Skorer'de dün Fenerbahçe'de Mayıs ayında yapılacak olağan genel kurul öncesi, kulüp görevlilerinin telefonla aradıkları kongre üyelerini, Sayın Başkan Aziz Yıldırım'ın önümüzdeki günlerde gerçekleştireceği yemekli toplantıya davet ettiklerini kaleme almıştım. Yazımda bir kulüp görevlisi ile ismi bende saklı kongre üyesi arasında geçen telefon görüşmesine detaylarıyla yer verdim. Aidat borçlarının, "Sorun değil efendim, hallediyoruz" denilerek kapatılacağı bilgisinin üyelere aktarıldığı da yazımda yer aldı...
Açıkçası yazının ses getirmesini bekliyordum fakat tahmin ettiğimden çok daha fazla yankı uyandırdı. Sosyal medyadan olumlu/olumsuz yüzlerce mesaj geldi, telefonla arayıp destek veren meslektaşlarım da oldu...
Fenerbahçe Kulübü'nün internet sitesi de yazıya kayıtsız kalmadı ve bir açıklama yayınladı. Sayın Asbaşkan Şekip Mosturoğlu tarafından kaleme alındığını düşündüğüm açıklamada, Fenerbahçe'ye kalıcı zararlar verdiğim ileri sürülerek, aidatla ilgili iddiaların "yalan" olduğu savunuldu...
Öncelikle şunu belirteyim; son 20 yılı medyada geçen 43 yıllık yaşamımda hiçbir zaman Fenerbahçe'ye zarar vermeye çalışmadım. Aksine zaman zaman bazı riskleri de göze alarak etik kurallar
"Zııırrr" diye bir telefon geliyor...
Karşıdaki kulüp görevlisi, kibar bir sesle konuşmaya başlıyor:
"İyi günler efendim, Başkanımız Aziz Yıldırım adına Fenerbahçe Spor Kulübü'nden arıyorum" diyor...
Fenerbahçe Kongre Üyesi olan kişi, "Hayırdır inşallah! Bayram değil, seyran değil, başkan beni niye arıyor" diye düşünürken, kulüp görevlisi devam ediyor:
"Başkanımız önümüzdeki günlerde düzenlenecek yemek organizasyonunda kulüp üyelerimizle bir araya gelecek. Sizin de bu toplantıya katılmanızı bekliyoruz" diyor...
Kongre üyesi cin gibi tabii, "Ben yıllardır üyelik aidatı ödemedim, Mayıs ayında yapılacak kongrede oy kullanma hakkım yok" diyerek, toplantıdan sıyırma girişiminde bulunuyor ama kaçamıyor...
"Hiç sorun değil efendim, aidat konusunu biz hallettik" diyor kulüp görevlisi ve bizim kongre üyesinin ağzı bir karış açık kalıyor...
Yaşları çok yakın; 24’e 22... İkisi de solak, ikisi de ofansif orta saha, ikisi de Türk... Hoffenheim’lı Kerem Demirbay Temmuz 2016’da 1.7 milyon euroya Hamburg’dan transfer edildi. İrfan Can Kahveci ise 5 ay sonra Aralık 2016’da 6 milyon liraya (yaklaşık 1.6 milyon euro) G.Birliği’nden gelmişti Başakşehir’e...
Kerem geçen sezon 6 gol, 8 asistle Hoffenheim’in ligi 4. sırada bitirmesinde çok büyük pay sahibi oldu, ardından da A Milli Takımımız’ın adeta kapısından dönerek, Almanya’nın yolunu tuttu. Kerem sağlam adımlarla ilerlemeye devam ediyor, bizim İrfan Can ise maalesef yerinde sayıyor. Üstelik Abdullah Avcı gibi modern-eğitici bir hocaya; Emre, Mossoro, Gökhan İnler gibi modellere rağmen bir adım ileri gidemiyor.
Kerem dün gece önce Hübner’i golle buluşturdu, ardından da Amiri’ye harika bir asist yaparak maça damgasını vurdu. 63. dakikada da 30 yaşındaki hocası Nagelsmann tarafından oyundan alındı, ayakta alkışlandı. Ne tesadüf ki Abdullah Avcı da aynı dakikada İrfan Can’ı Mahmut’la değiştirdi ama Nagelsmann’ın aksine oyuncusundan hiç de memnun değildi, sabrı bitmişti...
Birbirine bu kadar çok benzeyen iki oyuncudan Kerem hızla gelişip büyürken, İrfan Can’ın aynı hızla geriye
Abdullah Avcı tam da beklendiği gibi Trabzonspor ve Gençlerbirliği maçlarının başarısız isimleri Attamah ile İrfan Can’ı yedeğe çekerek, Da Costa ile Mossoro’yu 11’de sahaya sürdü Braga’da... Başakşehir oyunun ilk dakikalarında Emre önderliğinde iyi pas yaptı, topu hem merkezden hem kanatlardan rakip ceza alanına taşımaya çalıştı. Visca sağ kulvardan zaman zaman boşluklar ve bir ciddi pozisyon buldu ama Elia’nın markajdan bir türlü kurtulamaması yüzünden sol kanat hiç işlemedi.
Braga oyuna 15. dakikadan sonra ısınmaya başladı. İlk pozisyonlarını Ahmed Hassan’la buldular. Clichy’nin hatasında golü de Mısırlı forvetleri attı. Emre’nin 2 dakika sonra frikikten attığı harika gol tam zamanında gelmese, en çok sevdikleri kontratak düzenine dönebilirlerdi ama skor eşitlenince, oyunun seyri de değişmedi. Emre’nin golünden sonra maçı takip ettiğim Azerbaycan İdman TV’nin yorumcusu bile, “Hiçbir kapıcı çıkarabilmez bu topu!” dedi, 37 yaşındaki kaptana hakkını teslim etti.
Sarı kartlı Da Costa devre biterken öyle gereksiz sertlikler yaptı ki, Abdullah Avcı 10 kişi kalmamak adına ikinci yarıya Attamah’la başladı. Gökhan, Clichy ve Elia’nın kıpırdanmaları ise takımın hızını artırdı,
İzlediğimiz oyun, Başakşehir’in UEFA Avrupa Ligi maçı değil, orta ölçekli bir Brezilya takımıyla yaptığı hazırlık karşılaşmasıydı sanki. Geniş kadrosunda tam 10 Brezilyalı oyuncusu bulunan Bulgar ekibi maçın başında Başakşehir’in sert baskısına boyun eğse de ilerleyen dakikalarda kendine geldi. Hemen her atakta topu hızla kenarlara taşıyıp özellikle sol kanattan Paulo ve Wanderson’la etkili geldiler, Caicara’yı bir hayli zorladılar.
İlk yarıda Başakşehir 2, Ludogorets 6 gollük atak yaptı. Başakşehir’in ilk 10 dakikadan sonra topu rakip ceza sahasına taşımakta zorlanmasının en dikkat çeken sebebi, Gökhan İnler’in yana ve geriye yaptığı paslardı. Beşiktaş’ta geçen sezon az şans bulabilen dün de Mahmut’un yokluğunda 11’de sahaya çıkan formsuz Gökhan’ın ilk yarıdaki pasif oyunu, Başakşehir’in tempoyu yükselterek rakip savunmanın dengesini bozmasını engelledi.
Gökhan’ın ikinci yarıda temposunu artırması hem Emre’yi hem de takımı rahatlattı. Oyunda kontrolü ele geçiren Başakşehir, Ludogorets’i yarı sahasından fazla çıkarmadı ama Abdullah Avcı’nın kafasındaki oyun yine tam anlamıyla sahaya yansımadı.
Avcı tempoyu biraz daha artırıp, golü hemen bulmak adına ilk olarak Adebayor’un
Jan Breydel Stadı’nda bıraktığımız yerden başladı adeta Başakşehir’deki rövanş karşılaşması. Hem görüntüsüyle hem de makine düzeni oyunuyla Mircea Lucescu’nun Shakhtar Donetsk’ine benzeyen Abdullah Avcı’nın Başakşehir’i ilk dakikadan itibaren resmen kalite gösterisi yaptı...
Maçın önemini ve topun değerini son derece iyi bilen usta ayaklar oyunu sıkı sıkıya ellerinde tutarken, Club Brugge takımı oyuncularının turun aslanın ağzında değil, midesinde olduğunu anlamaları uzun sürmedi. Clichy yarım saatlik bölümde kusursuz oynadı. Adebayor’a yaptığı asist birinci sınıftı. Bu şık gol daha 7. dakikada maçın fişini çekiverdi. Bu dakikadan itibaren tur için 2 gole ihtiyaç duymaya başlayan Brugge’ün Başakşehir’in gücü karşısında pes ettiğine şahit olduk ilerleyen dakikalarda.
İlk maçın yıldızları Denswil ile Dennis arasındaki pas bağlantısını Mahmut ve Visca ile kesen Başakşehir, rakibinin tek silahını da elinden alınca Brugge’ün yapacak hiçbir şeyi kalmadı. Bilek güreşine erken havlu attılar, Visca’nın usta işi golüyle fark ikiye yükselince de tıpkı bizim gibi Başakşehir’in oyununu izlemeye başladılar.
Abdullah Avcı futbolla yatıp, futbolla kalkan bir teknik direktör. İlk maçın
Afrikalı yıldız adaylarının son yıllarda Belçika ligini tercih etmeleri tesadüf mü? Yoksa Anderlecht ve Brugge başta olmak üzere bu küçük Kuzey Avrupa ülkesindeki kulüpler onları parlatıp, vitrine çıkarmayı çok iyi bildikleri için mi rotalarını buraya çeviriyorlar?
Örneğin ilk golün sahibi Dennis Bonaventure... 20 yaşındaki Nijeryalı forveti sadece 1,3 milyon euro bonservisle Zorya’dan transfer etmişler. Orta sahada kaptığı toplar ve isabetli paslarıyla dikkat çeken Zimbabwe’li Nakamba’yı da 1 ay önce 4 milyon euroya Vitesse’den almışlar. Frikikten farkı ikiye çıkaran Denswil ise 2 yıl önce Ajax’tan bedelsiz gelmiş...
Club Brugge; Refaelov (31), Vormer (29) ve Perbet’nin (32) etrafında kurgulanmış genç bir takım. Cazip bedeller karşılığında transfer edilen gençler enerjileriyle savaşıyor, başta Refaelov olmak üzere yaşlı kurtlar ise takımı yönetiyor... Bizdeki tecrübeli oyuncuların çevresine birkaç genç oyuncu monte etme düşüncesinin tam tersi yani...
Başakşehir’in ilk yarıdaki zayıf halkası Attamah’tı... İlk golde pozisyonunu kaybedip dağıldı, ardından da bir türlü toparlanamadı. Brugge 16 dakikada 2 gol atarak büyük bir avantaj ele geçirdi ama Başakşehir de özellikle 35’ten sonra
23. Yaz İşitme Engelliler Olimpiyat Oyunları’nın açılış törenini takip etmek üzere geldiğimiz Samsun’da ilk olarak Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Akif Çağatay Kılıç’la buluştuk. Spor müdürleri ve medya temsilcileriyle sohbet toplantısı gerçekleştiren Bakan Kılıç’ın üzerinde bu kez takım elbisesi değil, oyunların özel tişörtü vardı. Heyecanı, enerjisi ve memleketi Samsun’da büyük bir organizasyona imza atmanın haklı gururu yüzüne yansımıştı.
15 Temmuz 2016’daki hain darbe girişiminden sonra oyunları Türkiye’nin elinden almaya çalışanlara fırsat vermediklerini paylaşan Sayın Bakan, bu yolda büyük bir mücadele ortaya koyduklarının altını çizdi. Samsun’da 97 ülkenin sporcularını ağırlamanın, Türkiye için hem prestij hem de mutluluk olduğuna vurgu yaptı. G20 üyesi bir ülkenin işitme engelli sporcularının (Britanya) internette kampanya düzenleyerek topladıkları 100 bin pound ile Samsun’a geldiğini ifade ederken, Türkiye’nin yaptığı yatırımları ve sporcularına desteğini sevinçle anlattı.
Samsun’da oyunlara katılan sporculara her konuda yardımcı olmaları için çoğunluğu öğrenci olan 5 bin kişiye işaret dili eğitimi verilmiş. Hatta THY kabin görevlileri de bu eğitime dahil edilmiş. Samsun’a