Prof. Dr. Cengiz Kuday / cengiz.kuday@milliyet.com.tr
1754’te İzmit merkezde saat 03.30’da şehrin büyük bir kısmını etkileyen deprem, İstanbul’da da birçok evin hasar görmesine sebep oldu. Edirnekapı surları, Yedikule’nin bazı duvarları, birçok cami tamamen yıkıldı.
Anadolu’nun deprem tarihi binlerce yıl geriye uzanıyor. Istanbul’da deprem ile ilgili ilk yazılı belgeler Bizans’ın erken dönemlerine rastlıyor. Bu kayıtlara göre, imparator Arkadis devrinde MS 298-402 yılları arasındaki depremlerde İstanbul’un yerle bir olduğu belirtilmiştir. Yine aynı kayıtlarda 480-527 yılları arasındaki depremle yıkılan İstanbul’un yeniden inga edildiği bildirilmiştir.
Ayasofya harap oldu
II. Justinien devrinde Ayasofya’nın ilk yapıldığı 26 Aralık 537’de şehir tekrar depremle yıkılmış ve kilise tamamen harap olmuştu. 557’de yeni bir deprem şehri tekrar oturulamaz hale getirdi. 740 yılında İstanbul tekrar depremle sarsıldı, maddi hasar ve çok sayıda can kaybı oldu. 869’da şehir 40 gün süreyle değişik şiddette depremlerle sarsıldı ve harap oldu. Bu depremde surları
İsmail Özcan - Türkiye’de Kahramanmaraş merkezli olarak meydana gelen ve çevredeki on ili kapsayan deprem, ne ülkemizde ne de dünyada daha önce benzeri görülmüş bir depremdir. Deprem sonrası ortaya çıkıp daha önce bu depremle ilgili olarak uyarılarda bulunduğunu söyleyen hiçbir deprem bilgini, profesörü; bu depremin 7.4’ün üzerinde 7.7 şiddetinde olacağını ve dokuz saat sonra da 7.6 şiddetinde başka bir deprem meydana geleceğini öngörmüş değildir. Söz konusu iki depremin ülkemizin 1/7’si olan 110 kilometrekarelik (Yunanistan’ın bütününe yakın, Hollanda’nın üç katı kadar) bir alanını etkileyeceğini de öngörmüş değillerdi.
Bu deprem; şiddetiyle, süresiyle, çapı ve boyutuyla bütün öngörüleri, tarihsel bütün tecrübeleri yanıltan bir depremdir. Deprem bölgesinde bulunanların, gidip olanı biteni görenlerin kıyametin bir çeşidi diye niteledikleri, çok sayıda sürprizlerle ortaya çıkmış bir depreme en gelişmişler
Bülent Akarcalı / bulent@bulentakarcali.com - Atalarımızdan gelen “Söz gümüşse sükut altındır’’ deyimi bazı durumlarda susmayı bilmenin marifet olduğunu anlatır.
Ama bu marifet maalesef Türkiye söz konusu olduğunda tam tersine dönüşüyor ve ahmaklık derecesine varan söylemler ortaya çıkıyor:
** Kuran-ı Kerim’in yakılmasına mazeret arayan İsveç Dışişleri Bakanı “Üçlü mutabakatta din konusu yoktur” sözleriyle saçmalama sanatında yeni bir sayfa açıyor.
Bu saçmalık yetmezmiş gibi arkasından başka bir tanesini yumurtluyor, “Kur’an-ı Kerim yakmak yasal değilmiş ama ifade özgürlüğüne uygunmuş”!
Her ikisi de “Özrü kabahatinden büyük’’ lafının boşuna söylenmemiş olduğunu belgeliyor.
Adam dışişleri bakanı olmuş ama adam olamamış. Bu söylemlerin çok tehlikeli olay ve eylemlere hatta cinayetlere yol açabileceğini, bu anlayış ve söylemlerle cehennemin kapısını araladığını fark edemiyor. Eski başbakanları Olof Palme’yi öldüren PKK
BÜLENT AKARCALI- Ermeni asıllı eşinin ve Ermeni lobisinin etkisiyle uzun yıllardır Türkiye aleyhine istisnasız her konuya sahip çıkan, yakın dostu Yunan sever Başkan Biden’a yaranmak amacıyla Yunan lobisinin maaşlı memuru gibi çalışan bu adam gerçekten ABD’ye mi hizmet ediyor?
Yoksa, Türkiye’ye daha fazla yaptırım uygulanması, F-16’ların verilmemesi için uğraşan, Ege ve Kıbrıs’ta ABD’nin dengeli değil Yunan ve Rum çıkarlarına uygun politika gütmesi gibi söylemleriyle, ABD ve Türkiye’nin karşıt kutuplarda olmasını mı sağlamaya çalışıyor?
Esas amacı, bölgenin en büyük askeri ve ekonomik gücü Türkiye’yi ABD’den uzaklaştırmak mı ?
Yoksa, eski bir Küba göçmeni olan ve yine durup dururken Yunan televizyonlarına, Türkiye karşıtı kin ve nefret dolu söylemleriyle gündeme gelen bu adamın gizli amacı Türkiye’yi ABD’den koparıp Rusya’ya yakınlaştırmak mı?
ABD İstihbaratından emekli olmuş üst düzey bir yetkilinin Rusya lehine çalıştığı iddiasıyla hakkında soruşturma
İsmail Özcan - İsveç’te Türkiye Büyük Elçiliği önünde bir siyasi parti liderinin bir karşıtlık ve düşmanlık ifadesi olarak Müslümanların kutsal kitabı Kur’an’ı Kerim’i yakması olayı sadece Türkiye ve İsveç’te değil, tüm dünyada büyük yankılara sebep oldu. Bu eylem, bir adam böyle istiyor diye düşünce ve inanç özgürlüğünün bir gereği olarak takdim edildiyse de gerçekte düşünce ve inanç özgürlüğünü çiğnemenin, provokasyonun, nefret suçu işlemenin net bir örneği idi. Sadece bir dinin kutsal kitabının değil, herhangi bir beşeri kitabın içindekileri beğenmemek dolayısıyla yakılması için de aynı yargı geçerlidir. Kitap yakmak ilkelliktir, vandallıktır.
Avrupa, Rönesans’tan sonra tüm özgürlükler konusunda yükselen bir trend içinde yakaladığı ve öyle veya böyle 20. yüzyıla kadar sürdürdüğü performansı, 21. yüzyılın daha ilk çeyreğinde kaybetmeye
Bülent Akarcalı / bulent@bulentakarcali.com
‘Türkiye Diktatörlüğün Eşiğinde mi?’ İngiltere’nin ciddi kabul edilen Ekonomist dergisinin attığı bu başlık tesadüfü ya da demokrasi aşkından değildir. İngiliz hükümeti demiyorum doğrudan ama dolaylı yolla Batı kamuoyuna gönderdiği ve beni takip edin içerikli bir yönlendirme mesajıdır.
Kıta Avrupası’nda pek rastlanmayan ama Anglo-Sakson iki ülke ABD ve İngiltere’de özellikle dış politika konularında, nabız ölçmek amacıyla devletlerinin görüşlerini sayfalarına, ekranlarına taşıyan bir basın ve medya dünyası yanında, bir de ABD’de olan dış ilişkiler konseyi gibi bağımsız görüntülü etkili kuruluşlar vardır. Belirttiğim bu konseyde mesela her yazısında ülkemize ağır husumet içeren Robert Lubin gibi adamlar bulunur. Bu ilişki ağırlıklı olarak Dışişleri’nden geçer.
Ayrı ve bağımsız görünse de ABD’de CIA, Dışişleri Bakanlığı ile iç içe ve el ele çalışır.
İngiltere’de yapı oldukça ilginçtir. Dış istihbarat
Bilgay Duman - bilgay.duman@gmail.com
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani arasında bir telefon görüşmesi gerçekleştirildiği duyuruldu. Görüşmede ikili ilişkiler ve bölgesel konuların ele alındığı açıklanırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Sudani’ye Türkiye davetini yinelediği belirtildi. Bununla birlikte Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada da, ikili ve bölgesel işbirliğinin gelişeceğine ilişkin inancın dile getirilmiş olması dikkat çekti.
Türkiye ve Irak arasındaki ilişkilerin inişli çıkışlı seyir izlediğini söylemek yanlış olmaz. 2003’te ABD işgaliyle devlet ve siyasi yapının yeniden şekillendiği Irak’ta, Türkiye ile ilişkiler, ülke içi siyasetin yanı sıra bölgesel ve hatta küresel dinamiklerden de etkileniyor. Nitekim Türkiye’nin Irak politikasına bakıldığında, 2003-2005 arasında Ankara’nın nispeten sınırlı etkiye sahip olduğu düşük yoğunluklu bir politik dönem yaşandığı görülüyor. Bu dönemde 1 Mart Tezkeresi olarak
Ali Em - Mevsimlerin insan yaşamında önemli bir yeri vardır. Mevsimler, yılın Güneşten ısı, ışık alma süresi ve dolaysıyla iklim koşulları yönünden farklılıklar gösteren ve dört bölümden oluşan zaman sürecidir. Diğer bir anlatımla, zaman göstergesinin bir parçasıdır. Zaman, etkileşim içinde geçmişi, içinde bulunan süreci ve geleceği içine alan sürekliliği, değişkenliği ve sınırsızlığı içeren bir sürecin adı olarak tanımlandığında, mevsimler ise bu sürecin bir zaman ölçüm parçası olarak tanımlanır. Mevsim sözcüğü Arapça dilinden dilimize geçmiştir. Mevsimlerle, insan yaşamının iç içe olduğu, yaşam sürecinin mevsimlere göre şekillendiği görülür.
En önemli neden
Mevsimlerin ana öğeleri; ısı, ışık ve iklim koşulları olduğuna göre, iklim değişikliğinin en önemli nedenlerinden birinin küresel ısınma olduğu bilinmektedir. Küresel ısınma, atmosfere salınan sera gazların etkisiyle yıl içinde ölçülen sıcaklıkların artışı