Avrupa’da çiftçilerin protestoları nedeniyle AB Komisyonu, pestisit kullanımını azaltma planını geri çektiğini duyurdu. Eğer bu gerçekleşirse bulunduğumuz coğrafyada kimyasal kullanımı daha da artabilir.
Avrupa’da çiftçiler ayaklandı. Almanya’da başlayan çiftçi protestoları dalga dalga tüm Avrupa başkentlerine yayılıyor. Traktörleriyle çevre yollarını ve meydanları kapatan, kentleri tezek ve saman balyalarıyla donatan, parlamento binalarına yumurta atan çiftçilerin renkli eylemleri büyük ses getirdi.
Çiftçilerin protesto gösterilerinin temel nedeni aslında yaşadıkları ekonomik kayıplar. Mazot desteğinin azaltılması, başta Ukrayna olmak üzere Asya ve Afrika’dan yapılan tarım ürünü ithalatlarıyla pazarlarını kaybetmeleri, destekleme ödemelerinin yetersizliği temel talepler olarak öne çıkıyor. Diğer yandan AB’nin iklim değişikliğinin etkilerini azaltmayı hedefleyen, sürdürülebilir üretime dayalı yeni tarım politikası da çiftçilerin hedefinde.
“Yeşil Mutabakat” olarak adlandırılan bu politika, başta toprak ve su olmak üzere doğal kaynakların korunması için tarımsal üretime yeni bir çerçeve getirilmesini öngörüyordu. Bu kapsamda kimyasal zehirlerin (pestisit) kullanımının kademeli olarak yüzde 50 azaltılması, kimyasal gübrenin yüzde 20 daha az kullanımı, rotasyonlu ekim ve organik tarım alanlarının artırılması hedefleniyordu. Ancak protestolarla birlikte ilk kurban edilen de çevreyi korumaya yönelik düzenlemeler oldu.
AB Komisyonu protestoları yatıştırmak için pestisit kullanımını azaltmaya yönelik planı geri çektiğini duyurdu. Tarım kaynaklı karbon emisyonlarının azaltılması ve hayvan refahına yönelik düzenlemeler için de geri adım sinyalleri geliyor. Tüm bu olan biten en çok da kimyasal lobisinin işine yaradı. Şimdi artık, “Çevreye saçılan kimyasallardan dolayı hedef dışı olmalarına rağmen su kaynakları, arılar, balıklar da zehirleniyor” diyenlerin sesi daha az duyulacak. Gelecek nesillerin gıda güvenliği için endişe duyanlara daha az kulak verilecek. İklim krizini, sürdürülebilir üretimi gündeme getirenler daha da yalnızlaşacak. Avrupa Birliği’nin yeşil yoldan aksi istikamete direksiyon kırması, hâliyle tüm dünyadaki tarımsal üretimi de derinden etkileyecek.
Almanya’da hükümetin tarımsal sübvansiyonlarını kademeli olarak kaldırma kararı nedeniyle sokaklara dökülen çiftçiler, traktörlerle yolları trafiğe kapattı.
Köprüden önce son çıkış
Çünkü AB’nin yeşil tarım politikaları, aslında bir anlamda köprüden önceki son çıkış. Mevcut tarım ve hayvancılık deneyimiyle, toprağın yorulduğu, biyoçeşitliliğin azaldığı, iklim krizinin derinleştiği, kirliliğin arttığı anlaşılınca; AB çevreye duyarlı tarımsal üretim için bir yol haritası hazırlamıştı. Ve o harita, zamanla bizim de arasında olduğumuz birçok ülke için oldukça belirleyici hâle geldi. Çünkü tarımsal ihracatımızın büyük bölümü Avrupa ülkelerine gidiyor. AB’nin üretim kriterlerine uyabilmek için, ihracata yönelik üretim yapan çiftçilerimiz, kullandığı kimyasallara mecburen özen göstermek zorunda. Yoksa kalıntı nedeniyle ürünleri sınırdan geri gönderiliyor. Böylesi bir tabloda bile, aslında kimyasal kalıntı karnemiz kötü. En çok kalıntı tespiti yapılan ülkelerden biriyiz. Şimdi bir de eğer Avrupa, pestisit konusunda ipleri gevşetirse bulunduğumuz coğrafyada kimyasal kullanımı daha da artabilir. Ama bu tuzağa düşmeden, daha az kimyasal girdiyle daha çevreci üretim yöntemlerine yönelirsek, bütün bu toz duman ortadan kalktığında krizi fırsata dönüştüren biz oluruz.