İzmir’de yapılan bir operasyon, dimethoate kimyasalının başka bir ürün ambalajına konularak Türkiye’ye yasa dışı yollarla getirildiğini ortaya çıkardı. Denetim olmazsa soframızı zehirlerden arındırmak mümkün olmayacak.
Tarımda hastalık ve zararlılara karşı 400’den fazla zehirli kimyasal bileşik kullanılıyor. Yıllar içinde bu kimyasalların yol açtığı zararlar ortaya çıkınca da yasaklama yoluna gidiliyor. Ancak yasak çoğu zaman tarlaya yansımıyor. Bunun son örneğini, dimethoate adlı tarım kimyasalında gördük. İzmir’de yapılan bir operasyon, dimethoate kimyasalının başka bir ürün ambalajına konularak Türkiye’ye yasa dışı yollarla getirildiğini ortaya çıkardı. Gazetemizin çarşamba günkü nüshasında yer alan haber, 20 ton dimethoatenin kozmetik sektöründe kullanılacağı beyanıyla ülkeye sokulduğuna ve sahteciliğin bir ihbarla ortaya çıkarıldığına işaret ediyordu. Eğer o ihbar olmasaydı yasaklı zehir yine tüm tarım alanlarımıza merdiven altından dağıtılacaktı.
Sistemik etkili
Söz konusu pestisitin zararlı etkileri öyle yadırganacak türden de değil. Kimyasal silah olarak da kullanılan organik fosforlu bileşiklerden biri. Üstelik sistemik etkili. Yani antibiyotik gibi. Uygulandığı meyve ya da sebzenin tüm zerresine sirayet ediyor ve orada kalıcı halde bulunuyor. Ne yıkayarak ne de soyarak bu zehirden kurtulmak mümkün. Çalışmalar bu kimyasalın, kanser, endokrin bozulması, nöro gelişimsel sorunlar ve üreme toksisitesine neden olduğunu gösterdiği için dimethoate, önce Avrupa Birliği’nde ardından da ülkemizde yasaklandı. Tabii yazının girişinde de belirttiğim üzere, yasak tarlalara yansımadı. Bunu nereden biliyoruz; Gıdalarda pestisit analizlerinin gerçekleştirildiği AB Gıda Alarm Sistemi ve akademik çalışmalardan.
İhraç ettiğimiz meyve ve sebzelerin AB sınır ve pazarlarında yapılan kontrollerde son 1 buçuk yılda 4 kez bu zehre rastlanmış. Eylül ayında Bulgaristan’da yapılan kontrolde, taze biberde tolere edilebilir limiti 50 kat aşan oranda dimethoate saptanmış. Ağustos ayında da Danimarka’ya gönderdiğimiz çileklerde bu zehrin kalıntısı bulunmuş. Romanya’ya gönderdiğimiz mandalinada, Almanya’ya gönderdiğimiz kirazda da bu yasaklı zehrin saptandığını anlıyoruz sistemden. Bir diğer çarpıcı nokta ise dimethoate kalıntısına rastlanan meyve ve sebzelerin hepsinde aynı zamanda diğer yasaklı kimyasal; klorpirifos kalıntısının da bulunması. Klorprifos, anne karnındaki bebeğe bile sirayet edebilen özelliğe sahip sinir sistemini tahrip edici bir kimyasal. İkisinin bir arada bulunması, kokteyl etkiyle zararı katbekat artırıyor.
Gül yağında da çıktı
Akademik çalışmalar ise dimethoatenin coğrafi tescilli özel ürünlerimizde bile kullanıldığını gösteriyor. Kazdağları’nın eteklerinde yetiştirilen coğrafyamıza özel nektarin çeşidi Bayramiç beyazında bu kimyasal saptanmış. Çanakkale pazarından toplanan örneklerin incelendiği bir çalışma, Bayramiç beyazında yasaklı dimethoate kimyasalının tolere edilebilir limitten 9 kat fazla miktarda saptandığını ortaya koymuş. Keza gül yağlarının analizinde de bu maddeye rastlanmış. Yasaklı kimyasalların neden ülkeye sokulmak istendiğini sonuçlar net olarak ortaya koyuyor. Denetim olmazsa çiftçimizi geçmiş alışkanlıklardan vazgeçirmek ve soframızı zehirlerden arındırmak mümkün değil.