Hakem Alper Ulusoy başlama düdüğünü çaldığında hissedilen hava sıcaklığı tam 30 dereceydi. Yılın en sıcak günü ve yakıcı güneşi özellikle liderlik hesaplarıyla sahaya çıkan Medipol Başakşehirli oyuncuların içindeki zirve ateşini körükledi, nabızlar biraz daha yükseldi...
Ancak dakikalar ilerledikçe sürpriz biçimde gerilim, endişeye evrildi, çünkü Gençlerbirliği takımı savunmada dikkatli, orta sahada sert ve dirençli, hücuma çıktığında ise bir o kadar tehlikeliydi...
26’daki su molasına kadar iki takım da net pozisyon üretemedi. Fakat Rantie molada ne içtiyse (!) 27’de kalecisi Hopf’tan aldığı topu tam 65 metre sürdü ve golünü de atıverdi. Bu golde Rantie’ye, Cengiz dışında hiçbir Başakşehirli futbolcunun baskı yapamaması ağır bir fatura olarak tabelada kendini gösterdi.
Şok golle sarsılan Medipol Başakşehir bir dakika sonra Mossoro ile beraberliğe yaklaştı, ardından da Visca net fırsatı kaçırdı. Devre bitmeden Gençlerbirliği de Uğur ve Rantie ile farkı artırma şansları buldu ama tabela değişmedi.
Beklentinin aksine devrede değişiklik yapmayan Abdullah Avcı işler yolunda gitmeyince tam zamanında duruma resmen el koydu. 56’da Bekir’in yerine Pektemek’i sahaya sürerek 3-5-2’ye dönen Avcı
Medipol Başakşehir’in stres, heyecan ve gerilim dolu bir maçına daha tanıklık ettik. Galatasaray karşısında son hafta aldığı 4-0’lık görkemli galibiyetle şampiyonluk yarışındaki iddiasını ve gücünü gösteren Abdullah Avcı’nın öğrencileri bir kez daha 13.30 maçı için sahaya çıktı.
Özellikle deplasmandaki 13.30 maçları akşam yemeğini, öğle vakti yemek gibi bir şey gerçekten... Yataktan kalktıktan 4-5 saat sonra maça çıkan oyuncuların oyuna ısınmaları, antrenman yapmadıklarını anlamaları hiç kolay olmuyor.
Başta İngiltere olmak üzere Avrupa’da da şampiyonluk yarışı yapan takımlar kahvaltı maçlarına çıkıyorlar fakat oralarda tüm ekipler dönüşümlü olarak bu karşılaşmaları oynuyor. Bizdeki gibi bir takım üst üste oynarken diğerleri izlemiyor, adalet her yerde işliyor... Çaykur Rize deplasmanına çıkan Medipol Başakşehir, Beşiktaş maçı öncesi mutlaka kazanmak istiyordu ve bu hedefine çok yaklaştı. Ancak İstanbul’da 3-3 biten Karabük maçının kopyasını oynadılar ve bir kez daha puan kaybına engel olamadılar. Yine 2 kez öne geçtiler ve yine savunma hatalarıyla, adeta hediye edilen gollerle rakiplerine yakalandılar. Üstelik bu kez 90+5’te yediler golü, geri dönme şansı da bulamadılar.
Abdullah
Başakşehir’in oyun düzeninde Emre, Mahmut, Visca ve Mossoro’nun rolleri çok kritik. Onlar sahada ve formdaysa; oyun planı tıkır tıkır işliyor, her şey yolunda gidiyor. Ancak biri bile eksik kalınca düzen bozuluyor, taşlar yerinden oynuyor...
Emre’nin cezalı olması Abdullah Avcı’nın kafasındaki en büyük soru işaretiydi. Takımın en iyi pas yapan, en yetenekli ve en güvenilir isminin boşluğunu doldurmak kolay değildi ve İrfan Can bu görevi yine yerine getiremedi.
Mahmut, Mossoro ve Visca’ya gelince... Mahmut defansif anlamda çalışkan ama hücuma katıldığında üretkenlikten çok uzaktı. Abdullah Avcı’nın ifadesiyle, “Sorun çözen adam” Mossoro da bu kez takımı adına hiçbir sorunu çözemedi. Ligin en değerli oyuncularından Visca ise ne merkezden ne de kenarlardan etkili olabildi. Maçın başında Adebayor’u kaleciyle karşı karşıya bırakan pası dışında oyunda varlık gösteremedi.
Özetle dört anahtar oyuncudan biri zaten sahada yoktu, diğer üçü de kayıptı. Anahtar kayıpsa ya çilingir çağırırsınız ya da kapıyı kırarsınız ama takımda bu işi yapacak bir oyuncu da çıkmadı! Hal böyle olunca Başakşehir adına maçı kazanmak çok zorlaştı.
Karşılarına bir de Lukac çıkınca adeta kısmetleri bağlandı. Yüzde
Visca-Caicara-Doka işbirliğiyle atılan harika gol, Hollandalı efsane Johan Curyff’un, “Futbol basit bir oyundur, zor olan basit oynamaktır...” sözünü hatırlattı bana. Doka’nın sayısı geçen hafta Konya’da Adebayor’un attığı golün kopyasıydı adeta. Ezberlenen sağ kanat organizasyonu zoru, kolaya çevirdi, Doka’nın kafası Başakşehir’i öne geçirdi...
Karabük geriye düşünce oyun planında keskin bir değişiklik yaptı ve blok halinde beklemek yerine kontratak şansları bulmaya çalıştı. Traore ve Ceyhun’un, Başakşehir’in orkestra şefi Emre’ye uyguladığı pres sonuç verdi ve Karabük rakip kalede pozisyon bulmaya başladı. Traore ve Tanase’nin desteklediği Seleznov, Caicara’yı tuzağa düşürüp takımına penaltı kazandırdı, ardından da skoru dengeleyen golü attı.
Başakşehir, cezalı Latovlevici’nin yer almadığı kendi sağ kanadını ikinci kez etkili kullandığında Doka ile gole çok yaklaştı ama Brezilyalı oyuncu bu kez fırsatı harcadı. Hemen ardından da Seleznov tıpkı Doka gibi kendisinin ve takımının ikinci golünü atma şansını değerlendiremedi.
Devre 1-1 bitti, 50. dakikada ise skor 2-2’ye geldi! Bliznichenko’nun golünde ciddi bir kademe hatası yapan Alparslan sadece 2 dakika sonra Visca’yı golle
Trabzonspor'daki büyük gelişimin sebeplerini sorsalar bana; ilk sıraya Ersun Yanal ve yeni stadı, ikinciliğe Mas'ı, üçüncü basamağa Olcay'ı, dördüncülüğe Yazıcı'yı, beşinci sıraya Pereira'yı yazarım...
Yanal ve yeni stadın 2017'de elde edilen başarıdaki payı ortada. Mas, Olcay, Yazıcı ve Pereira'nın performansları da alkışa değer...
Ancak ben özellikle Mas ve Pereira'nın takımın bütün çehresini değiştirdiğine inanıyorum. Savunmanın iki kenarı iki ustaya teslim edildikten sonra Trabzonspor adeta sınıf atladı ve zamanla taşlar yerine oturmaya başladı. Gökhan Gönül-Caner Erkin misali onların çift yönlü katkısı olmasa Trabzonspor bu kadar hızlı ve sağlıklı biçimde ayağa kalkamazdı...
Mas-Pereira ikilisi Galatasaray karşısında da hem defansif hem ofansif görevlerini başarıyla yaptı. Mas savunmada Yasin ve Bruma'ya karşı geri adım atmazken hücuma katıldığı anlarda Castillo'ya ciddi destek oldu. Pereira, Sneijder'in derin pas tehdidi yüzünden fazla hücuma çıkamadı ama defansta kolay kolay geçit vermedi.
N'Doye'un golünde Castillo'nun takibi ve vuruşu başrolü oynadı. Yazıcı'nın farkı ikiye çıkaran golünde ise Pereira-Olcay işbirliği vardı. Trabzonspor 2-0'a kadar hücumu da savunmayı da bir
Başakşehir ilk kez ideal kadrosuyla maça başladı. Savunma dörtlüsü değişmedi. Merkezde Emre-Mahmut-Mossoro, kanatlarda Visca-Cengiz ve önde Pektemek’in yerine Adebayor 11’de yer aldı. Son dönemde İrfan Can, Attamah ve Pektemek’ten istediği verimi tam olarak alamayan Abdullah Avcı beklendiği gibi ilk tercihi olan 11’e döndü ve bu hamle takıma hem enerji hem de kalite kattı.
Konya’nın handikapı, sol el tarak kemiğindeki kırık yüzünden yedek soyunan Ömer Ali’den yoksun olarak oyuna başlamaktı. Aykut Kocaman, Ömer Ali’nin yerine Meha’ya 11’de forma verdi ama Kosovalı oyuncu 60 dakika boyunca hiçbir varlık gösteremedi.
Başakşehir, Emre-Yalçın işbirliğiyle ilk yarıda golü bulurken, başta Ali Turan olmak üzere Konya savunması uykudaydı. Yeşil-beyazlı savunmacılar, Visca-Adebayor ortak yapımı olan ikinci golde de çok erken teslim bayrağı çekmişti.
Fark ikiye çıkınca çaresiz kalan Aykut Kocaman son yarım saate girilirken Ömer Ali ve Fofana’yı sahaya sürdü ama iş işten çoktan geçmişti. Oysa ilk yarıda Amir ve Rangelov’un direkten dönen toplarından biri ağları bulsa oyunun senaryosu da farklı olabilirdi.
Geçen sezonun 24. haftasına göre 12 puan fazlası olan Başakşehir şampiyonluk yarışında çok
Abdullah Avcı, Antalya’daki devre arası kampında Milliyet’e verdiği özel röportajda, “Son iki sezonu 4. sırada bitirdiniz. Bu sezon hedefleriniz arasında şampiyonluk da var mı?” sorumuzu her zamanki gerçekçi yaklaşımıyla şöyle yanıtlamıştı: “28. haftaya kadar yarışın içinde kalırsak mutlu oluruz, kalamazsak sorun yok. Ancak inşallah dediğim çıkacak, yarışın içinde kalırsak bu bize yük değil, güç getirecek. Biz rahatız, özgüvenliyiz...”
Başakşehir devre arasından bugüne ligdeki 7 maçta; 4 galibiyet, 1 beraberlik, 2 yenilgi aldı, puanını 36’dan 49’a çıkardı. Devreyi zirvede kapatmıştı bugün Beşiktaş’ın 4 puan arkasında yer alıyor. Bu tablo ilk bakışta olumsuz gibi görünse de içinde önemli bir başarı gizliyor. Zira bugün 53 puanı olan Beşiktaş geçen sezon 23. haftayı 54 puanla kapatmıştı. Bugün 49 puanla ikinci sırada yer alan Başakşehir ise 39 puanla 4. basamaktaydı...
Özetle Başakşehir’in geçen sezona göre eksiği yok, tam 10 puan fazlası var. Emre’nin düzenli oynayamaması yüzünden takım savunması ve geçiş oyunlarında son dönemde sıkıntı yaşasalar da Visca’nın yükselen formu ve Adebayor’un dönüşü gelecek haftalar için umut verici. Özellikle Visca hücum liderliğini yeniden ele alırsa
İBB formasıyla 2012-13 sezonunu 11 gol, 7 asistle kapatıp, Fenerbahçe’nin yolunu tutan Samuel Holmen’in son 4 sezonda yaşadığı büyük düşüşü şaşkınlıkla izlemeye devam ediyoruz. Bursa ve Konya’da kiralık geçirdiği iki sezonun ardından Abdullah Avcı tarafından ismi değişen kulübüne geri getirilen İsveçli orta saha son yıllarda o kadar sıradanlaştı ki anlamak çok zor...
Oysa tam ona göre bir maçtı. Emre’nin yokluğunda takımına liderlik yapması, kaptanı gibi oyunu yönetmesi, özlediğimiz yeteneklerini sergilemesi gerekirdi ama bu fırsatı da kaçırdı. Özellikle ilk yarıda oyundan çıkıp soyunma odasında 15 dakika masaj yaptırsa, kimse farkına bile varmazdı... Kötü günündeki İrfan Can’ın performansı da Holmen kadar eksik ve yetersizdi.
Abdullah Avcı 2. yarıda doğru zamanlamayla ikinci golü de bulmak için Visca ve Pektemek hamleleri yaptı. Tolunay Kafkas’tan da Cikalleshi ve Muğdat karşılığı geldi. Önce Visca, hemen ardından da Muğdat net fırsatları harcarken, Cikalleshi şanssız biçimde sakatlanıp çıkınca forvet hattında tek kalan Vaz Te çok şık bir golle skoru dengeledi. Zaten oyunun hakkı da beraberlikti...
Özetle; Başakşehir’in yedekleri sınıfı geçemedi ve tur ateşe atıldı. Akhisar’ın