“Daha demokratik, adil ve insancıl bir dünyaya doğru ilerliyor muyuz? Yoksa oligarşiye, otoriterliğe, sömürgeciliğe ve uluslararası hukukun reddine geri mi döneceğiz?” - Bernie Sanders
Yukarıdaki alıntı ABD’de Demokrat Parti’den iki kez başkan aday adayı olan Senatör Bernie Sanders’ın, geçtiğimiz Cuma İngiliz The Guardian gazetesinde kaleme aldığı makaleye aittir. Sanders, ABD’nin Rusya’yı kınayan ve Ukrayna’dan askerlerini geri çekmesini isteyen BM kararına ret oyu vermesiyle birlikte artık demokratik değerlerden uzaklaştığını ifade ediyor. Gerçekten de ABD’nin en yakın müttefikleri tarafından BM’ye sunulan bu metne ABD’nin hayır demesi paradigmal bir kaymanın somut örneğidir.
Love Actually (Aşk Her Yerde), hayatımda önemli bir yeri olan, defalarca izlememe rağmen her seferinde gözlerimin dolduğu bir filmdir Komedi türünde olmasına rağmen insanı derinden etkileyen sahneleri de vardır. Aklımdan çıkmayan bir kısmını kısaca anlatayım: İngiltere başbakanı bekardır ve başbakanlık yerleşkesi No:10 Downing Street’e adım attığından beri orada çalışanlardan birine abayı yakmış durumdadır. Karşılıklı masumane flörtleşmeler yaşanırken bir yandan ülke yönetimi de devam etmektedir. Başbakan, partisi tarafından ABD’ye karşı daha sert bir duruş göstermesi yönünde telkinlere maruz kalsa da kendisi daha politik davranılması gerektiğini dile getirir. Çok geçmeden ABD başkanı bir ziyarette bulunur. Bu sırada İngiliz başbakan, gönlünü kaptırdığı kadın ile Amerikalı lideri fazla samimi bir halde yakalar. Ali Cabbar’a dönen başbakan, hemen sonra düzenlenen basın toplantısında bu sefer politik bir tutum sergilemeyi tamamen bırakır ve İngiltere’nin artık bir zorba tarafından istendiği gibi şekillendirilemeyeceğini coşkuyla haykırır. Siz güçlü olabilirsiniz ama bizde de David Beckham’ın sol ayağı hatta sağ ayağı var, Harry Potter var diyerek mizahi bir şekilde ülkesinin onurunu savunur.
Geçtiğimiz hafta Trump ile İngiltere başbakanı Keir Starmer’ın Beyaz Saray’daki görüşme sonrası medyaya verdikleri görüntü bana bu sahneyi hatırlattı. Tabii tam tersine bu sefer Starmer Trump’ın suyuna gitmeye çalıştı. İngilizler gerçek hayatın film gibi olmadığını görmüş oldular. Öyle ki, devlet başkanı halen İngiltere Kralı olan Kanada’nın Trump tarafından tehdit edilmesine dair bir yorum bile yapmadı İngiltere başbakanı. Macron’dan daha pasif bir görüntü sergileyen Starmer, klasik olarak İngiltere ve ABD arasındaki özel ilişkiye ve Batı’nın müttefikleriyle güçlü olduğuna vurgu yaptı. Tabii Avrupalı liderlerin de işi kolay değil. Sonuçta karşınızda ABD başkanı var ve her ne kadar çılgınca, akıl dışı söylemlerde bulunsa da siyaset yaparken çıkarlarınızı düşünmek zorundasınız.
Harry Potter demişken, seride Voldemort kendisine karşı çıkanlara yaşam şansı tanımayan, ırkçı ve güç zehirlenmesi yaşayan bir karakterdir. Öyle bir korku salmıştır ki ismi bile ağıza alınmaz. Harry Potter ise gücünü sevgi ve dostluktan alarak kötülüğe karşı savaşır.
Merz, Trump’a karşı koyabilecek mi?
Almanya’daki seçimlerle ilgili içimden şöyle geçirdim: yine “AfD tarihinin en iyi sonucunu aldı” minvalinde haberler göreceğiz. Yerel, genel, Avrupa genelinde, hangi seçim olursa olsun fark etmiyor, hep aşırı sağın yükseldiğine tanık oluyoruz. Trump ve destekçilerinin açık bir şekilde kazanmalarını istediği AfD ikinci büyük parti konumuna geldi. Birinci olan Hristiyan Demokratların lideri Friedrich Merz ilginç bir karakter; aslında Trump ile çoğu konuda aynı muhafazakâr tutuma sahip ancak seçimi otokrasi ile demokrasi arasında bir yarışa çevirmeyi başararak Trump karşıtı bir pozisyon aldı. Merz liderliğindeki Almanya artık Amerika sız bir Avrupa yaratmaya çalışacak. Macron ve Starmer Trump’ı hoş tutmaya çalışırken belki de ABD başkanının başını ağrıtacak kişi Merz olacak.
Zelenskiy’ye acıdım
Yazıyı tam bitirip göndermişken Zelenskiy’nin Beyaz Saray ziyaretinden görüntüler gelmeye başladı. Açıkçası devlet adabından tamamen yoksun, sanki okul bahçesinde bir çocuğu ikiye bir kıstırmış gibi davranan Vance ile Trump’ı seyrederken vicdanım sızladı. Keşke Zelenskiy hiç münakaşaya girmeden kalkıp gitseydi ve kendini o duruma düşürmeseydi.