Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Irak ziyaretinin en önemli başlıklarından birini şüphesiz teröre karşı ortak mücadele çerçevesinde yapılacaklar oluşturdu. Terör örgütü PKK’nın 22- 23 Aralık 2023’te Hakurk ve Metina, 12 Ocak 2024’te Zap’ta TSK’nın geçici üstlenme bölgelerine yönelik saldırılarının ardından, Irak’ta örgütün ‘yasaklı’ kabul edilmesi ve iki ülkenin ortak bir harekat merkezi kurma kararı beklenenden de hızla sağlanan gelişmeler oldu.
Ortak harekat merkezinde ne olacak?
Öncelikle bir süredir bazı kaynaklarda yer alan ortak harekat merkezine (OHM) dair haberleri biraz açmak gerekiyor. Adından mülhem, bu tür merkezler daha çok ülkelerin ortaklaşa operasyonlar planladıkları, yönettikleri merkezler olarak anlaşılıyor. Ancak konuya yakın kaynaklar, Türkiye ile Irak arasında kurulması planlanan OHM’nin beraber harekat yapılacak bir merkezden daha çok, bir bilgi paylaşım merkezi olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor. Yani söz konusu merkez onlarca ya
"Türkiye Başkanı’nın Irak ziyareti gelir geçer türden bir ziyaret olmayacak. İki ülke arasında ilk defa meseleleri ertelemek yerine bunlara ilişkin çözüm iradesi mevcut”... Sözlerin sahibi Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani. Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Türkiye’den kalabalık bir heyeti ağırlayacak olan Sudani için, Türkiye-Irak ilişkilerinin dalgalı seyrini değiştiren isim demek yanlış olmaz. 2021’de Sudani’nin göreve gelmesiyle, ilişkiler büyük ölçüde istikrar kazandı. Diplomatik gözlemcilerin “hizmet odaklı yönetim anlayışına sahip bir isim” olarak nitelendirdiği Sudani, bu yönüyle Ankara’nın Bağdat ile geliştirmek istediği noktayı da temsil ediyor. Kalkınma Yolu konusundaki kararlılığı, Sudani’nin yaklaşımını en iyi anlatan örneklerden biri. O bu projeye Iraklıların geleceği olarak bakıyor. Irak’ın PKK’yı uzun bir süreden sonra ‘yasaklı örgüt’ olarak kabul etmiş olması da, bir başka örnek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 yıl aranın ardından ilk kez Devlet
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, Katar temaslarının en dikkat çekici bölümlerinden biri Hamas Siyasi Büro Şefi Haniye ve Siyasi Büro’nun diğer üyeleri ile yaptığı üç saatlik görüşmeydi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın grup toplantısında Haniye’yi ismini vermemesine rağmen, “Filistin davasının lideri” olarak tanımlaması ayrıca altı çizilmesi gereken bir nokta. Haniye Türkiye’ye gelmeden yapılan görüşmenin kapsamının son derece geniş ve detaylı olduğu, Fidan’ın yaptığı açıklamadaki üç saat vurgusundan anlaşılıyor.
İkinci olarak Fidan, Batıda iki devletli çözüm fikrine sempati ile bakan, bunu desteklemek isteyen bir çok aktör olduğunu söylüyor. Bu noktada Fidan’ın daha önce ABD’nin kendisine iki devletli çözüm istiyoruz dediğini aktardığını hatırlamakta fayda var. Ancak Dışişleri Bakanı sözlerini, iki devletli çözüm fikrini desteklemek isteyen aktörlerin Hamas ile ilgili endişeleri olduğuna getirerek, “Özellikle Hamas’la
Türkiye’nin en kaliteli petrolünün çıkarıldığı Gabar’da üretimin yazın 50 bin varile ulaşması öngörülüyor. Diğer petrol sahaları ile birlikte, Türkiye’nin toplam petrol üretimini günlük 200 bin varile çıkarmak temel amaç. Bu durumda yıllık 6.5 milyar dolarlık petrolü Türkiye yerli kaynaklardan karşılayabilecek.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Türkiye’nin en kaliteli petrolünün üretildiği Gabar’dan Ramazan Bayramı’nda önemli bir haber verdi.
İlk kez 33 kuyuda 40 bin varil üretimin üzerine çıkılarak Cumhuriyet tarihinin rekoru kırıldı. Daha önce yıl sonuna kadar 100 bin varile ulaşma hedefi olduğu açıklanmıştı. Sadece rakamlar üzerinden anlatılınca belki bunun aynı zamanda ne kadar zorlu ve emek yoğun bir hedef olduğu gözden kaçabilir. O yüzden biraz daha ayrıntıya girmekte fayda var.
Türkiye Petrolleri’nin Şehit Aybüke Yalçın ve Şehit Esma Çevik petrol sahalarında kuyu başı ortalama üretim 1200 varili geçmiş durumda.
Her seçimin bir hikâyesi, sonunda almaya niyetiniz varsa, verdiği birçok ders oluyor. Dersin büyüğü siyasi partilere, kalanı da seçimler üzerine öngörülerde bulunan gazeteci, akademisyen, araştırmacılara. Kişisel olarak benim de seçim sürecinde yazdıklarımda, söylediklerimde, yanıldıklarım ve haklı çıktıklarım var. Haklılıkları geçelim, nerede yanıldığımı yazmak boynumun borcu.
Seçime katılımın az olacağını öngördüm. Hatta bunu “Siyasetçinin şevki seçmene geçer mi?” başlıklı yazımda belirttim. CHP’nin Ankara’daki aday tanıtım toplantısındaki tablo da izlenimimi güçlendirmişti. Sandığa gitmeme protestosu bu nedenle muhalefet seçmeninden beklediğim bir tavırdı. Tam tersi oldu. AK Parti ya da Cumhur İttifakı seçmeni gitmedi.
Benzer şekilde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in aday belirleme ve kampanyada yapay zekâdan yararlandıkları açıklamasını, tam olarak da aday tanıtım toplantısı salonunu gördükten sonra sorgulamıştım. Hatta iddialı bir cümlem vardı,
31 Mart 2024 yerel seçimleri tıpkı daha öncekiler gibi ortaya çıkardığı sonuçlarla partilere birçok ders vererek sona erdi. İktidar ve muhalefet liderlerinin seçim akşamından bu yana yaptığı açıklamalar da, mesajın büyük bir olgunlukla alındığını ve kabul edildiğini gösteriyor.
61 milyon 430 bin 934 kayıtlı seçmene karşın, 31 Mart’ta, 48 milyon 256 bin 541 seçmen oy kullandı. 13 milyon 174 bin 817 seçmen sandığa gitmemeyi tercih ederek mesajını verdi. Katılım oranı son 20 yılın en düşüğü oldu. Genel seçimdeki hayal kırıklığını yerel seçime yansıtması beklenen muhalefet seçmeni, deyim yerindeyse sağ gösterip sol vurdu. Muhalefet seçmeni sandığa gitmekle kalmadı, sandıkta birleşerek sonuç üretti. İktidar seçmeninin ise bir kısmı sandığa gitmeyerek, bir kısmı da oyunun rengi ile mesajını vermeyi tercih etti.
2 milyon 210 bin 16 oy da geçersiz sayıldı. Yani yaklaşık Gaziantep, Konya ya da Kocaeli’nin nüfusu kadar oy kullanılmamış. Bu kadar geçersiz oy bir protestonun mu göstergesi yoksa başka nedenleri
Ankara’daki durum şöyle somutlaştırılabilir. AK Parti 2014’de Ankara’yı kıl payı kazanmıştı. 2017 referandumunda kent onu uyarmıştı. AK Parti girdiği 6. yerel seçim olan 2019’da 4 puanla kaybetmişti. Şimdi ise Ankaralı mesajını anlamamasına tepkisini gösterdi. Böylece başkentte CHP’nin adayı Mansur Yavaş, 2019 başarısını ikiye katlamış oldu. Üstelik bunu ittifaksız başarması deyim yerindeyse başarısının yanına yıldız eklemesine neden oldu.
Cumhur İttifakı’nın adayı Turgut Altınok ise aslında sadece bir zamanlar il başkanı olduğu isme, eski bir ülküdaşına yenilmiş olmadı. 2019’da Cumhur İttifakı adayı olan Mehmet Özhaseki’nin aldığı oyun 10 puandan fazla altında yarışı kapatmasıyla hezimeti katladı. Yarışa geriden başladığını bilen Cumhur İttifakı’nın aradaki farkı kapama çabası işe yaramadı.
Yavaş’ın Ankara’da kurduğu stratejinin de ötesine geçildi. Ne miydi bu strateji? İl genel meclisinde çoğunluğu ele geçirmek için milliyetçi hassasiyetleri yüksek ilçelerde, eski MHP’li ve İYİ Partilileri aday
31 Mart’ta 1 milyon 32 bin 610 genç ilk kez oy kullanacak. Partiler, adaylar onları saflarına katmak için yarışa dursun, CORE Araştırma Enstitüsü’nün “Gençler ve Yerel Seçimler: Genç seçmenler neden rahatsız?” araştırması gençlerin siyasete mesafesinin derinliğini gösteriyor. Üstelik, siyasetçilere adeta ‘bildiğiniz her şeyi acilen bir tarafa bırakın’ diyor. Friedrich-Ebert-Stiftung (FES) Derneği Türkiye Temsilciliği’nin katkısı ile Ankara, İstanbul ve Diyarbakır’da gerçekleştirilen araştırma sonuçlarını özetleyerek, yerim ölçüsünde aktarmaya çalışacağım:
İlgisizler: Siyasetle aralarına mesafe koyuyorlar. “Siyasetle ilgiliyim ama politika ile değil” diyorlar.
Etkisiz hissediyorlar: Karar alıcılara etki edebileceklerine inançları azalmış.
Güvensizler: İlgisizlikte temel sorun siyasileri/partileri beğenmemeleri, güvenilmez bulmaları. Seçim kazanma odaklılık kirlenme olarak görülüyor. Siyasetçilerin önceliğinin kendi çıkarları olduğu