Gezi Parkı protestosu, Türkiye’de demokrasinin, birlikte yaşama kültürünün ve toplumsal güvenin güçlenmesine çok önemli katkılar verdi.
Gençler, farklılıkları içinde birlikte oldular.
Toplumsal kutuplaşmadan nasıl çıkılacağını gösterdiler.
Kültürel ve kimliksel farklılığın bir sorun değil, aksine bir zenginlik olabileceğini ortaya koydular.
Protestolarıyla ve eleştirileriyle, yaratıcılığı sergilediler.
Yeni bir siyaset anlayışını ve pratiğini yaşama geçirdiler.
Son dönemde yaşadığımız “Çözüm Süreci”yle, Türkiye konuşmaya başladı.
Gezi Parkı protestosu içinde de, Türkiye, gençleriyle konuştu.
Gençlerle, “Türkiye Konuşuyor” tablosu çok daha güçlenmiş oldu.
Ki bu tablo, Türkiye’nin yarınının ve geleceğinin güvencesidir.
Doğrudur: Gezi Parkı protestosu sonrası yaşanan olaylar içinde, Başbakan ve ailesine kabul edilemeyecek ahlak dışı küfürler edildi.
Ahlak dışı sloganlar seslendirildi ve duvarlara yazıldı.
Bu küfürleri ve sloganları en sert biçimde kınadım, kınadık ve kınıyoruz.
Ama, Gezi Parkı protestosu, ilk ve son kertede, Türkiye’ye çok olumlu katkıda bulunan bir toplumsal olaydır.
Bu gerçeği görmeliyiz.
Gençlere değer vermeliyiz.
Çözüm sürecinde, başta Ege Bölgesi olmak üzere, Güney Doğu ve Doğu Anadolu’da bir sürü ilimizi dolaştım, insanlarımızla konuştum, onları dinledim.
Türkiye insanının makulü konuştuğunu, makulü tercih ettiğini ve bunun çok önemli bir nitelik olduğunu gördüm.
Çözüm sürecinin başarı şansını, Türkiye insanının “makul olma” niteliği yarattı.
Gezi Parkı da gençleriyle, makul bir talebi ve protestoyu sergiledi.
Bu nedenledir ki; Gezi Parkı üzerine yapılan yorumlarda, haklı ve doğru olarak;
Türkiye’de demokrasinin olgunlaşmasından;
Türkiye’nin gençleri yoluyla AB üyesi bir ülke görüntüsü vermesinden;
Yeni bir vatandaşlık anlayışının ortaya çıkmasından ve,
Birlikte yaşama kültürünün güçlenmesinden bahsedildi.
Buna karşın, Gezi Parkı’nı ve gençleri doğru yorumlaması gereken ilk ve en önemli kişi olan Başbakan, gençleri kucaklamayı tercih etmedi.
Gezi Parkı’nı kendisine bir tehdit olarak gördü.
Gezi Parkı’ndaki gençlere, ulusal ve uluslararası faiz lobisinin kullandığı bir araç olarak yaklaştı.
Ve tüm söylemini tehdit ve güvenlik üzerine kurdu.
Başbakan, lütfen, bu okumadan vazgeçin; gençleri kucaklayın, onlarla konuşun.
Gençler, artık evlerine dönsünler.
Bir baba olarak, bir üniversite hocası olarak, endişeyle Gezi Parkı’nı izliyorum.
Hepimiz izliyoruz.
Çocuklarımız, öğrencilerimiz oradalar.
Bu yazının çıktığı gün, sizlerle Gezi Parkı’ndan bir grubun görüşmesi olacak.
Bu görüşmede sizin yaklaşımınız çok önemli.
Akil İnsanlar Komisyonu’nda çalışan birisi olarak, sizden, komisyonun ilk toplantısında yaptığınız o güzel konuşma gibi kucaklayıcı bir söylem ve tavır bekliyorum.
Hepimiz bekliyoruz.
Gençler bunu hak ediyorlar, Sayın Başbakan.
Türkiye sizden bu tavrı bekliyor.