Gürkan Akgüneş

Gürkan Akgüneş

gurkan.akgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir çekirge türü ama yöredekiler, ona verdiği zarardan ötürü “vampir kelebek” adını takmış. Çiçeklerden meyve sebzeye ve en önemlisi çaya zarar veriyor. Fasulyeden kabağa, kividen çaya her üründe dalları ve yaprakları sarmış durumda

Küresel iklim krizinin olumsuz sonuçlarını günbegün yaşıyoruz. Bir yanda yaşamı zorlaştıran sıcak hava dalgaları, kuraklığa bağlı tarımsal verim kaybı, susuzluk riski ve orman yangınları... Diğer yanda, iklimle birlikte değişen ekosistemin yol açtığı yeni tehditler.

Doğu Karadeniz, bugünlerde bu tehditlerden biriyle karşı karşıya bulunuyor. Adı “Ricania simulans.” Bölgede “vampir kelebek” olarak anılıyor. Aslında bir çekirge türü. Gelişme çağındaki bitkilerin öz suyuyla beslendiği için, bitkileri kurutup tarım ürünlerinde büyük hasara yol açıyor. Yaklaşık 20 yıl önce Gürcistan’dan Doğa Karadeniz’e giriş yapmış. O tarihten bu yana da dönem dönem bölgede baskın bir istilacı olarak boy gösteriyor. Bu yıl, popülasyonunda büyük bir artış var. Özellikle Artvin ve Rize’nin sahil bölgelerinde, sebze ve meyvelere vampir kelebekler dadanmış durumda. Fasulyeden kabağa, kividen çaya hemen her üründe dallar ve yapraklar vampir kelebeklerle dolu.

Haberin Devamı

Bölgede temas kurduğum ziraat odalarının başkanları, “Hayvan her şeye musallat oldu emiyor. Çayda son sürgünlerin üzerinde görüyoruz. Yapraklardaki su oranları azaldığı için ürün zayıf geliyor. Bazı bostanlarda tüm sebzeler kurudu. Muhtarlar arayıp vampir kelebeklerden şikâyet etmeye başladı. Sıkıntının büyük olduğunu söylüyorlar” diyor.

İstilacı yerli

Aslında benzer durum 4-5 yıl önce de yaşanmış. Tarlalardan evlere her yer, vampir kelebeklerle kaplanmış. Ama sonrasında soğuk geçen kış aylarıyla birlikte, vampir kelebeklerin popülasyonunda ciddi bir azalma gözlenmiş. Bu yıl sıcaklık rekorlarının art arda kırılması, dengeyi vampir kelebek lehine değiştirmiş. Erişkin bireylerin sonbaharda bıraktığı yumurtalar, uygun iklimi bulunca daha yüksek sayıda larvaya dönüşmüş. Bu yılki kış sıcaklığı artışının etkisiyle sahada “Ricania simulans” popülasyonunda 10-15 kat artış gözlemlediklerini aktaran Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Zooloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Akıner, artık bu türün Türkiye için yerli bir türe dönüştüğü görüşünde. Türün tarım ürünlerinin taşınması yoluyla İstanbul’a kadar yayıldığını anlatan Doç.Dr. Akıner, “Bölgedeki bir çiçeği ya da meyveyi taşıdığınızda erişkinlerin sonbaharda bitkilere bıraktığı yumurtaları da naklediyorsunuz. Ve gittiği bölgede yumurtadan çıkan hayvanlar yayılmaya başlıyor. Artık bu süreci durdurmak mümkün değil. Etkin bir mücadele yürütüldüğünü de söyleyemem. Bölgede ilaçlamalar yapıldı ama sonuç alınamadı. Biyolojik mücadeleyle popülasyonu belirli seviyelerde tutma şansınız var. Sonbahar döneminde bu hayvan yumurtasını bırakıyor. O dönem, çiftçi tarlalarında temizlik yapacak ki, sayıları artmasın” diyor.

Haberin Devamı

Doğu Karadeniz’de “vampir kelebek” kabusu

Bitkilerin öz suyuyla beslendiği için vampir kelebek olarak anılan çekirge türü, tarım ürünlerinde büyük hasara yol açıyor.

Çayı kirletir mi?

Haberin Devamı

Tabii bölge için en büyük tehlike, vampir kelebeklerin halkın en önemli gelir kaynağı çaya musallat olması. Çaylarda ilk sürgünün gerçekleştiği dönemde henüz kelebeklerin ortaya çıkmaması bir şans. Ancak iklim etkisiyle bu durum değişebilir. Şu an bölgede çay üreticilerinin yaprak veriminde azalmadan yakındığını ve tonajda düşüşler gözlendiğini aktaran Doç. Dr. Akıner, “Eğer popülasyon artarsa türün çaya vereceği zarar da artacaktır. Çünkü bu tür, her türlü bitkiden beslenebilme özelliğine sahip. Bu bölgede de her tarafta çay tarlası var. Haliyle çayın üzerine gidecek ve oradan beslenecek. Bu noktada zararlıyla mücadele için insektisitlerin (böcek öldürücü kimyasallar) kullanılması bölgede daha büyük bir krize neden olacaktır. Çünkü bu bölgenin iddiası, pestisitsiz, doğal çay üretmek. Kimyasal mücadeleye girişilirse bu durum çayın doğallığını bozar. Diğer yandan halk sağlığı açısından da sorunlar yaşanabilir. Çünkü en çok tükettiğimiz içecek çay. Kimse kimyasallarla kirlenmiş çayı içmek istemez. Bu nedenle bu zararlıya karşı, biyolojik mücadele projeleri başlatmamız gerekiyor” görüşlerini paylaşıyor.