Türkiye 2026 yılı Temmuz ayında NATO Zirvesi’ne ev sahipliği yapacak. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, zirvenin Ankara’da düzenleneceğini açıkladı. Türkiye’nin gözbebeği projelerinden, yapımı devam eden Ay Yıldız Müşterek Karargahı’nın zirvenin merkezi olması planlanıyor. Projenin “Yıldız” bölümü zirve için hazır hale getirilecek. Türkiye’nin önde gelen savunma sanayi şirketlerinin merkezlerinin yer aldığı Ankara, zirveye anlamına uygun bir vurgu yapacak.
Ay Yıldız Projesi’nin temeli 30 Ağustos 2021’de atıldı. 6 Şubat depremleri nedeniyle inşaat faaliyeti bir süre planlananın gerisinde kaldıysa da, çalışmaların zirvenin netleşmesinin ardından daha da hızlanacağı ifade ediliyor. Ankara Etimesgut’ta 12,6 milyon metrekarelik arazi üzerinde konumlandırılan dev proje, MİT’in “Kale” olarak anılan yerleşkesine komşu. Müşterek Karargah 890 bin metrekarelik kapalı alanda Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri’ni aynı kampüste toplayacak. Çok yakında ona komşu olacak
CHP Genel Başkanı Özgür Özel hafta sonu yayımlanan röportajında kurultay davası, kayyum, mutlak butlan tartışmaları konusunda “Partisini seven kim varsa bu akıl tutulmasından uzak dursun” dedi. Özel kuşkusuz bunu, eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, uzak durmayacağı işaretini verdiği için söylüyor.
Kılıçdaroğlu ve çevresindekileri, CHP’nin geri kalanından, seçmeninden ve hatta umudunu CHP’ye bağlamış bir kısım muhalefet seçmeninden ayrı düşüren onun partisini sevmemesi mi?
Sanmıyorum.
Kılıçdaroğlu’nun, Ekrem İmamoğlu’nu ihanete uğramış hissetmesine neden olan, kanaatimce Özel ve Genel Merkez yönetimini şaşırtmayan tavrının ardında yatan da, onun kendine has parti sevgisi. Her iki taraf da CHP’yi kuşkusuz çok seviyor. Asıl mesele, sevgilerini gösterme biçimlerindeki çatışmada. CHP’nin selameti konusundaki görüşleri taban tabana zıt. Ve hiç bir zorlu koşul, geçmişte olduğu gibi bugün de, farklılıkların bir kenara bırakılmasına yetmiyor. Her fırsat, üstünlük
Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ’nün sızma girişimlerinin sürdüğünü belirterek, “Türkiye bu beladan önünde sonunda tamamen kurtulacaktır. Hangi kılığa girerlerse girsinler, hangi taşın altına saklanırlarsa saklansınlar, bu mücadele hedefine ulaşacaktır. Düşman uyumuyor, biz de uyumayacağız” dedi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Lahey’deki NATO Zirvesi’nden dönüş yolunda, beraberindeki gazetecilerin iç ve dış gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Erdoğan özetle şunları söylerdi:
TRUMP İLE VERİMLİ GÖRÜŞME: Dostum Trump ile verimli bir görüşme gerçekleştirdik. Trump ile ikili ilişkilerimizden NATO ortaklığına, bölgesel ve küresel meselelere kadar pek çok başlığı ele aldık. İsrail-İran arasındaki ateşkesteki gayretlerine atıfta bulunarak, Gazze ve Rusya-Ukrayna’daki çatışmaların sonlandırılması konusunda da aynı gayretin beklendiğini ifade ettim.
OLUMLU YAKLAŞTI: Gazze’de kan durmadıkça hiç kimse kendini güvende hissedemez. İsrail, insani yardımların gönderilmesinde Kızıl
Hollanda Lahey’de düzenlenen NATO Liderler Zirvesi’nden yansıyan ve bizim açımızdan önemli bir kaç fotoğraf var. Bunlar sadece Türkiye’ye değil, başkalarına da bir çok mesaj veriyor. Biri aile fotoğrafı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump’ın zirve marjında, en ön sırada, yan yana geldiği ilk fotoğraf. Yerler alınırken iki lider arasındaki sıcak tokalaşma karesi, yolu Beyaz Saray Oval Ofis’ten geçen ve oradan pek de iyi hatıralarla ayrılamayanlar için muhtemelen daha fazla şey anlatıyor.
İkincisi Hollanda Kral ve Kraliçesinin ev sahipliğindeki akşam yemeği karesi. NATO Genel Sekreteri Mart Rutte’nin de yine ev sahibi olduğu salonun ortasındaki masada dört isim daha var. Zirveye gelmeden önce müttefiklerini savunma harcamalarını GSMH’larının yüzde 5’ine çıkarma konusunda hizaya getirmiş olmanın keyfini yaşayan Trump, Çekya Cumhurbaşkanı Petr Pavel, Trump’ın gadrine uğramamış hatta sempatisini kazandığı düşünülen İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ve müttefiklerin en kıdemlisi Erdoğan.
ABD, dün sabaha karşı İran’ın nükleer tesislerini bombalayarak savaşa dahil oldu ama rejim değiştirme amacı taşımadığını açıkladı.
İsrail ise hem nükleer kapasiteyi hem de rejimi etkisiz hale getirmek istiyor. İranlıları ayağa kalkmaya çağırıyor, onlar için özgürlüğe giden yolu açtığını savunuyor. Peki içerde de, dışarda da muhalifleri olduğu bilinen yönetimin devrilmesi mümkün mü?
“İran’da Değişim Siyaseti” adlı kitabı da olan ve İran üzerine çalışmalar yürüten Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü’nden Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Caner’e bunu sordum. İranlı muhalifler, İsrail bombalarından medet umarlar mı? Örneğin, İsrail desteği ile parlatılan devrik Şah Rıza Pehlevi’nin kendiyle aynı adı taşıyan oğlu ve monarşistlerin şansı var mı?
Caner, öncelikle muhalif grupların çok dağınık ve birbirleriyle kavgalı olduğunu belirtiyor. Pehlevi’nin İran içinde desteğinin olmadığını, diasporada da çok az olduğun söyleyen Caner, “Bunları sosyal medyada
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler dün İran sınır hattındaki incelemelerinin ardından yaptığı açıklamada “Kritik gelişmelere karşı Sayın Cumhurbaşkanımızın direktifleri çerçevesinde, proaktif bir güvenlik paradigmasıyla hareket ediyor, ilgili kurumlarımızla yakın bir koordinasyon halinde ülkemizi ilgilendirebilecek tüm ihtimallere karşı değerlendirmelerimizi yapıyoruz” dedi. Altı çizilecek iki söz öbeği “proaktif güvenlik paradigması” ve “tüm ihtimallere karşı değerlendirme”. İsrail’in İran’a yönelik saldırıları daha başlamadan Ankara teyakkuz haline geçti. Diplomasiye öncelik verildi ama İsrail’in saldırganlığının devamının bölgede yol açabilecekleri ve Türkiye’ye etkisi konusunda alınabilecek tedbirler de değerlendirildi. Bakan Güler’in sınır hattından yanında kuvvet kademesi ile verdiği mesajlar bunun bir parçası.
Şu anda 560 kilometrelik İran sınırına konsantre olunsa da Suriye ve Irak’taki gelişmeler yakından izleniyor. Uluslararası bir ajansın haberine göre ABD ordusu, Suriye’nin
PKK’nın fesih kararı aldığı 5 - 7 Mayıs’taki 12. Kongresi’ne ilişkin duyuru 12 Mayıs’ta yapıldı. Geçen hafta itibarıyla ilanın üzerinden bir ay geçti. Bu sürede fesihin gereği olan silah bırakma konusunda kamuoyuna yansımış bilgi yok. Öte yandan bu hiçbir şey olmadığı ya da sorun olduğu anlamına da gelmiyor. Daha çok bir hazmetme arasına benziyor. Aralarında devlet görevlileri, AK Parti ve DEM Partili siyasilerin de olduğu, konuya yakın isimlerle konuşmalardan edindiğim izlenim şimdilik bu yönde.
Siyasiler, silahların bırakılmasına dair “teknik” meselelerin çalışılıyor olabileceğini tahmin ediyor. Bazı kesimlerin çok aceleci davrandığı sabahtan akşama sonuç beklediği belirtiliyor. Süreçte gözetilmesi gereken hassasiyetler, yönetilmesi gereken alanlar olduğu da aşağı yukarı ortak tespitler. Toplumsal kabulleniş, sahipleniş, destek sağlanmasının en az silahların bırakıldığından emin olunması kadar önemli olduğu üzerinde de mutabakat var. IRA’nın silah bırakma sürecine dair ayrıntılı okuma yapmak gerektiğini iki ayrı
İsrail’in İran’a yönelik hava saldırısından sonra Dışişleri Bakanı Fidan’ın ev sahipliğinde bir toplantı yapıldı. Ankara, İsrail’in tercihinin bölgeyi istikrarsızlaştırmaya yönelik olduğunu söylemeye devam ediyor.
“Komşumuz İran” diyerek komşusunun ve bölgenin hukukuna sahip çıkan Ankara diplomasiye fırsat tanınması gerektiğini savunuyor. Toplantının Fidan başkanlığında olduğuna yapılan vurgu da diplomasiye verilen önceliğin göstergesi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan en son 3 Haziran’da TRT Haber’deki röporajında şöyle demişti; “Diplomasi iki amaç için kullanılır. Bir; gerçekten masada bir çözüme ulaşmak için. İkincisi; alanda devam eden savaşın uzantısı olarak...”. Bu sözler Rusya - Ukrayna müzakerelerine ilişkindi. İsrail’in İran’a yönelik hava saldırısından sonra Fidan’ın ev sahipliğinde, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve ilgili yetkililerin katılımıyla bir toplantı yapıldı. O toplantıya ilişkin iki fotoğrafın yer