Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın iç turizmi canlandırmak, destinasyon çeşitliliğini artırmak amacıyla başlattığı şehir tanıtım turları kapsamında bu kez rotam Güneydoğu’ydu. İlk durağım Diyarbakır’dı. Ardından soluğu Şanlıurfa Kültür Yolu Festivali’nde aldım. İzninizle bu güzel yolculuğa Diyarbakır’la başlayalım.
Hani hep derler ya, “Diyarbakır doğunun Paris’i” diye… Gerçekten de öyleymiş. Şehir, beklentimin çok ötesinde modern, tertemiz ve oldukça etkileyiciydi. Tarih derseniz tarih, kültür derseniz kültür. Bir yanda binlerce yıllık geçmiş, diğer yanda capcanlı bir şehir hayatı. Suriçi bölgesi âdeta yaşayan bir tarih sahnesi. Tüm tarihi eserler birbirine yürüme mesafesinde. Bu da şehri gezmeyi oldukça kolay ve keyifli hâle getiriyor.
Şehre adım atar atmaz yoğun bir turist kalabalığı karşıladı beni. Otobüs otobüs gelen gruplar, ellerinde haritalar, rehber eşliğinde şehri karış karış geziyorlardı. Diyarbakır âdeta bir açık hava müzesi olmuş. Kültür ve Turizm Bakanlığı gerçekten çok kıymetli bir iş çıkarmış. Tarihi yapılar restore edilmiş, alanlar düzenlenmiş, bilgiler ziyaretçilere kolayca ulaşabilecek şekilde hazırlanmış.
İki gün boyunca gezip görebildiğim yerleri saymaya kalksam, liste epey uzun: Eğil Kalesi, Peygamberler Makamı, Çayönü Höyüğü, meşhur Diyarbakır Surları, On Gözlü Köprü, Ulu Cami, Bakırcılar Çarşısı, Zerzevan Kalesi ve içindeki etkileyici Mithras Tapınağı, bir de tabii ki Sülüklü Han... Her biri ayrı bir hikâye, ayrı bir güzellik.
Şehri gezerken Diyarbakır Valisi Sayın Murat Zorluoğlu ile de bir araya geldim. Kendisi beni, “Diyarbakır Kral Yolu Rotası Oluşturma Projesi”nin açılışına davet etti. Ardından birlikte Çayönü Kazı Alanı’nı da gezdik. Vali Bey’in bölgeye duyduğu heyecan ve bağlılık her hâlinden belli.
Diyarbakır’da dikkatimi çeken bir başka konuysa güvenlik oldu. Sokakta yürüyen herkesle sohbet ettim, hepsi aynı şeyi söyledi: “Burası batıdaki pek çok şehirden daha güvenli.” Her köşe başında turizm polisi var, sadece güvenlik değil, yabancı turistlere rehberlik de ediyorlar. Bu uygulamayı çok takdir ettim.
Hoşgörü şart!
Ancak halkın küçük bir sitemi var. Trafik polisleri... Anlattıklarına göre, biraz fazla cezacı bir tutum içindelermiş. Kendi başıma da geldi. Bir aracın içinden inerken, saniyeler içinde ceza süreci başladı. Oysa Diyarbakır bir hoşgörü şehri. Rahmetli Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın adı hâlâ herkesin dilinde. Bu yüzden naçizane bir önerim olacak. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğüne bağlı trafik birimleri, bu kentin ruhuna uygun bir yaklaşımla özellikle trafik uygulamalarında biraz daha anlayışlı davranabilir.
Şanlıurfa cıvıl cıvıl
Ve sonra yönümü Şanlıurfa’ya çevirdim. 24 Mayıs’ta başlayan ve 1 Haziran’a kadar devam edecek olan Şanlıurfa Kültür Yolu Festivali’ne denk geldim. Şehirde adeta bir kültür şöleni vardı! Müzeler dolup taşıyor, sokaklar cıvıl cıvıldı. Lezzet duraklarında uzun kuyruklar, sahnelerde her akşam başka bir sanatçının konseri… Mapping gösterileri, atölyeler, söyleşiler… Bir festivalden fazlasıydı yaşananlar.
Bakanlık bu festivalleri sadece kültürel değil, aynı zamanda sosyal bir barış projesi olarak da görüyor. “Terörsüz Türkiye” hedefinin bir parçası olarak, bu tür etkinliklerin özellikle Güneydoğu’da düzenlenmesi hem bölge halkı hem de ziyaretçiler açısından çok kıymetli. Şehirlerin bu festivalleri sahiplenmesi de ayrıca takdire şayan.
Şanlıurfa’da ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı Yaşayan Miras ve Kültürel Etkinlikler Genel Müdürü ve Türkiye Kültür Yolu Festivalleri Direktörü Selim Terzi ile de bir araya geldim. Festivalin perde arkasında neler var, hangi projeler yolda, bunları da ilerleyen günlerde sizlerle paylaşacağım.
Kısacası Güneydoğu, bu yaz bambaşka bir tat sunuyor. Rotanızı bu topraklara çevirmenizi gönülden tavsiye ederim.
Sağlıcakla kalın.