Gürkan Akgüneş

Gürkan Akgüneş

gurkan.akgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Herkes Türkiye’ye iade edilen kuru incirlerin yurt içinde satışa sunulup sunulmadığını sorguluyor ama asıl sorgulanması gereken; iç piyasada satışa sunulan kuru incirlerin ne kadar denetlendiği olmalı!

Kuru incir gerçekleri

Kuru incirde kanserojen aflatoksin endişesi hâkim. Endişenin kaynağı ise Avrupa Birliği Gıda Alarm Sistemi’ne yansıyan uyarılar. Avrupa’ya ihraç ettiğimiz kuru incirler, arka arkaya ‘Sınır reddi’ bildirimiyle Türkiye’ye iade edilmeye başlandı. Reddedilen sevkiyat sayısı 120’yi aştı. Sınırda yapılan analizler, gönderdiğimiz incirlerin, tolere edilebilir limitin oldukça üzerinde aflaoksin içerdiğine işaret ediyor. Bazı bildirimlerde, limiti 8-10 kat aşan aflatoksin yoğunluğu söz konusu.

Haberin Devamı

Bir anlamda zehirli yani incirler. Çünkü aflatoksin, Uluslararası Kanser Ajansı’na göre, doğrudan kansere yol açan sınıf 1 kategorisinde yer alan bir madde. Aflatoksin içeren gıda ürünlerinin tüketilmesi karaciğer kanseri riskini artırıyor. Tabii böylesi bir tabloda, Avrupa’nın sağlık gerekçesiyle iade ettiği incirlerin akıbeti de merak konusu. Herkes, Türkiye’ye iade edilen kuru incirlerin yurt içinde satışa sunulup sunulmadığını sorguluyor ama bence asıl sorgulanması gereken iç piyasada satışa sunulan kuru incirlerin denetlenip denetlenmediği olmalı! Çünkü ihracata giden ürünler, zaten aflatoksin kontrollerinden geçiyor. İhraç edilecek kuru incirler karanlık odaya alınıyor ve ultraviyole(UV) lambalarla kontrol edilerek, ışıma yapanlar ayıklanıyor. Işıma o üründe aflatoksin varlığını gösteriyor.

Süreç nasıl işliyor?

Ayıklanan toksinli incirler de yakım tesislerine veriliyor. Sonrasında da Tarım ve Orman Bakanlığı ilgili parti ürünü kontrol ederek, ‘sağlık sertifikası’ düzenliyor. İhracat süreci bu adımlar sonrasında başlıyor. Şimdi bu kadar denetime rağmen, sınırda yapılan analiz için alınan örneklerin arasında aflatoksin barındıran incirler çıkabiliyorsa kontrolsüz bir şekilde iç piyasada tüketime sunulabilenleri varın siz düşünün! Üstelik tüketicinin, aflatoksini üründe fark edebilmesi mümkün değil.

Haberin Devamı

Küf olsa da olmasa da

Ben hep, ‘ortamda küf varsa aflatoksin de vardır’ diye düşünürdüm ama bu alanda uzman bir isimle konuştuktan sonra aflatoksinle küfü bağdaştırmanın önemli bir hata olduğunu anladım. Zira meyvede küf yoksa da yüksek oranda aflatoksin saptanabiliyormuş. Sadece siyah küf lekeleri, bir başka kanaserojen toksin olan ‘Okratoksin’e işaret ediyormuş. Okratoksin de daha çok kuru kayısı ve kuru üzümde görülüyor.

Diğer yandan aflatoksinin meyve, tahıl ve kuru yemişlerden uzaklaştırılması da çok zor. Seçeneklerden biri 100-150 derece üzerinde sıcaklığa maruz bırakmak. Ancak, kuru meyvelerin bu sıcaklığa dayanması mümkün değil. Sadece fındık, fıstık gibi ürünler için yüksek sıcaklıkla kavurmanın toksinleri parçaladığını biliyoruz. Elekrolize su, Gama ışınlanması ve sitrik asit uygulaması gibi yöntemler de aflatoksinlerin temizlenmesi için deneniyor. Ancak yüzde 100 sonuç alınan bilimsel bir yöntem henüz yok.

İç pazarda özel denetime ihtiyaç var

Gözle göremediğimiz elle tutamadığımız bir tehlikeyle karşı karşıyayız yani. Avrupa’dan gelen uyarılar, aslında başta kuru incir olmak üzere, kuru meyve ve yemişlere yönelik olarak, iç pazarda da özel bir denetim programına ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor. Mesela kuru incir, ‘riskli ürün’ ilan edilip daha sık analize tabi tutulabilir. Kuru kayısı, üzüm ve Antep fıstığı da öyle. Sonuçta bu ürünler, sağlık açısından tüketilmesi önerilen gıdalar arasında yer alıyor. Ve Türkiye birçoğunda dünyada üretim lideri. Böylesi bir zenginliği sürdürülebilir kılmanın tek yolu, sağlıklı ve güvenilir gıda kriterlerini uygulamaktan geçiyor.

Haberin Devamı

Sürdürülebilir meslekler!

İki dönüşüme tanıklık ediyoruz. Biri dijital, diğeri yeşil. Zamanın ruhu bu iki dönüşüme ayak uydurmayı gerektiriyor. Gelecekte hemen her mesleye sürdürülebilirlik odaklı çözümler üretmemiz gerekecek. Tabii bu meslekleri de etkileyecek. Yaşanacak bu dönüşümün nereye varacağı ise, haftaya Pazar günü Boğaziçi Kültür Sanat Merkezi’nde düzenlenecek Sürdürülebilir Yaşam Festivali'nde ele alınacak. Festivalde, sürdürülebilir yaşam odaklı yeni değerler, geleceğin meslekleri ve yenilikçi projeler konuşulacak.