Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın, Adanaspor maçından sonraki açıklamalarını takip etmişsinizdir. Merkez Hakem Kurulu, Başkan Yusuf Namoğlu ve bazı yeteneksiz hakemler hakkında söylediklerinin bir bölümüne katılıyorum. Ancak tüm bunları esasen başında bulunduğu yönetim kurulunun akıl almaz yanlışlarını kamufle etmek ve Fenerbahçe taraftarının biriken öfkesini, TFF-MHK'ye yönlendirmek için söylediğini de gayet iyi biliyorum...
15 Şubat 1998'de 1 oy farkla göreve seçilen Aziz Yıldırım geride kalan 19 senede ne yapmıştır, ne yapamamıştır? Olan biteni daha iyi anlamak için kısaca hatırlatalım...
Fenerbahçe bu süreçte 6 kez lig şampiyonu olurken, Galatasaray tam 9 kez kupayı kaldırmıştır. Aziz Yıldırım döneminde Beşiktaş 3, Bursaspor da 1 kez şampiyonluk görmüştür. Aziz Yıldırım'ın göreve başladığı 1998'de Fenerbahçe'nin 13, Galatasaray'ın 11 şampiyonluğu vardı. Yıldırım'ın başkanlık koltuğunda oturduğu ilk 5 sezonun 4'ünde şampiyonluğa ulaşan Galatasaray, 3. yıldızı formasına takan ilk kulüp olmuştur. Sarı-kırmızılı takım 2002-16 döneminde 5 kez daha şampiyon olarak yine Fenerbahçe'den önce 4. yıldızı da formasına asmıştır.
Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe'si Süper Lig şampiyonluğunu
Süper Lig'de 16 haftalık ilk devrenin kapanış maçı, aynı zamanda Avni Aker Stadı'na veda karşılaşmasıydı. Ezeli rakipler arasındaki onlarca unutulmaz müsabakaya ev sahipliği yapan bu nostaljik futbol arenası perdelerini kapattı, Trabzonspor'un şampiyonluk umutları Akyazı'ya taşındı...
Ersun Yanal, cezalı Bero'nun yokluğunda Castillo'ya şans tanıdı. Advocaat'ın ise maç öncesinde çözmesi gereken çok daha fazla problemi vardı. Skrtel'in cezası başlı başına büyük bir dertti zaten. Van Persie ve Hasan Ali'ye maç öncesi Volkan Şen'in de eklenmesi ise ciddi bir darbe daha vurdu Advocaat'ın kafasındaki planlara...
Trabzonspor ile Fenerbahçe arasındaki normalleşme sürecine paralel olarak müsabaka öncesi tansiyon düşüktü. İlk dakikalarda oyunu ve tribünleri ısıtan; Mustafa Akbaş'ın direkten dönen şutu ve Ali Palabıyık'ın Fenerbahçe lehine vermediği net fauller oldu. Durica'nın Fernandao'ya, Yusuf'un Lens'e ve yine Yusuf'un İsmail'e müdahaleleri çok net fauldü ama Ali Palabıyık bu ihlalleri atladı. Gole yaklaşan Fernandao için kalkan ofsayt bayrağı da berbattı...
Trabzonspor ilk yarım saatte oyunu kontrol eden taraftı. Gole daha yakın görünüyorlardı. Topla oynamada da yüzde 62'ye 38 öndelerdi
Maalesef bireysel hataların damgasını vurduğu bir maç daha izledik Süper Lig’de!.. Başakşehirli sol bek Ferhat Öztorun ve Antalyaspor kalecisi Ferhat Kaplan’ın ciddi hataları 2-2’lik skor üzerindeki en önemli etkenler olarak öne çıktı. Ferhatlar çaldı, diğerleri oynadı...
Özellikle de lider Başakşehir, “Ferhat Öztorun’a rağmen” puan almayı başardı. Çeşitli kategorilerde 64 kez milli olan ve 2002’den bu yana profesyonel liglerde top koşturan 29 yaşındaki Ferhat; ilk golde Eto’o’ya adeta asist yaptı, ikincide Deniz’i düşürüp penaltıya yol açtı. Yetmedi 80’de kırmızı kart gördü ve 10 kişilik Antalyaspor karşısında galibiyete çok yaklaşan takımına üçüncü darbeyi de indirdi...
Başakşehir’in, “İçindeki Antalyalı” Ferhat’ı aşıp, derbi öncesi liderlik koltuğunu sağlama alması çok zordu ve olmadı, altın değerinde 2 puan buharlaştı.
Hatalar maça damga vursa da sahadaki mücadeleyi, Eto’o ve Mossoro’nun ustalık eseri gollerini, harika zemini, Abdullah Avcı’nın cesur hamlelerini, Charles 72’de atılınca asla panik yapmayan Rıza Çalımbay’ı ve oyuna akılcı dokunuşlarını da görmezden gelemeyiz, tebrik ediyoruz...
Bir tebrik de hakem Bülent Yıldırım’a göndermeliyiz... Charles ve Ferhat’a
Fenerbahçe'de 8 futbolcunun forması garanti. Advocaat lig maçlarında kaleci (Volkan), savunma dörtlüsü (Şener-Kjaer-Skrtel-H.Ali), ön liberolar (M.Topal-Josef) ve golcüyü (RvP) değiştirmiyor. Artık medya da, taraftarlar da sakatlık veya ceza engeli yoksa bu oyuncuların hafta sonu 11'de sahaya çıkacaklarını gayet iyi biliyor...
Dick Advocaat, Van Persie'nin arkasındaki üçlüde ise sürekli rotasyon uyguluyor ve bana göre çok doğru tercihler yapıyor. Rakibe ve form durumlarına göre havuzdan oyuncu seçiyor, ideal 8'in üstüne 3'lüyü monte ediyor ve 11'ini belirliyor.
Haftalardır iyi sonuçlar veren bu formül Rize'de de uygulandı. Yorgun Volkan Şen rotasyona girdi, sol kanat hafta arasını boş geçiren Aatıf'a teslim edildi. Van Persie'nin hücumdaki diğer partnerleri ise Sow ve Alper oldu.
Çaykur Rizespor ilk dakikalarda çok aktif, diri ve seriydi. Jantscher orta alanda iyi servisler yaptı, Kweuke de Kjaer-Skrtel ikilisini bir hayli hırpaladı. Ufak ufak "geliyorum" diyen Rize golü, 17'de Yakoubi'nin kafasından geldi. Zaten Fenerbahçe'yi maça döndüren de bu gol oldu...
İlk 20'den sonra Van Persie daha fazla topla buluşmaya başladı; Mehmet, Souza, Aatıf ve Alper vites artırdı, tempo yükseldi ve
Riekerink cuma günü Florya'da, "Hollanda'da bir söz vardır. 'Ayıyı vurmadan, postunu satamazsınız' denir. Önemli bir derbi bizi bekliyor ve önce ayıyı vurmamız lazım..." demişti. Bu sözler Lucescu'nun yıllar önce söylediklerini akıllara getirse de Riekerink'in centilmen kimliği nedeniyle kimseyi rahatsız etmedi, Fenerbahçe'den de hiçbir tepki gelmedi...
Riekerink'in, Fenerbahçe'yi doğadaki en yırtıcı ve güçlü varlıklardan birine benzetmesi boşuna değilmiş. Kadıköy'e ilk kez gelen Hollandalı teknik adam hem defansif hem de ofansif anlamda "sert" bir kadro sahaya sürdü. 17 yıldır yenemedikleri Fenerbahçe'yi devirmek için savunmada sağlam, hücumda becerili olmak zorundaydılar ve tercihlerini de bu yönde yaptı.
Semih ve Chedjou dururken bu sezon ilk lig maçına çıkan Serdar Aziz'i, Hakan Balta'nın yanına monte etti. Hücum bölgesinde ise her türlü riski göze alarak defansif kapasiteleri düşük olan Sneijder, Bruma, Sinan ve Eren'i görevlendirdi. Peki Riekerink, Lens ve Topal sahada olsaydı bu dörtlüyü yine sahaya sürer miydi? Bence aklından bile geçirmezdi!
Fenerbahçe'de ise 11'ler açıklandıktan sonra iki soru işareti kendini gösterdi: Alper ve Roman...
Bu ikili, Lens ve Topal'ı aratmazsa
Konya'da maçın başlamasına dakikalar kala Ali Koç'un başkan adaylığını açıklaması, yıllardır umutla beklenen evlat, sevgili, kardeş, anne veya babayla kavuşmak gibi heyecan vericiydi. Fenerbahçeliler, 3 Temmuz sürecinde dimdik kulübünün yanında duran ve bugün de elini taşın altına koymaktan çekinmeyen Koç'un adaylığını heyecan ve sevinçle karşıladı.
Biz bu görkemli meydan okumanın Fenerbahçe'ye ve Türk futboluna hayırlı, uğurlu olmasını dileyerek maça geçelim...
Olcay Şahan ve Kerim Frei'den memnun olmayan Şenol Güneş'in sol kanatta zaman zaman Adriano'ya görev vermesi gibi Dick Advocaat da Konya'da bu kulvarda İsmail'e şans tanıdı. Volkan Şen'i nihayet kulübeye çeken Advocaat'ın, Ömer Ali Şahiner'in etkinliğini de hesaba katarak bu yönde bir tercih kullandığını düşünüyorum. İsmail hücuma hemen hemen hiç katkı yapmadı ama defansif anlamda faydalıydı.
Kaybetme limitlerini çoktan dolduran Fenerbahçe oyuna çok gergin ve öfkeli başladı. Sarı-lacivertli oyuncuların gözlerinden adeta ateş çıkıyordu. Kadroya geri dönen Lens bu alanda başı çeken isimdi. Emenike de agresif tavırlar konusunda birçok kez ona eşlik etti...
Advocaat'ın; Van Persie, Emenike ve Lens'i 11'de oynatmak için bulduğu
Sneijder'le birlikte ligin en şöhretli ve klas ismi olan Robin van Persie'nin 15 gün boyunca takımla çalışıp ilk 11'de oyuna başlaması Fenerbahçe'ye kalite ve ciddiyet kattı. RvP etkisi oyunun özellikle ilk yarım saatinde çok net biçimde kendini gösterdi. 10 numara pozisyonunda görev yapan Hollandalı aldığı her topu olumlu ve dikine kullanmaya çalıştı. İstekli, diri ve etkiliydi.
Fenerbahçe ilk yarıda defansif anlamda Ozan'ı aramadı. Mehmet Topal ve Josef'in etkili pres gücüne Alper, RvP ve Wiel de sık sık katılınca sarı-lacivertli takım birçok kez Alanyaspor defansını dengesiz yakaladı. Ancak Emenike'nin basit top kayıpları ve Volkan Şen'in bir türlü oyunun içine girememesi yüzünden iştahla aranan gol gecikti. Omeruo'nun ceza alanında kendisinden kurtulan Emenike'yi koluyla engelleyerek indirdiği pozisyon net bir penaltıydı. Hakem de pozisyona çok yakındı ama çalmadı, çalamadı...
Volkan Demirel ilk yarıdaki iki önemli kurtarışıyla Gençlerbirliği-Galatasaray maçını çok dikkatle izlediğini gösterdi! Kaliteli bir kalecinin şampiyonluk mücadelesi yapan takımlar için ne anlama geldiğini yeniden anlamış olacak ki takımının geriye düşmesine izin vermedi.
Volkan'ın ikinci kritik
Fenerbahçe bu sezon İstanbul dışındaki ilk lig maçını 6. haftada Osmanlıspor'a karşı oynadı. Beşiktaş ve Galatasaray'ın haftayı galibiyetle kapatmaları nedeniyle puan farkının açılmasını engellemek adına kazanmak zorundaydı sarı-lacivertli takım fakat oyun başlangıcı bu düşünceye hiç uymadı.
Osmanlıspor golüne kadar rakip yarı sahaya geçmekte bile zorlandılar, ilk 10 dakikada hiçbir tehlike-tehdit oluşturamadılar. Hakem Mete Kalkavan'ın verdiği 'uydurma' penaltıyla da geriye düştüler. Bana göre Volkan Demirel-Regattin mücadelesinde verilebilecek son karar penaltı olmalıydı. Ayağını rakibine takarak penaltıyı çalan Regattin'e tokat gibi bir sarı kart en doğrusuydu ama Mete Kalkavan en yanlış olanı yaptı, adalet terazisini salladı.
Fenerbahçe'nin geriye düştükten sonra verdiği reaksiyon yeterince sert olmasa da iyiydi, devre bitmeden beraberlik golünü bulabilirlerdi. Ancak Emenike ve Sow'un tüm gayretlerine rağmen bu gol gelmedi.
Dick Advocaat devrede son derece doğru ve cesur bir hamle yaparak takımın oyun merkezini öne taşıdı. Yorgun Ozan'ı kenara alıp, Robin van Persie'yi sahaya süren Advocaat 4-2-3-1 dizilişine döndü. İkinci yarıda Fenerbahçe'nin 10 numarası Van Persie'ydi... Bu