Günümüzde bulaşıcı olmayan hastalıklar ön plana çıktı. Bu hastalıklar aynı zamanda kronik olup uzun süre yaşam konforunu ve iş gücünü olumsuz yönde etkiliyor
Dün ve önceki gün Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler Gıda Tarım Organizasyonu beraberliğinde yapılan bir sempozyuma konuşmacı olarak davetliydim. Elazığ’da yapılan bu sempozyumun oldukça faydalı ve etkili olduğunu düşünüyorum. Uluslararası katılımlı bu sempozyumda bulaşıcı olmayan hastalıklardan korunma ve kontrol amaçlı, sağlıklı beslenme, yiyecek güvenliği ve risk yönetimi gibi konulara değinildi. Bu yönde sürdürülebilirlik kavramı tartışıldı. Bulaşıcı olmayan hastalıklardan korunmanın temelinde koruyucu kardiyoloji ve kalp damar hastalıklarından korunma yattığı için benim özellikle hem ilgi alanım hem de hedef noktam söz konusuydu.
Çok eskiden insanların baş derdi ve korkulu rüyası bulaşıcı hastalıklardı. İnsanlar veba salgınından, tifo, kolera gibi bulaşıcı ve mikrobik hastalıklardan kalabalık kitleler halinde hayatlarını kaybediyorlardı. Tıbbın ilerlemesi, antibiyotiklerin bulunuşuyla tedavide çözüme ulaşıldı. Mikroplardan korunma, yayılmasını önleme konusunda bilinç gelişti. Aşılar bulundu. Bu hastalıklar hem önlenir hem de erkenden tanınıp uygun tedaviye başlanır hale geldi.
Eskiden genç yaşta insanlar bu tür hastalıklar nedeniyle hayatlarını kaybediyorlardı. Artık yaşam süresi uzadı. İleri yaş hastalıkları daha sık görülür hale geldi. İşte çağımızın sağlık açısından asıl ve en büyük problemi de böylece karşımıza çıktı. Yani bu sefer bulaşıcı olmayan hastalıklar ön plana geldi. Bu hastalıklar aynı zamanda kronik olup uzun süre yaşam konforunu ve iş gücünü olumsuz yönde etkiliyor.