Şifa insanın hayatı boyunca hiçbir zaman gündeminden düşürmemesi gereken bir kavramdır.
Tıptaki teknolojik ilerlemelerin yanında geleneksel tıp da giderek önem kazanmakta. Bu alandaki çalışmaları Sağlık Bakanlığı’mız tarafından davetli olarak katıldığım 24-27 Nisan tarihleri arasındaki “Kronik Hastalıklarda Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları” konulu 2. Uluslararası Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Kongresi’nde etraflıca gözlemledim. Bu yıl ikincisi düzenlenen kongre T.C. Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, T.C. Sağlık Bakanlığı ev sahipliğinde ve Dünya Sağlık Örgütü işbirliğinde gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın Onursal Başkan olarak katıldığı kongre, Sağlık Bakanımız Dr. Fahrettin Koca, Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, Bakan yardımcımız Prof. Dr. Emine Alp Meşe ve diğer değerli katılımcıların verdiği önemli mesajlarla başladı. Toplantıda dünyanın birçok ülkesinden bakan ve üst düzey sağlık çalışanlarından oluşan bir katılım mevcuttu.
15 başlık altında toplanıyor
Geleneksel ve tamamlayıcı tıp adından da anlayacağımız gibi uzun yıllardır süregelen gelenekselleşmiş ve modern tıbba ek, tamamlayıcı olarak kullanılan tedavi ya da korunma yöntemleridir. Genel olarak sanıldığının aksine sadece fitoterapi denilen bitkisel tedavileri değil, modern tıpta da kendini ispat etmiş olan akupunkturun yanı sıra, apiterapi, kupa terapisi, hirudoterapi (Sülük tedavisi), osteopati, kyropraksi, refleksoloji, ozonterapi, mezoterapi, maggotterapi (Larva tedavisi), müzik terapi, homeopati, hipnoz ve proloterapi olmak üzere 15 başlık altında toplanıyor.
Kongrede Sağlık Bakanımız Dr. Fahrettin Koca, Dünya Sağlık Örgütü’nün geleneksel ve tamamlayıcı tıbbı fiziksel ve ruhsal hastalıklardan korunma, bunlara tanı koyma, iyileştirme veya tedavi etmenin yanında sağlığın iyi sürdürülmesinde de kullanılan, farklı kültürlere özgü teori, inanç ve tecrübelere dayalı bilgi, beceri ve uygulamaların bütünü olarak tanımladığını belirtti. Ayrıca tıpta sadece hastalıkların tedavisi değil, hastalıklardan korunmak ve sağlıklı yaşamak için de ihtiyaç duyulan yaklaşımların, bilimsel çalışmalarla harmanlanarak günümüze taşıma sorumluluğuyla ele alınmasının önemine vurgu yaptı.
Türkiye’de önceleri tıp camiasının bilgisi ve kontrolü dışında tutulan geleneksel yaklaşımlara ilişkin gerekli düzenlemelerin yapıldığını belirterek biz hekimlerin bu konuya sahip çıkmamız gerektiğinden bahsetti.
Bozulmuş yaşam tarzı
Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Erdoğan yaptığı konuşmada hayatın teknolojik ve bilimsel açından her geçen gün ilerlediğini, fakat maalesef bu ilerlemenin yaşam kalitesi ve insani değerler noktasında kendini gösteremediğini vurgulayarak, etrafımızda birçok insanın kronikleşmiş hastalıkların pençesinde olduğunu, daha endişelendiren noktanın ise bu yaşın düşmesi olduğunu belirtti. Erdoğan’ın dikkati çektiği diğer önemli nokta endüstriyelleşmiş diyetlerin geleneksel mutfak kültürünü sistematik olarak öldürmekte olduğu, modern hayatın sağlamış olduğu konforla fiziksel aktivelerin bitişi, özellikle gençlerde ve çocuklardaki ekran bağımlılığı, aşırı alkol aktif, pasif sigara içilmesi, çevre ve hava kirliliği, her yanı çevreleyen kimyasallar ile bozulmuş yaşam tarzıydı. Kronik hastalıkların önlenmesinde yaşam tarzı değişikliği son derece önemlidir. Şifa insanın hayatı boyunca hiçbir zaman gündeminden düşürmemesi gereken bir kavramdır. Şifayı aramak için hasta olmak gerekmez.