Ligin ilk yarısını zirvenin eteklerinde tamamlamak, yani Rizespor karşısında alınacak galibiyet, Trabzonspor gibi sancılı bir süreçten geçen camia adına çok önemli idi. Üç puan bordo-mavililerin maratonun kalan bölümüne moral ve motivasyonla başlaması demekti.
Lakin; Pereira, Toure ve Sosa gibi, oturmaya başlayan sistemin üç oyuncusu yoktu dün. Kadrosu kısıtlı ve kırılgan ekipler için dezavantaj yaratabilirdi eksikler. Nitekim orta saha ve savunma kurgusunun değişmesi, ilk dakikalarda büyük sıkıntı yarattı. Rizespor bu süreye iki net pozisyon sığdırdı. Önce Vedat, ardından Boldrin’in kaçırdıkları olmasa, maçın öyküsü baştan farklı yazılabilirdi.
Trabzonspor’un 25. dakikada Abdülkadir ile rakip kaleyi bulan ilk şutu gol olana dek, hücumda etkinliği yoktu. Golden sonra Onazi’nin sakatlanarak çıkması da işleri iyice güçleştirdi. Karaman’ın fazla seçeneği yoktu. Uzun süre oyuncu değişikliğine de gitmedi.
Ama Abdülkadir Ömür gibi Tanrı vergisi yetenekleri yüksek bir oyuncusu, devraldığı kaleyi aslanlar gibi koruyan Uğurcan gibi garantisi, gençlere taş çıkartan Rodallega gibi bir profesyoneli vardı Karaman’ın. Üçü de sonucuna etki eden isimler oldu.
Altını çizelim, sezon sonu sıralamadaki
Fenerbahçe taraftarı bu kulübe 20 küsur yıl başkanlık yapmış Aziz Yıldırım’ı gönderdi.
Ali Koç başkan Fenerbahçe şampiyon tezahüratları ile Ali Koç’u seçtirdi.
Aynı taraftar Aykut Kocaman’ın ipinin çekilmesinde önemli etken oldu.
Geçen sezondan bu yana tribünler ve camianın önemli bölümü Ersun Yanal’ın takımın başına geçmesi için yoğun bir baskı uyguladı.
Taraftarın her istediği gerçekleşti bu süreçte.
Yanal Fenerbahçe’ye hayırlı olsun. Sarı-lacivertli ekibi tarihinin en kötü günlerinde devralan Yanal’ın işi zor. Camiayı mutlu etmek “süslü cümleler” kurmaktan öte, bazı gerçekleri kabullenmek ve onlar üzerinden plan yapmakla mümkün.
Lakin şunu söyleyeyim, kendisini uzun yıllardır tanırım, böyle büyük bir Fenerbahçe sevgisini taşıdığını bilmiyordum!
Dört büyükler arasındaki mücadele, her zaman özel ve güzeldir. Evinde Galatasaray’ı futbol ve skor, Fenerbahçe’yi ise pozisyon zenginliği açısından ezerek geçen Trabzonspor’un kötü günler yaşayan, moralsiz Beşiktaş karşısında neler yapabileceği, ligin bundan sonraki rotasını da belirleyecek o sorunun yanıtı idi.
Son üç maçından galibiyetle ayrılarak müthiş bir güven kazanan Trabzonspor bu sezon rüştünü ispatlayacağı bir maça çıktı. Sevinemedi, son anda yediği golle üzüldü.
İlk yarım saat özellikle sağ kanattan Pereira, Abdülkadir ve Yusuf ile etkili olan, Sosa’nın yönetimindeki orta alanda üstünlüğü ele alan konuk ekip, savunmasını da önde kurunca, kalesinde ciddi bir tehlike yaşamadı. 22. dakikada Nwakaeme’nin vuruşunda top üst direkten dönmese, bu enerji ve mücadele daha erken karşılığını bulabilirdi.
Beşiktaş’ın oyunda dengeyi sağladığı son çeyrek dilimde yakaladığı pozisyonlar vardı. Trabzonspor’un bu sezon yumuşak karnı olarak nitelendirilen stoperleri rakipten daha hızlı ve akıllı davranınca, ev sahibi ekibin hevesi kursağında kaldı.
Ünal Karaman’ın öğrencilerinin en sevdiği tarz hızlı hücum. Bu oyuna yatkın yetenekli futbolcusu çok. Nitekim ilk yarının son dakikalarında bir taç
Türk futbolundaki en kritik makamlardan biri Merkez Hakem Kurulu başkanlığıdır.
Aynı zamanda “icazetle” göreve gelmemesi gereken tek kuruldur. Tarafsız ve bağımsız olmalı, adalet dağıtmalıdır.
Maalesef yıllardır liyakat, hakkaniyet, deneyim, bilgi birikimi, yabancı dil ve gelişime açık insan faktörleri göz ardı edildi.
Sonuçlarını görüyor, yaşıyoruz. En ilginç olanı ne biliyor musunuz?
Son çeyrek asırda hakemlikten gelmeyen iki MHK başkanın konuşulması hâlâ. Ufuk Özerten ve Zekeriya Alp.
Peki, yok mu idi bu sorumluluğu üstlenecek kimse? Elbette vardı, bundan sonra da olacak.
Bazıları güç savaşına girmedi, bir kısmı da siyaseti kullanmaya tenezzül etmedi. İkisini de yapanların durumu ortada!
Hırs ve ihtiras
Maçın analizine geçmeden altını çizelim; Sosa, Onazi, Yusuf Yazıcı, Abdülkadir ve Pereira... Kimi tek antrenmanla, kimi iğneyle, kimi serum yiyerek, kimi sakat çıktı sahaya. Kolayı seçmediler, hocalarından forma istediler. Bu özveri, Trabzonspor’da takım ruhunun geri dönmesi açısından irdelenmesi gereken çok önemli bir konu...
Ve bu beşlinin hepsi, diğer arkadaşlarıyla birlikte maçın sonucuna etki edecek performans sergiledi. Abdülkadir Ömür’e ayrı bir parantez açmam gerek; ki en zor bölümde kilidi kıran oyuncu idi. Penaltıyı aldı, hemen ardından Ekuban’a müthiş bir asist yaparak maçın yıldızı olmayı ve hocasının onu alkışlatmasını anasının ak sütü gibi hak etti. Yaratan nazardan saklasın, Abdülkadir hem Trabzonspor hem milli takım için çok değerli bir yıldız artık.
Gelelim 90 dakikaya... Top rakipte iken 11 kişiyle kendi yarı alanında kapanan bir takım karşısında golü bulmak kolay değil. Aykut Kocaman’ın bu oyun anlayışı, Trabzonspor’u uzun süre zorladı. Sağ tarafta Abdülkadir- Yusuf- Pereira üçgeni arasındaki pas trafiğinin pozisyona dönüşememesi sinir bozucu gelse de, sol taraf hiç çalışmayınca Rodallega’yı topla buluşturacak pozisyonlar üretilemedi. Ceza alanının önü de çok
On yıllarca yapılan hesapsız harcamaların, verimsiz transferlerin ve yanlış ekonomik politikaların bedelini ödemeye başladı kulüplerimiz.
UEFA Mali Fair-Play kriterleri devreye girmese, Kulüp Lisans Kurulu’ndan aldıkları belgelerle durumu idare edip gideceklerdi, ama deniz tükendi.
Avrupa’dan men, puan silme, transfer yasağı gibi yaptırımların konuşulduğu süreçte, özellikle “büyük” unvanı taşıyan kulüplerin yapacakları tek şey kaldı.
Dış transferde makul ölçeklerde davranmak (Kasımpaşaspor’un bedelsiz aldığı Diagne gibi) , altyapıya ve gençlere yönelmek.
Her daim şampiyonluk hedefi olan ve yönetimlerin başarılarının saha sonuçlarına endekslendiği Türk futbolu için gerçekten zor bir seçenekti bu.
Ama bakın; çokça teknik direktörlerin cesaretli hamleleri, biraz da koşulların zorlamasıyla artık daha fazla genç oyuncu görmeye başladık ligimizde.
Fitil ateşlendi, kimse üzerine su dökmemeli ve geri dönüş olmamalı.
Trabzonspor’un son yıllardaki en büyük sıkıntısı istikrar. Sezon özeline bakarsak, Galatasaray galibiyetinden sonra iki hafta tökezlemişti.
Geçen hafta Fenerbahçe’ye kazanırken ezici bir üstünlük sağlamış, coşkulu, istekli, tempolu bir görüntü sergilemişti.
Kafalardaki soru ise, Kayseri deplasmanında neler yapabileceği idi.
Önce şunun altını çizelim; Onazi’nin yokluğunu derinden hissetti Trabzonspor. Top çalan, Sosa’nın yükünü hafifleten, defansa katkı sağlayan görünmez kahramanın eksikliğinde, Trabzonspor’un ezberi bozuldu.
Orta alanda Abdülkadir ve Yusuf, kaptan Sosa’ya yardıma gelmek zorunda kaldı. Dolayısıyla hücum etkinliği önemli oranda azaldı. Kanatlar geçen haftanın aksine çok aksadı. Hâl böyle olunca, Rodallega’yı pozisyona sokmak güçleşti. Top rakibe geçtiğinde de zorlandı bordo-mavili ekip.
İlk yarıda Yusuf ve Sosa’nın vuruşlarında meşin yuvarlağın direklerden dönmesi, Kayserispor adına şans anlarıydı.
İkinci yarı aynı senaryo ile başladı. Oysa sağda Pereira- Olcay ikilisinin uyumsuzluğuna 74. dakikayı beklemeyip daha önce önlem almalıydı Ünal Karaman. Olcay’ın yerini Ekuban’a bırakması, Abdülkadir’in sağa geçmesiyle oyunun şekli değişti.
Olaylı Galatasaray-Fenerbahçe derbisinin artçıları dinmedi.
Anımsayın, o maça ilişkin disiplin sevkleri Schalke sınavı öncesine denk gelince, Başkan Mustafa Cengiz ve Teknik Direktör Fatih Terim, “Ülkemizi Avrupa’da temsil ediyoruz. Niçin şimdi açıklandı?” tepkisini vermişti.
Bu bir kenarda dursun...
Konumuz Galatasaray-Konyaspor maçının hakemleri Halis Özkahya ve Hüseyin Göçek’e, Merkez Hakem Kurulu tarafından uygulanan yaptırım. Sahadaki Göçek ile VAR’ın başındaki Özkahya arasındaki diyaloğun şifrelerini çözüp (!) sistemin ruhuna zarar verdiğine hükmeden MHK, 3 dönemdir gösteremediği cesaretin faturasını FİFA kokartlı iki hakeme kesti. Bravo!
Hakem kötü maç yönetir, bekletirsiniz. Zor işin üstesinden gelir, ödüllendirirsiniz. Bu güne dek yaptınız mı? Hayır!
Korktunuz mu?