Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın önceki akşam Külliye’de ev sahipliği yaptığı iftar, yerel seçim nedeniyle ertelemek zorunda kaldığım bir yazı için vesile oldu. Çünkü hem Erdoğan’ın konuşmasındaki vurgu hem de iftar masasında yaptığım sohbetler, seçimlerin en nihayetinde geçici ancak yaş alma konusunun ise ertelenemez olduğunu hatırlattı.
6 Şubat’ta açıklanan nüfus istatistikleri başta gençler olmak üzere, toplumun tüm kesimlerinin, bu konuda daha fazla kafa yorması gerektiğini ortaya koydu. Yakın zamana kadar genç nüfusuyla övünen, bunun en büyük avantajı olduğunu düşünen Türkiye artık çok yaşlı ülkelerin arasına katılmış durumda.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TUİK) 2023 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre nüfus artış hızımız binde 1.1’e geriledi. 1960’lı yıllarda binde 28.5 olan nüfus artış hızı 2021 yılında binde 12,7’ye, 2022’de ise binde 7,1’e geriledi. 2023’te de aniden binde 1.1’e
Önce CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bir televizyon röportajında duydum. 31 Mart’ta partisinin iyi bir başarı göstermesi halinde erken seçimin kapısının aralanabileceğini söyledi. “Erken seçimin kapısı şu kadar aralansa onu ittirmek benim görevimdir” cümlesini hatırlıyorum. Hemen ertesi gün, CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır’ın seçim çalışmasında, “Anadolu’nun tüm ilçeleri bizim için Çankaya kadar kıymetli, o yüzden buradayız. Söz, bir dahaki sefere erken seçim için Anadolu’yu gezeceğiz” dediğini okudum.
Her iki açıklamayı da gerçeklikten uzak bulduğumu söylemeliyim. Göreve geleli dört ay olmuş, tartışmalı bir adaylaştırma sürecinden çıkmış, parti içine ve Meclis grubuna ne kadar hakim olduğunu henüz tam olarak ispatlayamamış bir yönetimin açıklaması olduğu için. Pek çok gözlemci rahatlıkla “bu partide daha yerine oturması gereken çok taş var” derken, alelacele ve siyaseten edilmiş sözler.
CHP’nin Afyonkarahisar Belediye Başkan Adayı Burcu Köksal’ın DEM Parti ile ilgili sözleri birkaç farklı şeyi bir arada değerlendirme fırsatı sundu. Birincisi, süreç yönetimi konusundaki başarısızlık örneklerine bir yenisinin eklenmiş olması. Genel Başkan Özgür Özel’in Habertürk Televizyonu’ndaki röportajından anlıyoruz ki, seçime kadar, Köksal’ın başarı olasılığı göz önüne alınarak, konunun üzeri kapatılıyor. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Genel Başkanı’nın da, parti kurumsal kimliğinin de ötesine geçen erken müdahalesi de bir başka boyut. Bir önceki cümlemin kınama değil, tespit olduğunun altını çizmeliyim. Zira İmamoğlu, siyasi manevra olarak, kendisi açısından doğru hamleyi yapmıştır.
Ancak Köksal vakası, başka bir hatırlatmada daha bulunuyor. DEM meselesi öne çıkınca, Köksal’ın, “Suriyelileri amasız fakatsız, lakinsiz Afyonkarahisar’dan göndereceği”ne ilişkin sözleri gölgede kaldı. Köksal’ın sosyal medya paylaşımlarını ve
Milliyet, Türk savunma sanayiinin gözbebeği ASELSAN’da sektörün kadın gücünün temsilcileriyle bir araya geldi. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, savunma sanayiini, katkı verdikleri ürünleri ve sektörde kadın olmayı konuştuk.
Savunma sanayii erkeklerin hakimiyetinde bir alan olarak algılansa da Milliyet’in buluştuğu ASELSAN kadınları, bunun yaygın bir yanlış olduğunu anlattı. Kuruluşundan bu yana kadın mühendislerin hep var olduğu kuruluşta bugün çalışan kadınların çoğu daha üniversite yıllarında ASELSAN’da olmayı hedeflemiş. Aralarında mühendis babalarının teşvikiyle sektörde çalışmayı en baştan kafasına koymuş olanlar da var. “Bu cinsiyet değil, mühendislik meselesi” diyen ASELSAN’ın kadın gücü, sektörde en önemli avantajlarını uzun soluklu, zorlu projelerde “sabır” olarak görüyor. Kara, hava, deniz, uzay ve siber sistemlerinde üretilen tüm ürünlerde izleri bulunan ASELSAN kadınlarının şirket politikası gereği isimlerini ve görevlerini ayrıntılı olarak
Siyasette başarı, kurulan stratejinin doğru sonuç üretmesine bağlı. Siyasetçi bir strateji kuruyor, söylem belirliyor, onu işliyor, ona göre hamle yapıyor. Amacı basit; seçmeni kendisine oy vermeye ikna etmek. Ama gelin görün ki, siyasetçinin amacı ile elde ettiği sonuç, çoğunlukla doğru orantılı olmuyor ya da istediği oranda olmuyor. İnanılan bir doğru ortaya koyuluyor da sandıktan nasıl olduğu anlaşılamayan başka bir şey çıkıyor.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in geçtiğimiz günlerde Ankara’daki esnaf ziyaretindeki sözleri kastımı örneklendiriyor. “Altılı masa kurulmalı mıydı?” diye soran vatandaşa Akşener, “Altılı masa bize göre doğruydu, size göre yanlışmış ki biz kazanamadık” cevabını verdi. Tam olarak böyle. 6 partinin gayet deneyimli liderleri bir araya geldi, arkalarında ekipleri, danışmanları, yaklaşık iki yıl boyunca oturdular, konuştular, tartıştılar, ölçtüler, biçtiler. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kurduğu tek bir stratejiye karşı yenildiler. Az yenildiler, çok yenildiler
Çok seçim izledim ama böylesini hatırlamıyorum.
Siyaseti takip ederken çok şey görüyor ve öğreniyor insan. Hele de seçim zamanı...
Partilerin içinde ayrı rekabet, dışında ayrı.
Karşılıklı çekilen operasyonlar, taktikler, stratejiler, iddialar aklınıza ne gelirse...
2024 Mart’ına giderken ise henüz kulağıma çalınmayan bir tek aday kaçırma kaldı galiba.
Onun dışında listelerin YSK’ya teslim edileceği gün partisinden liste kaçıran mı ararsınız, kayıplara karışan mı..
Balıkesir İvrindi ve Bigadiç’te CHP ile İYİ Parti arasında geçenler örnek olay mesela. Siyaset bilimi derslerinde “saha gerçeği” olarak okutulmalı. Bin türlü iddia var. Bir taraf diyor “öteki parti ayartmış”, diğeri diyor “benim partilimi ne hakla listesine yazmış”.
Balıkesir yerel gazetelerine göz gezdirirseniz, onlar, taraflar arasında son anda bozulan bir anlaşma olduğundan, her iki tarafın da şimdi durum kurtarmaya çalıştığından söz ediyor.
CHP dün Ankara’da seçim bildirgesi ve aday tanıtımını, 4 ay önceki “değişim” temalı kurultayını gerçekleştirdiği salonda yaptı. İki toplantı arasındaki farkı şöyle özetleyebilirim; “4 ayda nereden nereye?”. Kurultayda salonda tam bir mücadele vardı. Dünkü salonda ise heyecansızlık, coşkusuzluk, boşluklar, ne ararsanız. Saat 12’de başlayacağı duyurulan toplantı için salona 11.45 civarında girdiğimde tribünlerin çoğu boştu ve ilan edilen saatten yaklaşık 1 saat sonra başladığında o koltukların büyük kısmı hâlâ dolmamıştı. Örgütler belli ki iyi organize edilip, salonda temsiliyetleri sağlanamamış. Bunun nedeni küstürülmüşlük müdür yoksa organize edilmemişlik mi bilmem ama en azından Ankara ve çevre illerden boşlukların doldurulması akıl edilebilirdi. Bu bile yapılmamış. Toplantıya ilişkin diğer ayrıntıları haberimizde okuyacaksınız ama salonun o hali Özgür Özel’in geçen hafta aralarında Milliyet muhabiri Mehtap Gökdemir’in de olduğu bir grup gazeteciye yaptığı
KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu üç gün süreyle Türkiye’de çeşitli temaslarda bulundu. Onun Ankara temasları tam da BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs konusundaki yeni şahsi temsilcisi olarak atanan Maria Angela Holguin Cuellar’ın başkent ziyaretine denk geldi. Ertuğruloğlu hem Cuellar’dan ve uluslararası camiadan beklentilerini bir kez daha bir grup gazeteci ile sohbetinde değerlendirdi. Cuellar’ın 6 aylık bir süre için, 2017’de Crans Montana’da çöken müzakere sürecinin devamının mümkün olup olmadığı yönünde bir arayışın olduğunu dile getirerek, “Bu arayışın nedeni, Türk tarafının dik duruşunu yıpratmak, bizim güvenimizi sarsmak, bu oyunu görüyoruz, biliyoruz. Son anda uzatma ile gelmeyin. 6 ay sonunda kişisel temsilcinin yapacağı çok nettir. Ortak zemin var mı, yok mu? Olmadığı kesin, bu belli” dedi.
Ertuğruloğlu, 60 yıl boyunca benzerlerini gördükleri bir sürecin tekrarlanmaması gerektiğini vurguladı.
Ortak zeminin Rum tarafının bir devlet, Türk tarafının bir toplum olarak kabul edildiği,