Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Salı günkü İtalya ve 10 ay önceki İspanya ziyaretlerinin, her ikisiyle de 30 ve 40 milyar dolarlık ikili ticaret kararlılığının yanı sıra Libya’dan Filistin’e, hemen hemen bütün kanayan uluslararası noktalarda çözüm konusunda fikir birliklerinin teyidi gibi benzer açıklamalarla sonuçlanmış olması sevinç veriyor. Ayrıca bu iki ülke ile bir yıldan kısa bir süre içinde benzer ortak açıklamaların yapılması, her ikisiyle ticaretten siyasete, ilişkilerin böylesine olumlu gelişmesi akla başka soruları getiriyor:

Haberin Devamı

İspanya ve İtalya, Avrupa Birliği’nin önde gelen üyeleri olmalarına, her iki ülke siyasetçilerinin AB organlarının yönetiminde sık sık görev almalarına rağmen, Türkiye-AB ilişkileri neden aynı sevindirici düzeye çıkamıyor?

Erdoğan ile Başbakan Meloni’nin düzenledikleri Türkiye-İtalya 4. Hükümetlerarası Zirvesi ve imzalanan 10’dan fazla ikili anlaşma, (Meloni’nin adı ve fotoğrafına sosyal medyada eşlik eden tebessümlü ifadelerin ötesinde) yoğun ilişki anlamına geliyor. Erdoğan bu sonucun alınmasında Başbakan Meloni’nin, ikili ilişkilerin her alanında cesur ve kararlı olması kadar tarihsel ilişkilerin de rolüne işaret etti.

İtalya-Türkiye arasında tarihsel ilişkiler her ne kadar, parlak olmamış ve – örneğin İtalya’nın Osmanlı Devleti’ni parçalayacak en öldürücü darbeyi, Libya’yı işgal ederek vurmuş ve kendisine emanet edilen Ege Adaları’nı, tek taraflı bir kararla Yunanistan’a vererek, genç Türkiye’ye en büyük fenalıklardan birini yapmış olması gibi – taze anılarımız varsa da! (Bu konularda değerli analizleri Burak Turna’nın “1909 İstanbul Düştü” kitabında bulabilirsiniz.) Son yıllarda İtalya ve İspanya bağlamında sağlanan gelişmeler, aynı temponun bütün Avrupa ülkeleri ile sağlanmamasına daha çok dikkat etmemize yol açıyor.

İyi ve olumlu gelişmelere sevinmek dururken, AB ile olumsuzluklara dikkati çekmek belki karamsarlık oluyor. Ama Türkiye, Almanya, İspanya ve İngiltere gibi NATO üyeleriyle ikili savunma ilişkileri geliştirirken, AB’nin savunma ihracatına getirdiği kısıtlamalar nedeniyle uçak teslimatlarında yaşanan gecikmeler gibi zorluklara dikkat etmemek de çok zor. Türkiye’nin AB ve Avrupa savunma mekanizmalarında resmi bir rol elde etmesinin zamanı geldi de geçiyor. Amerikan askeri yardım konvoyunu kaçıran Avrupa’nın, şimdi Türkiye tanklarına “oto-stop çektiğini” gösteren karikatürler, ne kadar komik olursa olsun, acı bir gerçeği yansıtıyor.

Haberin Devamı

Evet, İtalya-Türkiye ve Türkiye-İspanya ilişkilerinin altın çağını yaşıyoruz ve Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) uzmanlarının ifadesiyle ilişkiler gerçekten de hem iş hem de kurumsal temaslar açısından yeni ve önemli bir seviyeye ulaşmış bulunuyor. Geçen yılki İspanya-Türkiye ortak bildirisi vesilesiyle SETA’nın analizinde, 2025’in giderek daha rekabetçi ve belirsiz küresel politik ortamında Türkiye’nin güvenliğe, ekonomik dayanıklılığa ve stratejik özerkliğe öncelik veren pragmatik ve çıkar temelli dış politikası, bütün AB’ye örnek olabilirdi.

Nitekim, Putin’e yakın siyasal analiz sitesi Russia Today, “Batı Avrupa bir kez daha bilindik bir role geri dönüyor: küresel istikrarsızlığın birincil kaynağı oluyor” derken, AB’nin bu açığına işaret ediyordu. Rusya’ya göre ortada gizli bir alay konusu var:

Haberin Devamı

“AB’nin büyük entegrasyon vizyonu dümensiz; tökezliyor. Amerika Avrupa derebeylerine hak ettiklerini veriyor; onları tek başlarına bırakıyor.”

Putin medyasının bu görüşleri acımasız olduğu kadar da gerçekçi. AB, bu düzen tutmayan dümenin yönünü değiştirmek zorunda. Nitekim bunun mümkün ve gerekli olduğunun en güzel göstergesi, Türkiye ile İtalya ve İspanya arasında gittikçe güçlenen dostluk ilişkisidir. İtalya da, İspanya da Avrupa’nın mihenk taşı ülkelerdir ve İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’le İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Brüksel’deki – sadece kendi dar çıkarlarını düşünen – bürokratlara çok iyi dersler verebilir.

AB, bu iki Avrupa ülkesinden çok şey öğrenebilir.