“Nasıl oluyor da yaşlı bir evsizin aşırı sıcaktan ölmesi haber konusu olmazken, borsanın iki puan düşmesi haber oluyor?”
* Papa I. Francis
Jorge Mario Bergoglio, 17 Aralık 1936’da Arjantin’in başkenti Buenos Aires’de doğdu. Çocukluğunda ciddi bir solunum yolu hastalığı geçirdi ve akciğerlerinden birini kaybetti. 1958 yılında Cizvitler’e katıldı. İsa Cemiyeti olarak da bilinen bu tarikat, yoksullara yardım etmesiyle ün kazanmıştı. Bergoglio gençliğinde çeşitli işler yaptı, bunların arasında gece kulübünde koruma olarak çalışmak da vardı. Papaz olduktan sonra da mütevazi hayatına devam etti. Arjantin’de yaşarken kiliseye metro ile gidiyordu.
2001’de Papa II. John Paul tarafından kardinal yapıldı. 2005’deki konkavda adaylardan biriydi ancak seçilemedi, Joseph Ratzinger, XVI.. Benedict ismiyle yeni Papa oldu. Benedict beklenmedik bir şekilde 2013’de istifa ettiğini açıkladı. Benedict’in ardından Bergoglio konkav tarafından Papalığa seçildi. Bu tarihi bir seçimdi. Daha önce hiç kullanılmamış Francis ismini alarak I. Francis oldu. Tarihte ilk defa Güney Amerika’dan bir Papa Katoliklerin ruhani lideri konumuna geldi. 741 yılında ölen III. Gregorius’dan sonra da ilk defa Avrupa dışından birisi Papa seçildi. Aynı zamanda ilk Cizvit Papa sıfatında da sahipti.
Francis tabiri caizse devrimci bir Papaydı. Halka yakın durabilen, pek çok konuda geleneklerin dışına çıkan, değişen dünyaya ayak uydurmaya çalışan bir liderdi. Hayat tarzı haline getirdiği sadeliği, Papa olduktan sonra da bırakmadı. Boynuna altın hac, ayağına kırmızı pabuç giymeyi reddeti. Ölümünden sonra bile mütevazılığı bırakmadı; Vatikan yerine Santa Maria Maggiore Bazilikası’na gömülmeyi vasiyet etti. Üzerinde sadece “Franciscus” yazılı, gösterişten uzak bir mezarı olmasını istedi.
Kadınların din görevlisi olmasını aktif olarak teşvik etti. LGBT konusunda tolerans gösterilmesini öğütledi. Çocuklara karşı babacan bir tavır sergiledi, yanına yaklaşmalarına izin verdi. Halkın üstünde ilahi bir pozisyonda değil, halkın içinde herkes gibi olmayı arzuladı.
Çağımızda artık aksi yönde davranan bir Papa’nın olması da pek mümkün değildir. Bir bakıma Vatikan ile Avrupa’nın krallıkları arasında ciddi benzerlikler vardır. En önemli ortak nokta, siyasal güçlerini kaybetmiş, sembolik makamlar olmalarıdır. Aydınlanma Çağı’na kadar Avrupa siyasetini dizayn eden, uluslararası ilişkilerde söz sahibi olan Vatikan, günümüzde bu konumundan çok uzaktadır. Papalık, milyonları haçlı seferlerine yollayabilen, hoşuna gitmeyen kralları aforoz edebilen bir pozisyondan, bir BM İyi Niyet Elçisi pozisyonuna benzer bir hale gelmiştir.
Her şeye rağmen halen Papa’nın insanlık üzerinde önemli bir etkisi vardır. İngiliz Kraliyet Ailesi’nin İngiliz halkı üzerindeki etkisine benzer şekilde Vatikan bir manevi kayadır. Dini inancı kuvvetli olsun, zayıf olsun ya da hiç olmasın, adı üstünde bir baba figüründen bahsediyoruz. İnsanlar sırtlarını dayayacak bir babaya her zaman ihtiyaç duyacaklardır. Kraliçe II. Elizabeth nasıl bir sevimli büyükanne misyonunu üstlendiyse, bundan sonraki Papalar da tatlı büyükbaba rolünü oynayacaklardır.
Deprem bilmecesi
6 Şubat depreminden sonra Türkiye’deki uzmanların yine kafa karıştıran açıklamaları olmuştu. Gazetede konuşurken ya bu işin aslı nedir bir de ülke dışından görüş alalım demiştik. ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu (US Geological Survey, USGS)’den Rich Briggs ile iletişime geçmiştim. Detaylı bir şekilde bilgi vermişti ancak bana gelen cevabın sadece şu kısmını tekrar sizlere iletmek istiyorum: “Aslında senin sorularının kalbinde yatan gerçek şu: Bu konuda hem Türkiye’de hem dünya genelinde pek çok tartışma yapılabilinir ve sonuç olarak yine kesin bir cevap veremiyor oluruz. Şu anda halen büyük bir depremden hemen önce tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz!” Sonuç olarak, bilimsel açıdan kesin bilinmeyen bir konuda halkın paniğe sevkedilmesi ne kadar yanlışsa, hiçbir tedbir almadan hayata devam etmek de o kadar yanlıştır.