Beylerle asla anlaşmayacağız. Sorun sadece iletişimsizlik değil, yanlış olduğunu bildiği konularda ısrar etmekte... Bu anlayışla inanın çok can yanacak.
Asıl konumuza gelelim. Merkez Hakem Kurulu’nun görevleri nedir?
Eğitim, genç yetenekleri sisteme kazandırmak, FIFA’ya üst düzeyde isimler yetiştirmek, her kademede hakemliğin sorunlarına çözmek, adaletli olmak, eşitlik ilkesine uymak...
Açın bakın, akıllarına estiği vakit kafalarına göre değiştirdikleri talimata...
Kurulun tam 16 madde ile belirlenmiş sorumluluğu var.
Hele bir tanesini es geçmek, son 7-8 yılda yapılmaya çalışılanları ve harcanan emeği yok saymak demek.
Ne diyor talimatın “MHK’nin görevleri ve yetkileri başlıklı” 5. maddesinin (h) bendi?
Ligdeki konumu ne olursa olsun rakibine saygı duyacak ve asla küçümsemeyeceksin. Trabzonspor ilk dakikadan itibaren, Büyükşehir Belediye Erzurumspor karşısında işte bu yanılgıya düştü. Nasıl olsa kazanırım havasındaki oyun tarzı başına büyük işler açabilirdi. Oyunun hemen başında Özer’in golünde Video Asistan Hakemleri devreye girip kritik ofsaytı tespit etmese, karşılaşmanın seyri şüphesiz farklı olurdu.
VAR “kıyağı” da işe yaramadı. Rodallega ve Burak’tan oluşan forvet hattı ilk yarıda tek pozisyona girebildi. Hugo’nun üst direkte kalan kafa vuruşu dışında Trabzonspor’un golü çağrıştıracak hücum organizasyonu yapamaması; Sosa, Vahid, Abdülkadir gibi derinlemesine isabetli pas atan isimlerin etkisizliği ile bağlantılı idi. Buna iki kanat oyuncusunun her zamanki performanslarından uzak kalmasını da ekleyin, doğal olarak markaj altındaki forvet hattının topla buluşma yüzdesi de çok düşük kaldı.
Takımın tamamına yansıyan bu ruh haline karşın Erzurumspor dirençli, skoru değiştirmeye yönelik hamleleri daha fazla olan taraftı. Ciddi girişimleri de oldu, kaleci Onur yerinde müdahaleler yaptı.
İkinci yarıda Ünal Karaman’ın oyuncu değişiklikleri Kucka ile orta sahayı daha sağlam tutma,
Galatasaray borsaya açık bir şirket. Hassas bir dönemden geçiyor. Tıpkı Süper Lig’deki pek çok kulüp gibi. Son dönemlerde UEFA’dan ceza alacağı yönünde çıkan haberler, olumsuz etki yaratabilir.
Geçmişten bugüne gelen finansal sıkıntıların tümü tespitli. Sarı-kırmızılı kulüp medyada her gün çıkan haberlerden rahatsız olmuş ki, yatırımcıyı doğrudan etkileyen ve dayanağı olmayan iddialarla ilgili hukuki işlem başlayacağını duyurdu. Daha açıkçası, yalan haberin peşine düştü.
Gazetecinin görevi toplumu aydınlatmaktır. Temel ilkelerinden biri de doğru haber ve yorumdur. 30 küsur yıl önce mesleğe başlarken öğrendiğimiz ilk kural, edindiğimiz istihbaratı en az iki kez teyit etmek olmuştu.
Kulağınıza kötü niyetli şeyler fısıldanabilir. Birileri bilinçli olarak yanlış enformasyon verebilir. Yapmamız gereken; varsa önce belgeye ulaşmak, sonra o bilgiyi farklı bir ağızdan doğrulatmaktır.
Bunun için de sağlıklı iletişim ve şeffaflık şarttır. Ne yazık ki son yıllarda sadece futbol ve sporda değil, ekonomi, eğitim, sağlık, güvenlik gibi alanlarda da “gazeteci- bürokrat, yönetici” ilişkileri tıkanma noktasına geldi. İnsanlar telefonlarına bakmaya çekiniyor. Kimileri de “bana dokunmayan yılan
Video Asistan Hakemliği’nin ilk sekiz haftalık istatistikleri ile övünen ve “iyi ki varmış” diyenler, insanların aklı ile dalga geçiyor olmalı. Efendim sezon başından bu yana VAR sayesinde 29 kritik karar değişmiş. 11 gol iptal edilmiş, falanca kez ofsayt hatası yakalanmış, kartlar düzeltilmiş.
İyi, güzel, ne âlâ, bravo!
Bu rakamlar acı bir gerçeği de işaret etmiyor mu?..
Teknolojinin ardına sığınıp VAR’dan nemalananların gözden kaçırdıkları asıl tehlike bu.
Kimse, “hakemler neden geçen sezona göre daha çok hata yapıyor” diye sorgulamayı aklının ucundan geçirmiyor maalesef.
Beyler farkında değil ama, Türk hakemliği gerçekten sıkıntılı bir sürece doğru sürükleniyor.
Bazı oyuncular vardır. Tek başına mücadele eder, arkadaşlarına direnç katar. Mustafa Yumlu böyle bir isim. Talihsiz bir sakatlık yaşayıp oyundan çıkıncaya kadar, savunmada partneri Caner ile birlikte müthiş işler yaptı. Bu ikili Trabzonspor’un gol silahları Burak ve Rodallega’ya nefes aldırmadı. Kaleci Fatih de yan ortaları rahatlıkla toplayınca, konuk ekip adına kötü bir görüntü ortaya çıktı. Üstelik Güray ve Kadir’in kullandığı sol kulvar, Trabzonspor’un başına bela olacak atakların sinyalini veriyordu.
Yumlu yerini Dany’e bıraktı, Akhisaspor’un savunma kurgusu bozuldu. 35. dakikada çalışıldığı çok açık bir Sosa frikiği Trabzonspor’a nefes aldırdı. Hugo topun üzerinden atladı, barajın ve kaleci Fatih’in dikkati dağıldı, o nefis gol geldi. Ardından Abdülkadir ortalığı karıştırdı, Hugo yerde kaldı. Hakem Meler’in kararı penaltı olunca, usta ayak Burak’a ilk yarının skorunu belirlemek kaldı.
Cihat Aslan’ın ikinci yarı başlarken ilk hamlesi Seleznov’u almak oldu. Haklıydı, Manu etkisiz kalmıştı. Akhisar tıpkı ilk bölümdeki gibi iştahlı başladı oyuna. Ciddi bir baskı kurdular. Josue’nin iki kez uzaktan kaleyi yokladığı pozisyonlarda Onur’un kritik müdahaleleri olmasa, 60. dakikaya
Video Asistan Hakemliği, (VAR)’da teknik alt yapının ne kadar sağlıklı olduğunu, çetin kış koşullarında test edeceğiz.
Çaykur Rizespor- Fenerbahçe maçında ilk sinyal geldi. Kısa süreli de olsa VAR’ın devre dışı kalması ilk kez başımıza geliyor. Sorun ciddiye alınmalı ve önümüzdeki süreçte VAR üzerinden yeni tartışmaların yaşanmasına izin verilmemeli. Hakeme hükmedemeseniz bile, teknolojiye söz geçirecek kapasiteye sahip olduğumuzu varsayıyorum.
Söz VAR’dan açılmışken. Yine bir milli maç arasına giriyoruz. Merkez Hakem Kurulu’na bir kez daha sesleniyorum. Ajandanızda küs-barışık olduğunuz kim varsa, hiç gurur yapmadan, medya için küçük çaplı bir VAR semineri düzenlemeniz, fayda sağlar. Görüyorsunuz, her kafadan bir ses çıkıyor.
Kabul etmeseniz de; medya VAR’ın doğru anlaşılabilmesi için bir köprü. Bu köprüden sağlıklı geçiş isteniyorsa, hakem yorumlayan, yazan ya da dış kulvardan müdahil olanların konuya hakimiyetini sağlamanız gerek. Tabii her hafta başınızın ağrıması ve sürekli eleştirilmek hoşunuza gitmiyorsa...
Çünkü VAR, gerçek anlamda uygulanmaya başlandığında, hakemlerin sürekli günah keçisi ilan edildiği Türkiye gibi bir futbol ülkesinde kaosun önüne geçebilecek tek
Önce şunu söyleyelim... İki farklı yenilgiden muhteşem bir dönüş yapan ve kazanan takım elbette haklıdır. Lakin skor bazı şeyleri sorgulamamıza engel değil.
Örneğin; Ünal Karaman’ın iç sahada çift forvet kararına saygı duyuyorum. Burak ve Rodallega’yı birlikte oynatıyorsanız, kanat hücumcularınız sağlam olacak. Keza orta sahada da tedbiri elden bırakmayacaksınız. Çünkü karşınızda Kasımpaşa gibi hızlı ve etkili silahları olan bir takım var.
Kişisel fikrim, hafta içinde ikinci Burak krizine yol açan Kucka’yı Onazi’nin yanında oynatmak, Sosa’ya son derece verimsiz kaldığı, ki dar alanda pas yüzdesi düşüyor, on numara pozisyonunda görev vermek, büyük riskti. Nitekim Karaman ikinci yarı başlarken Sosa’dan vazgeçmek zorunda kaldı. Tabii bu arada Trabzonspor kalesinde iki gol görmüştü. Maçın başından beri defalarca Onur’u rahatsız eden Eduok perdeyi açtı, bordo-mavili ekibin belalısı Trezeguet, artık klasik hale gelen savunma hatasını affetmedi.
Trabzonspor için her şey kötü gidiyor derken, 43’te Pereira - Burak işbirliği ile gelen gol yaşam öpücüğü ve moral oldu. İkinci bölümde Sosa’nın yerine Amiri tercihi, Trabzonspor’un aksayan soluna hareket getirdi. Diğer yanda Pereira zaten
Siyasetten, ekonomiden, futboldan, ofsayttan, VAR’dan ve günlük sıkıntılardan, kaçıp soluğu sevdamızın adı Ekincik koyunda aldık.
Yurdumun bakir kalabilmiş ender köşelerinden biri burası. Hâlâ insan zulmüne direnmeye çalışıyor. Berrak denizi, üç yanı ormanlarla çevrili doğası ile cennetin Ege kıyılarında tasvir edilmiş kopyası Ekincik.
Huzur dedim ya.. Lakin her gelişimizde, “vandalların” yarattığı tahribata tanıklık ediyoruz. Carettaların doğal yaşam alanına verdiğimiz zarar, onların üremelerine engel olmakla kalmıyor, Ekincik’in hak etmediği manzaralar yaratıyor. Gecenin bir vakti yumurtadan çıkan yavrularını tek tek toplayıp denize bıraktığımız bu sevimli canlılar, başka diyarlara kaçıyor, nesillerini sürdürebilecekleri yeni vatan arıyorlar bucaksız sularda.
Aynı coğrafyada yaşıyoruz. İnancı, dünya görüşü ne olursa olsun, sahip olduğumuz güzellikleri korumak yurttaşlık görevimiz. Yeter ki insanlığımızı unutmayalım, ardımıza dönüp baktığımızda, utanacağımız izler bırakmayalım.
Yılmak yok!
Sadece Ekincik’te değil, üzerine titrememiz gereken tüm kıyılarımızda yaşanıyor aynı manzaralar. Özellikle günübirlikçi tatilcilerin sorumsuzca kirlettiği sahillerimiz, ciğerimizi