NATO Genel Sekreteri Mark Rutte henüz “baklayı ağzından çıkarmadı”. Ancak NATO kulislerinde bu konu artık yavaş yavaş yayılıyor, hatta matbuat ehli olarak bizlerin kulağına kadar geldi. Hollanda’nın Lahey kentinde düzenlenecek olan NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nin bildirgesinin kuşkusuz en önemli maddesi savunma harcama kriterleri olacak.
Rutte, bir taraftan ABD Başkanı Donald Trump’ın siyasi gündemini pekiştirmek, diğer taraftan da Avrupalı müttefiklerin kademeli olarak ABD’den bağımsız şekilde kendilerini savunacak imkan ve yetenek geliştirmelerini sağlamak için bu yeni formülü geliştirdi: Müttefiklerin savunma harcamaları, ülkelerin gayri safi yurt içi hasılalarının (GSYH) %5’ine ulaşması gerekiyor. Hatırlanacağı üzere, 2014 yılında Galler’de düzenlenen NATO liderler zirvesinde müttefikler, savunma harcamalarını GSYH’nin %2’si oranında yapma taahhüdünde bulundular. Ardından Vilnius ve Madrid zirvelerinde de bu amaç taban harcama olarak yenilendi. Hollanda’da yapılacak olan zirvede ise ABD Başkanı, müttefiklerin daha fazla harcama yapmalarını talep ediyor. Zaten ABD’deki başkanlık seçimleri sırasında Trump, NATO müttefiklerinden savunma harcamalarını %2’den %5’e yükseltmelerini talep edeceğini belirtmişti.
Malum, Avrupa müttefiklerinin birçoğunun devasa kamu borçları var. Euro bölgesi üyesi ülkelerin ayrıca istikrar paktından dolayı ayrı bir kısıtlaması bulunuyor. Zira bu ülkelerin bütçe açıklarının GSYH’lerinin %3’ünü geçmemesi, kamu borçlarının da GSYH’lerinin %60’ını aşmaması gerekiyor. Malum, pandemi döneminde kamu borçlarına yönelik kriterleri hafifletmek zorunda kalan AB ülkelerinin bazılarının kamu borcu GSYH’nin %100’ünün üzerinde. Örneğin, komşu Yunanistan’da bu oran %158, İtalya’da %136, Fransa’da %113, Belçika’mızda %105, İspanya’da %104. Kuşkusuz, her şeye rağmen istikrar paktına sadık kalan ülkeler de yok değil. Hollanda bunun en bilinen ve belki de en örnek teşkil eden ülkesi, zira kamu borcu %42. Danimarka %33, NATO’ya yeni üye olan İsveç ise %31.
Bu çerçevede NATO’nun savunma harcamaları hedefini yerine getirmek için, özellikle Yunanistan, Fransa, İtalya ve İspanya gibi kamu borcu çok yüksek olan Euro bölgesi ülkeleri, Avrupa Komisyonu’ndan savunma harcamalarının istikrar paktı ve Euro kriterlerinin dışında tutulmasını talep ediyorlar. Avrupa Komisyonu da bu yöndeki ulusal istekleri olumlu karşılıyor.
Lahey zirvesinde Rutte, savunma harcamalarının 3.5 puanının silahlı kuvvetlere yönelik imkan ve yeteneklere, 1.5 puanının da savunma lojistiği, tesis ve altyapıya harcanmasını talep edecek. Statista sitesinin rakamlarını esas alırsak eğer, 1,45 trilyon dolarlık bir GSYH’ye sahip olan Türkiye’nin her yıl yaklaşık 72,75 milyar doları savunmaya harcaması gerekecek. Türkiye henüz resmi şekilde dile getirmemiş olsa bile, diplomatik çevrelerde savunma harcamalarını %2’den %3.5’a yükseltmeyi hedeflediğini dile getiriyor.
Türkiye’nin GSYH’sine oranla kamu borcu İsveç ile Lüksemburg’un düzeyinde. Bir başka deyişle çok düşük. Bu yüzden Ankara’nın %5’lik hedefi yerine getirmek için aslında sorun yaşaması öngörülmüyor. Ancak... Müttefiklerin de Türkiye’ye silah satışında sınırlama getirmemeleri lazım. Sadece bu savunma yatırımlarını hangi imkan ve yeteneklere ve hangi altyapılara harcanması gerektiğinin kararını alması gerekecek. Ancak bazı Avrupalı müttefikler için bu konu oldukça tartışmalı olacak.
Ayrıca bu kadar para bu kadar ‘tehlikeli’ gerekçelere harcandığı vakit, sonunda bu silahları kullanmak mecburiyetinde mi kalınacak? Yoksa sadece nükleer caydırıcılığa alternatif olan konvansiyonel ikna gücüne mi dönüşecek?
Bir husus kesinlik kazanıyor. Uzun yıllar savunma alanında Avrupa’yı adeta ‘afyonlayan’ ABD, Trump yönetimi ile adım adım Avrupa kıtasını daha özerk, daha bağımsız ve ABD’ye daha az ihtiyacı olan bir topluluk haline getiriyor.