Çanakkale savaşları, iyi eğitilmiş, cesur ve vatansever bir ordunun, en modern gemilere ve üstün nitelikli silâh, araç ve gereçlere sahip kuvvetleri yenebileceğini kanıtlayan en parlak zaferlerden biridir. Türk askeri Çanakkale’de kahramanlık destanı yazdı.
Birinci Dünya Savaşı’na Merkezi Devletler safında giren Türkiye’nin Çanakkale savaşlarında yaşadıkları, gösterilen kahramanlıklar ve bu fedakârlıkların ardındaki isimsiz kahramanlar halen tam olarak bilinmiyor. Bu savaş Türkiye için arkada büyük toprak kayıplarının acısının halen çok diri olduğu bir atmosferde girilen bir döneme denk gelmişti. 1877-78’de Ruslara yenilen Osmanlı Devleti Berlin Antlaşması ile Sırbistan’ı, Bulgaristan’ı ve Romanya’yı kaybetmişti. 1911’de İtalyanların Batı Trablus (Libya) ve Oniki Ada’yı işgalinden sonra 1912’de Balkan devletleri ile giriştiği savaş hiç beklenmedik şekilde kaybedilmiş, Ege Adaları ve Batı Trakya Yunanlılara geçmişti. Osmanlı Devleti ve ordusu bu yenilgilerin travmaları içinde Birinci Dünya Savaşı’na katıldı. Donanmamızın Yunanlılara yenilerek Ege adalarını kaybedişi toplumda çok ağır bir etki yapmıştı.
Kurulan Donanma Cemiyeti’ne halk elindeki avucundakini vererek orduya destek
olmaya çalıştı. Dul kadınlar çocukların yiyeceğinden keserek, genç kızlar saçlarını, gelinler çeyizlerini satarak bu kampanyaya katıldılar. Toplanan paralarla İngiltere’ye, “Reşadiye” ve “Sultan Osman” adı verilen iki kruvazör ısmarlandı. Yapımı hemen hemen tamamlanan ve parasının büyük kısmı ödenmiş olan bu gemileri İngilizler çıkan savaş nedeniyle müsadere edince kamuoyu ayaklandı. Bu sırada sonradan Yavuz ve Midilli adını alan Goben ve Breslau adındaki Alman kruvazörlerinin İngiliz donanmasının takibinden kurtularak Çanakkale Boğazı’ndan içeri girmeleri ve bir süre sonra da Türkiye’ye satılmaları, Almanya lehindeki kamuoyunu büyük bir sevgiye dönüştürdü. Türkiye, ekim sonunda Merkezi Devletler safında savaşa bu gelişmeler doğrultusunda katıldı.
Boğazlar kapanıyor
Osmanlıların savaşa girmesi, Rusların ve İngilizlerin beklemediği ve hesaplarını alt üst eden bir gelişmeydi. Rusya’nın sanayisi ve teknolojisi batıya göre geriydi ve müttefiklerin silâh ve cephanesine, her türlü savaş lojistik desteğine muhtaçtı. Öte yandan Müttefikler de Rusların buğday, petrol ve diğer tahıl ve yiyecek maddelerine muhtaçtılar. Tahıl koridoru konusunun dün olduğu gibi bugün de önemini koruması meselenin stratejik açıdan önemini tüm etkisiyle gösteriyor. I.Dünya Savaşı’nda da Karadeniz’in kuzeyinden gelecek tahılın geçeceği doğal koridorlar olan İstanbul ve Çanakkale boğazları açık olmalıydı. Boğazlar kapanınca savaştaki en hayati unsurlardan olan gıda tedariki kapanmış ve akış önlenmişti. Karadeniz’de 300.000 ton yükü bulunan ticaret gemisi kapana kısılmış durumdaydı. Müttefikler, Osmanlıların savaşa katılmasından kısa bir süre sonra Osmanlı Devleti’ni paylaştılar. Savaşın sonunda Boğazlar ve Doğu Anadolu’nun bir bölümü Rusların olacaktı. Ruslar, böylece yüzyıllardan beri izledikleri hedeflerini elde etmek olanağına kavuşuyorlardı. Buna karşılık Suriye, Fransızlara, Kilikya ve Irak ise İngilizlere veriliyordu. Osmanlı toprakları üzerinde gerçekleştirilmesi düşünülen son ameliyat başlamıştı.
Düğüm Çanakkale’ydi
Çanakkale Boğazı’nın donanma tarafından zorlanarak aşılması noktasında İngiltere hükümeti ve savaş kabinesinde büyük tartışmalar yapıldı. 1807’de İngiliz Amirali Dukvvorth, donanma ile Çanakkale Boğazı’nı geçip Marmara Denizi’ne girmiş ancak beraberinde kara birlikleri olmadığından İstanbul’a taarruz edemeyip geri çekilmek zorunda kalmıştı. Amiral Nelson, donanmanın, kıyıları iyi savunulan bir boğazdan yalnız başına geçmek istemesini çılgınlık olarak nitelemişti.
Öte yandan Nelson’a karşı çıkan diğer otoriteler Türklerin Çanakkale Boğazı’ndaki eski donanımlı tabyalarına ve bu tabyalardaki düşük menzilli toplarına karşılık ellerinde çok kudretli gemiler ve çok üstün ateş gücüne sahip olduklarını iddia ediyor ve boğazı mutlaka geçeceklerini ileri sürüyorlardı. Ancak Rusya cephesinden de pek olumlu haberler gelmiyordu. Ruslar batı cephesinde Tanenberg ve Mazuri savaşlarında büyük yenilgilere uğramış ve yüzbinlerce asker kaybetmişti. Kafkaslarda Türkler tarafından sıkıştırılıyordu. İyice sıkışan Rusya bu nedenle Türklere karşı kısa sürede yeni bir cephe açılmasını istiyordu.
Taarruz ve kahramanlık
İngiliz ve Fransız donanmalarının 18 Mart 1915’de yaptıkları ani taarruz sarsıcıydı ama başarıya ulaşamadı. Ciddi kayıplar vererek geri çekildiler. Kıyılardaki Türk topçuları çok iyi gizlenmişlerdi ve menzilleri içine giren düşman gemilerine büyük zararlar verdiriyorlardı. 19 Şubat 1915’de boğazın giriş tapyalarını bombalayan Irresistible, Queen Elisabeth, Agamennon ve Gaulois savaş gemileri topçu tabyalarımızda büyük tahribat yapmış, kendileri de yaralar almışlardı. Agamemnon zırhlısına tam yedi top güllesi isabet etmişti. Gaulois da birçok yerinden çeşitli isabetler almıştı. Toparlanan düşman armadası 26 Şubat’ta Dardanos bataryamızı bombalamaya başladı. Fakat burada da onları şok edici bir sürpriz bekliyordu. Düşman gemileri, keşif uçaklarının bile keşfedemediği iyi gizlenmiş Türk bataryalarının üst üste isabetli ateşleri karşısında saat 18.00’de geri çekilmek zorunda kaldılar. Türk topçusunun açtığı ateşte Albion ön tarafından, Majestik ise su kesimi altından yaralanmıştı. Müttefik gemilerinin tabyalarımıza yaptıkları ateşlerin beklenen etkiyi yapmadığı karaya çıkardıkları müfrezeler tarafından anlaşılmıştı. Tabi bu çıkarmalar da birtakım zararlar vermeyi başarmışlardı. Örneğin Kumkale’ye çıkan müfreze Orhaniye tabyasındaw sağlam olarak duran iki Türk uçaksavar topunu tahrip etmişti. Seddülbahir’e çıkan müfreze de büyük çaplı altı toptan dördünün sağlam olduğunu görerek bunları tahrip etmişti.
Kıdemli Yüzbaşı Ahmet Saffet Bey
Çanakkale Deniz Savaşları’nın sayısız kahramanlarından birisi de kuşkusuz Churchill’i istifa ettiren, İngiliz donanma komutanı Ian Hamilton’ın günlüğüne “madalyayı haketti kahrolasıcalar” yazdıran iAhmed Saffet Bey’di. Bunun nedeni Ahmet Saffet Bey’in İngiliz Kraliyet Donanması’nın Queen Elizabeth ile birlikte en güçlü ön dretnotlarından olan HMS Goliath’ı batıran kişi olmasıydı. Muavenet-i Milliye gemisinin komutanı olan Ahmet Saffet Bey 12 Mayıs 1915 günü Çanakkale Morto Koyu’nda yaptıkları keşif sonrası geceyarısı karanlıkta son derece sessizce seyrederek düşman muharip gemilerini kendini fark ettirmeden aşmayı başardı ve 125 metre boyundaki düşman gemisi Goliath’ı torpilleyerek batırmayı başardı. Mümkün olan en yakın mesafeden ateşlenen torpidolar Goliath’ın kalın zırhını deldi ve gemi içinde muazzam patlamalar meydana geldi. 700 kişilik gemi mürettebatının 570’i olay yerinde öldü ve dev Goliath gecenin karanlığında denizin derinliklerine doğru hızla battı.
Askeri savunma destanı
Kıyılarda ustalıkla mevzilenmiş Türk bataryaları, düşmanın mayın tarayan gemilerine ve onları koruyan destroyerlere, kruvazörlere ve zırhlılara nefes aldırmıyordu. 2 Mart’ta yeniden Dardanel bataryamızı bombalayan Canopus gemisi dört yerinden yaralanmış, 4 Mart’ta Majestik’e tekrar bir gülle isabet etmişti. 7 Marttaki bombardımandaise Gaulois zırhlısı iki, Lord Nelson yedi, Agamemnon sekiz isabet almıştı. Daha küçük tonajlı kruvazörler ve destroyerler de birçok yara almışlardı. Çanakkale savaşları, iyi eğitilmiş, cesur ve vatansever bir ordunun, vatanına saldıran, en modern gemilere ve en üstün nitelikli silâh, araç ve gereçlere sahip bir kuvveti yenebileceğini kanıtlayan en parlak örneklerden biridir. Bu savaşta Türk askeri tarihten gelen kahramanlık zincirine yeni destanlar eklemiş ve askeri tarihimize yeni parlak sayfalar yazdırmıştır. Çanakkale deniz savaşlarında Mesudiye ve Barbaros Hayrettin zırhlılarımızı İngiliz denizaltıları batırmıştır. Mecidiye ve Midilli kruvazörlerimiz ise mayına çarparak batmışlardı. Demirhisar torpido botumuz top ateşi ile, Yarhisar torpido botumuz denizaltı tarafından batırılmıştı. Bu savaşta Fra nsızlar bir savaş gemisi, dört denizaltı kaybetti. İngilizler ise beş zırhlı (savaş gemisi), iki monitor, beş denizaltı kaybetmişlerdi. Müttefikler savaşa 600.000 kişi sokmuşlar, Fransız kayıpları 40.000, İngiliz kayıpları 170.000 kişi, Türk şehit, yaralı, kayıp sayısı ise 250.000 kişi civarında olmuştu.
Tüm vatan şehitlerimize rahmetle.