Atmosferdeki karbon salınımında en yüksek paya sahip olmasak da, payımıza daha fazla sıcak hava dalgası, daha şiddetli seller, kuraklık, orman yangınları ve tropik kasırgalar düşecek. Geleceğe dönük iklim senaryoları hiç de iç açıcı değil.
Önce sel, ardından aşırı sıcak hava dalgası. Küresel iklim krizinde öngörülen sonuçları birbiri ardına yaşıyoruz. Bulunduğumuz coğrafya maalesef küresel iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek bölgelerden biri.
En kötümser senaryoya göre; atmosferdeki karbon emisyonu artmaya devam ederse, 2100’lü yıllarda bugünkünden 5-6 derece daha sıcak bir dünyada yaşamak zorunda kalacağız. Türkiye için birinci dönemde (2013-2040) özellikle ilkbahar ve yaz sıcaklıklarında, 3 dereceye ulaşan bir sıcaklık artışı öngörülüyor.
Baharlar yaza dönecek
İkinci dönemde (2041-2070), kış sıcaklıklarında 2-3 derece, yaz sıcaklıklarında ise 5 dereceye ulaşan artış tahmin ediliyor. Son dönemde (2071-2099) ise, küresel ortalama sıcaklık artışları, artık Akdeniz ve Güneydoğu’da yaşamı oldukça güçleştirecek. Beklentiler, Trabzon - Mersin hattının batısında kışın 3-4 derece, doğusunda ise 4-5 derecelik bir artışa işaret ediyor. Güneydoğu Anadolu bölgesinde ilkbahar ve sonbahar sıcaklıklarının, bugünkü ortalamaya göre 6 derece daha fazla olacağı öngörülüyor. Baharlar yaza dönecek yani. Senaryo, yaz sıcaklıklık ortalamalarında ise ülke genelinde 6 dereceyi aşan artışların olacağını gösteriyor. Bu olasılığın gerçekleşmesi halinde, neredeyse yılın 3’te birinde aşırı sıcak hava dalgalarıyla karşı karşıya kalacağız. Yaz aylarında tatile gittiğimiz Akdeniz bölgesinde, 2070’li yıllardan sonra Temmuz-Ağustos sıcaklık ortalamasının 48 derece olduğunu düşünün. Yaşanabilir bir dünyadan çok uzak bir tabloyu resme-diyor bu senaryo.
Dünyanın ateşini düşürmek için
Şu ana kadar gezegenin ortalama sıcaklığının 1.1 derece arttığını düşünürsek; bugüne kadar yaşadığımız felaketler, sıcaklık artışının 2 derecenin üzerine çıkması halinde yaşayacaklarımızın ancak fragmanı olur. Dolayısıyla iklim krizini durdurmaktan başka çaremiz yok. Çünkü başka dünya yok. Fosil yakıtları terk edip, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı bir yaşam kuramazsak, gezegenin yükselen ateşi hepimizi yakıp kavuracak. Ama iyimser bilim insanları da yok değil. 2 derecelik ortalama sıcaklık artışı kritik bir eşik olarak gördüğünü anlatan İTÜ Meteoroloji Mühendisliği öğretim üyesi Prof. Dr. Hüseyin Toros, “Isınma sonrası ciddi meteorolojik afetler tetiklendikçe insanoğlu iklim krizinin farkına vardı. Nasıl ki vücut sıcaklığı arttığında hemen düşürmeye çalışıyoruz, dünyanın ateşini düşürmek için de acil tedavi durumuna geçmemiz gerekiyor. Isınma 2 dereceye yaklaştıkça çok daha ciddi önlemlerin devreye gireceğini düşünüyorum. Zaten bu yol açıldı. Yenilenebilir enerji yatırımları, karbon düzenlemeleri.. 10 yıl önce rüzgar güneş hayal gibiydi. Şu an yenilenebilir enerji ülkemizde yüzde 50 seviyesinde. Rüzgar ve güneş enerjisinin payı yüzde 10’u buldu” diyor.
Türkiye’nin güneyinde hayat zorlaşacak
İyimser senaryoda ise 2040 yılına kadar ortalama sıcaklıklarda 1.5 - 2 derecelik artış yaşanacağı hesaplanmış. Yaz sıcaklık ortalaması, özellikle Marmara ve Karadeniz bölgesinin batısında 2 - 3 derece olarak öngörülüyor. 2040 yılından sonrası için ilkbahar ve sonbahar sıcaklıklarında 2 - 3 derece, yaz sıcaklıklarında 4 dereceye ulaşan bir artıştan söz ediliyor. Yüzyılın son periyodunda da (2071-2099), kış sıcaklıklarında 2 derece, yaz sıcaklıklarında, özellikle de Güneydoğu Anadolu Akdeniz ve Ege bölgesi kıyılarında 5 dereceye varan sıcaklık artışları bekleniyor. İyimser senaryo bile, özellikle Türkiye’nin güney kesimlerinde hayat şartlarının çok ama çok zorlaşacağına işaret ediyor.