un; yönetime yol gösterecek, camiaya liderlik yapacak, futbolun sahada oynandığını bilen bir akil adama ihtiyacı var. Bu işin sonu; öfkeyle, nefretle, düşmanlıkla nereye varır? Takımlarını desteklemek için stada gelen taraftarlara, dünyanın dört bir köşesindeki bordo-mavililere, futbolculara, teknik heyete ve bu şehre yazık değil mi?
Trabzonspor ile Fenerbahçe arasında 3 Temmuz 2011 sabahında başlayan ve 10 Mart 2014 gecesi zirveye tırmanan gerilimin temelinde şampiyonluk kupası mücadelesinin ötesinde birçok problem var. Her iki kulübün sayısız yanlışları olayı bu noktaya kadar getirdi ve nihayetinde nefret tavan yaptı...
Trabzonspor ile Fenerbahçe, gerilimin en üst seviyede olduğu 2011-2012’de, 1 Nisan ve 6 Mayıs tarihlerinde Avni Aker Stadı’nda 2 kez karşılaştı. İki maç da tamamlandı, büyük çaplı bir olay yaşanmadı. İki takımın geçen sezon 17 Şubat 2013’te Trabzon’da oynadıkları lig maçının yanı sıra 22 Mayıs’taki Türkiye Kupası finalinde de büyük bir olay patlak vermedi.
Avni Aker’de pazartesi yaşananlar ise aslında sürpriz değildi. Göreve geldiği günden bu yana Fenerbahçeli yöneticiler için ağır ifadeler kullanan ve
LEVENT KALKAN / SÜPER LİG PANORAMA
Süper Lig’de haftanın en kârlı takımı lider Fenerbahçe oldu. Gençlerbirliği engelini 2-0’la aşan sarı-lacivertli takım, Çaykur Rizespor ile berabere kalan Galatasaray’la puan farkını 6’ya, Antalyaspor’la yenişemeyen Beşiktaş’la 8’e çıkardı, zirvede rahat bir nefes aldı.
Roberto Mancini ve Slaven Bilic 2’şer puan kaybettikleri maçlardan sonra hem hakemleri hem de forvet oyuncularını eleştirdi. Burak-Görkem pozisyonunda net penaltılarının verilmediğini savunan Galatasaray’ın teknik patronu, “Hayatımda görmediğim gollük pozisyonları kaçırdık” diyerek, Burak, Umut ve Sneijder’i isim vermeden suçladı.
Bilic ise “Hücum bölgesinde kalite eksiğimiz vardı. Savunmada iyi organize olan Antalyaspor’a karşı eksik oyuncularımızı aradık. Patlamayı yapabilecek, bireysel kalitesiyle oyunu bize çevirecek ekstra oyuncularımız sahada değildi. Ayrıca hakemin performansı zayıftı” yorumunu yaptı.
İki teknik adamın da haklı oldukları noktalar var, bunun altını çizmeliyiz. Ancak Mancini ve Bilic’e suçlamaları bir kenara bırakarak biraz da, “aynaya bakmalarını” öneririz...
Mancini dünya çapında bir hoca. Yıllık ücreti de net 4,5 milyon euro ve buna primler
Sezonun 2. yarısına 5’te 5 parolasıyla giren sarı-lacivertli takım bu hedefine ulaşsaydı ligi erken bitirebilirdi ama gerçek bir lideri olmadığı için son dört deplasmanda tam 11 puan bıraktı. Salih ve Hasan Ali gibi iki milli oyuncuyu defterden silmiş görünen Ersun Yanal’ın son dönemde forma adaletini sağlayamaması yaşanan hayal kırıklığında başrolü oynadı
Süper Lig’in ilk yarısını Galatasaray’ın 8, Beşiktaş’ın 12 puan önünde kapatan Fenerbahçe, “kış şampiyonu” olmayı başarmıştı. Sarı-lacivertli takımın ilk devre performansı haklı alkışları topladı ancak 4 deplasman maçının son dakika golleriyle kazanılması, son dönemde form grafiğinin belirgin şekilde düşüşe geçmesi ve ikinci yarı fikstürünün zorluğu, şampiyonluğun hiç de kolay olmadığına işaret ediyordu.
Ersun Yanal, ikinci yarıya 5’te 5’le başlamaları halinde puan farkını daha da açarak emin adımlarla şampiyonluğa koşacaklarını düşünüyordu. 5 maçta 15 puan formülü kağıt üzerinde çok makuldü. Zira Fenerbahçe bugün 48 yerine 56 puanda olsaydı lig büyük ölçüde bitmişti. Üç kulvarda yarışan Galatasaray’ın (44) 12, Beşiktaş’ın (42) 14 puanlık farkı kapatması “mucize ötesi” bir durum olurdu.
Fenerbahçe kritik bir devre
Beşiktaş isyankar ruhuyla 4’te 4 yaparak ikinci sıraya tırmanırken, alkışları topladı. Fenerbahçe, Kasımpaşa galibiyetiyle nihayet rahat bir nefes aldı, Galatasaray ise Antalya’da da umduğunu bulamadı. Ateş hattındaki mücadele de iyice kızıştı. Ortaya çıkan tablo bu film gibi ligde daha çok aksiyon sahnesinin izleneceğini kanıtladı.
Süper Lig’de ilk yarı biterken lider Fenerbahçe’nin 41, Galatasaray’ın 33 ve Beşiktaş’ın 32 puanı vardı. Fenerbahçe son 4 maçta 6, Galatasaray 4 puan kaybetti.
İkinci yarıya Trabzonspor beraberliğiyle başlayan Beşiktaş ise daha sonra sırasıyla Erciyes, Gaziantep, Kasımpaşa ve Bursaspor’u mağlup ederek, “Şampiyonluk yarışında ben de varım” dedi.
Tekrar maçına sebep olan Kasımpaşalı Donk’a ne kadar teşekkür etseler azdır elbette ama Beşiktaş’ın zirve takibine, şampiyonluk hırsına, bütün olumsuz şartlara rağmen ortaya koyduğu isyana şapka çıkarmak gerekir. Stadı olmayan, bir Atatürk Olimpiyat’ta bir Kasımpaşa’da oynayan siyah-beyazlı takımın 18. hafta sonunda liderin 11 puan gerisine düşmesine karşın şampiyonluk yarışına havlu atmaması alkışa değerdir.
Bilic ders verdi
Beşiktaş’ı ikinci yarının başında ayakta tutan en önemli faktör; Olcay