Güneydoğu Anadolu, yıllarca terör belasından çok çekti; terör, turizmin, sanayinin, tarımın gelişmesinin önünde bir engel oluşturdu. Turistik gezi amacıyla gidenler, içlerinde bir güvenlik endişesi duymadan edemiyordu. Son yıllarda bu kaygı epey aşılmıştı. Güneydoğu’daki kentlerimiz, turist çekebilmek için büyük çaba içine girmişlerdi. Ben de bu çabalarına destek olmak amacıyla defalarca bu kentlere gittim, en uç noktalara kadar… Gördüm ki; bu toprakların sadece terörle anılması büyük bir haksızlık. Çünkü bu bölgede, aynı zamanda binlerce yıllık bir tarih, eşsiz bir kültür ve yürekten gelen bir konukseverlik var.
Ve şimdi... Türkiye’nin yıllardır süren mücadelesiyle terör örgütü PKK’nın kendini feshetme ve silah bırakma kararı almasıyla yepyeni bir dönem başlıyor. Bu karar, sadece bir güvenlik gelişmesi değil, aynı zamanda Güneydoğu’nun makûs talihinin değişeceğinin de işareti.
Yıllardır gitmek isteyip de terörden
Geçen hafta, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in davetiyle Antalya’daydım. Ama bu defa rotam ne denizdi ne de güneş… Yolum, şehrin zengin mutfak kültürünü dünyaya tanıtmayı amaçlayan 4. FoodFest Antalya Uluslararası Gastronomi Festivali için düştü.
İlk yılından bu yana takip ettiğim festivalin geldiği noktayı görmek gerçekten sevindiriciydi. Bu sene de gelenek bozulmadı. Festival öncesinde, Başkan Böcek ile hasada çıktık. Domatesin peşine düşüp kendimizi seraların içinde bulduk. Ayağımız çamura battı, ama yüzümüz güldü. Çünkü domates, dalında gülümseyen bir sebze!
Hasadın ardından festival alanında stantları gezdik. Her bir stant, her bir ürün ayrı bir hikâyeydi. Kalabalığın arasında Antalya Valisi Hulusi Şahin ile de karşılaştık. Göz göze gelir gelmez gülümsedik. Çünkü bugüne kadar görev yaptığı şehirlerde nerede bir festival varsa yolumuz mutlaka kesişti. Ayaküstü kısa bir sohbet
Bazen bir karar, sadece bir imza değildir. Bazen bir karar, bir ömürlük güzelliğin devam etmesi, bir coğrafyanın nefes alması, bir çocuğun göl kenarında hayaller kurmaya devam edebilmesi anlamına da gelir. Uzungöl için alınan o karar, tam da böyle bir anlam taşıyor.
Yıllardır gündemdeydi Uzungöl’e yapılacak hidroelektrik santral (HES) projesi. 2008’den beri yöre halkı, çevreciler, doğaseverler hep aynı şeyi söyledi:
“Uzungöl’e dokunmayın!”
Ve o ses, nihayet duyuldu.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, bir süre önce HES projesinin Çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporu sürecini sonlandırdı. Trabzon Büyükşehir Belediyesi ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın olumsuz görüşleriyle alınan bu karar, Uzungöl için âdeta bir “ikinci doğuş” anlamına geliyordu.
Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç’in şu sözü ise her şeyi özetliyor:
“Başka HES bulunur, ama başka Uzungöl
Havalar ısınmaya başlayınca deniz sezonu da yavaş yavaş açılıyor. Ege ve Akdeniz sahilleri yine dolup taşmaya hazırlanıyor. Tatil rotasını Yunan adalarına çevirmeye hazırlananlar da var ama bu yıl bizim sahillerimizde işler biraz daha farklı. Belediyeler ciddi anlamda kolları sıvamış durumda. Bu amaçla birkaç belediye yetkilisiyle konuştum, ne gibi hazırlıklar içinde olduklarını öğrendim. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Bu yaz halk plajlarında âdeta beş yıldızlı tatil konforu yaşanacak!
Söz gelimi Çeşme’nin gözbebeği Ilıca Plajı… Denizi tertemiz, kumu incecik, rüzgârı ise mis gibi; bu yıl da tatilcilerin uğrak noktası olacağı şimdiden belli. Üstelik haberler güzel: Vatandaşlar plajı geçen yıl olduğu gibi bu yıl da ücretsiz kullanabilecek. Şemsiye ve sandalyeni al gel! Dileyen kimseye bağımlı olmadan kendi eşyasıyla denizin keyfini çıkaracak.
Bodrum derseniz… Orası da boş durmamış. 50 halk plajı ücretsizmiş; 17’si ücretli olmak üzere toplamda 67 plaj hazır bekliyormuş misafirlerini. Her keseye, her zevke göre bir yer var
Adana gerçekten çok özel bir şehir. Ama bir o kadar da ihmale uğramış! Her yağmurda caddeler, sokaklar göle dönüyor. Geçen hafta yine aynı manzara yaşandı, Adana’dan onlarca şikâyet geldi. Gelen mesajların ortak noktası şuydu: “Şehir hâlâ eski Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak dönemindeki altyapıyla ayakta duruyor!” Hedefte ise Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar vardı. Yağmurun ardından oluşan göletlerde çocuklar yüzdü; pes artık! Altyapı dediğiniz böyle mi olur?
Ben de Adana’ya her gidişimde bunu iliklerime kadar hissediyorum. Şehir ruhsuz, bakımsız ve değişmemiş. İlk kez on beş yıl önce gitmiştim, şimdiki hali neredeyse birebir aynı. Ne kaldırımda bir değişim var ne sokaklarda ne de peyzajda! Adana, 15 yıl öncenin tozlu hatırası gibi duruyor.
İşin daha da üzücü yanı, bu eleştirilerin Adanalılardan gelmeye başlaması. Artık her gün şikâyetlerin artması… Yani orada yaşayanlar bile bıkmış durumda. Oysa Zeydan Karalar sadece Adana’nın belediye başkanı değil, aynı zamanda
Side’de, geçen hafta Antik Apollon Tapınağı’nın görkemli çevresinde, tarihle iç içe bir festival yaşandı: “Girit’ten Side’ye Kültür ve Lezzet Festivali.” Manavgat Belediyesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen etkinlikte, Girit mutfağının eşsiz tatları, müzik ve dansla harmanlanarak ziyaretçilere unutulmaz anlar yaşattı.
Kortej yürüyüşüne Girit’ten gelen konuklarla katılan Belediye Başkanı Dr. Niyazi Nefi Kara’nın, etkinliğe dair yaptığı açıklamalarda şu söz dikkat çekiciydi: “Manavgat sadece yaz turizmi değil, dört mevsim yaşanacak bir kültür ve doğa hazinesidir.”
Gerçekten de öyle.
Bu festivalde sadece yemeklerin değil, dostluğun da tadı damağımızda kaldı. Girit ve Side halkının buluşması, iki toplumun ortak geçmişine ve sıcak geleceğine bir selam gibiydi. Hanya Belediyesi ile Manavgat Belediyesi’nin kardeş şehir olması da bu dostluğun kalıcı bir adımı oldu.
Yeri gelmişken; Temmuz 2023’te İstanbul’a atanan Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosu
İstanbul trafiğini uzun uzun anlatmaya gerek yok. Zaten her sabah, her akşam hepimiz o çilenin içindeyiz. Yollar sabrımızı törpülüyor, direksiyon başında içimizden sayıyoruz… Ama geçen gün karşılaştığım bir manzara var ki, “Pes artık!” dedirtti.
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü yönüne doğru ilerlerken, Ümraniye'de Kartur Göksu Dinlenme Tesisleri'nin önünden geçiyorsunuz. Yol kenarında bir mola yeri… Ama bu yazının konusu çayı, kahvesi değil! Asıl mevzu, hepimizin gözünün önünde yapılan büyük bir gariplik.
Tesisin hemen önünde Karayolları’na ait olduğu her hâlinden belli bir servis yolu var. Hani şu acil durumlar için bırakılan, arıza yapan araçların yanaştığı, gerektiğinde can kurtaran yollar… Ama orası şu an bir reklam panosuna dönüşmüş durumda!
Yanlış duymadınız… Yaklaşık 15-20 tane reklamla kaplı kamyon, sıra sıra o yola dizilmiş. Üstelik bu da yetmemiş, iki bariyerin arasına zincir çekilerek yol tamamen kapatılmış! Devletin yolu resmen
Bu hafta size anlatmak istediğim olay tam anlamıyla “pes” dedirtecek cinsten. Hem sinir bozucu hem de insanın aklıyla dalga geçiliyormuş gibi…
Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımın evindeydim. Sohbet muhabbet derken, eşi mutfakta bardak yıkarken elini kesti. Ufak bir kesik gibi görünüyordu ama işte ne olur ne olmaz diyerek en yakın hastaneye, Acıbadem Zekeriyaköy Tıp Merkezi’ne gittiler. Belki dikiş gerekir, belki enfeksiyon kapar diye düşündüler, haliyle…
Kısa süre sonra geri geldiler. “Ne oldu, ciddi miymiş?” diye sordum. Verdikleri cevap karşısında ağzım açık kaldı. Sadece yara bandı yapıştırılmış. Evet evet, sadece bir bant. Ama neyle geldiler biliyor musunuz? Tam 13 bin 55 liralık bir faturayla!
Şaka gibi ama gerçek. Ufak bir pansuman yapılmış, bandaj yapıştırılmış ve gönderilmişler. Ama faturaya bakarsanız sanki büyük bir operasyon geçirmiş gibi “Muayene, pansuman, kontrol” falan derken, iki ayrı fatura düzenlenmiş. Bir kısmı sigortadan, kalanı da cepten ödenmiş. Toplamda 13.055,52 TL!
Şimdi soruyorum bu kadar basit bir