Dışarıda içeride, hiç fark etmiyor. Trabzonspor için Fenerbahçe maçları her zaman zor olmuştur. Çoğunda da ezeli rekabet gerilime dönüşmüş ve sinirlerine hakim olan tarafın yüzü gülmüştür.
Dün gece Akyazı’da böyle bir maça daha tanıklık ettik. Kruse’nin henüz 45. saniyede gelen golü tam anlamıyla şok oldu bordo-mavili takım ve tribünler için. Kolay değil, maça resmen yenik başlıyorsunuz on binlerce taraftarın önünde. Hem moral bozukluğu hem büyük bir stres demek bu.
Trabzonspor’un istikrar abidesi Sörloth’un rakip savunmayı adeta delip attığı eşitlik sayısı 15. dakikada gelmese, maçın hikayesi inanın çok farklı olabilirdi. Norveçlinin golüyle oyun yeniden başladı.
Lig ve kupada istim üzerinde bir Fenerbahçe’den söz ediyorum. Özellikle orta alanda bariz bir üstünlük sağladı rakibine. Ozan ve Gustavo aldıkları hep topla doğrudan kaleye giderken hiç direnç görmemeleri, Trabzonspor’un bu bölgede büyük
Üzerinden tam bir hafta geçti. Ne çabuk kanıksadık değil mi? Oysa hâlâ sarsılıyoruz.
Malatyaspor - Trabzonspor maçının ertelenmesinin ardından Fenerbahçe Kulübü’nün “TFF’ye soruyoruz” başlıklı açıklamasından söz ediyorum. Gereksiz, yersiz ve abesle iştigal oldu.
Ülke, Elazığ ve Malatya’da yaşanan acı depremin şokunu atlatmaya ve yaralarını sarmaya çalışır, enkaz altından kurtarılacak bir canın peşinde koşar, insanlar yöreye yardım için gönül birliği yaparken, oynanmayan bir maçın sarı kart hesabını yapan zihniyet çıktı karşımıza...
Eğer Fenerbahçe Kulübü’nün yaptığı açıklama başkan Ali Koç’un onayından geçti ise hiç yakışmadı. Bırakın bir kulübün başkanlığını, Türkiye’nin en büyük istihdam sağlayan holdinglerinden birinin veliahtı, o ifadelerin altına imzasını atıyorsa vah memleketimin haline!
Koyun can, kasap mal derdinde derler ya.
Trabzonspor-Fenerbahçe maçı mı önemli; yitirilen canlar, yıkılan evler, kışın ayazında sokakta
Hikaye, Arda Turan’ın Başakşehir forması giydiği dönemde Galatasaray maçı öncesi Fatih Terim’in elini öpmesiyle başlamıştı.
Lakin senaryo, Arda tarafından çok önceden yazılmıştı. Formayı unutması, sözleşmesini fesih ederek boşa çıkması, ücretsiz Galatasaray’a gitmek istemesi, sıradan gelişmeler değildi.
Terim’i Ankaragücü’nde teknik adamlığa başladığı dönemlerden tanırım. Çabuk sinirlenir, kolay affeder. Sert mizacına karşın yufka yüreklidir. Tıpkı doğaçlama gelişen “el öpme” olayında olduğu gibi.
Ama plan bozuldu. Eski oyuncusuna sahip çıkıp onu Galatasaray’da görmek istediğini söylediğinde, başkan Mustafa Cengiz ile bu denli ters düşeceğini kestirememişti eminim.
Arda’nın geçmişteki vukuatları malum. Bunlara Fatih Terim’e yaptıkları da dahil. Hoca üzerine sünger çekse de, başkan Cengiz kendini bitirme noktasına getiren eski milli futbolcunun üzerini çizmesi ve Terim’e tavır alması, beklenmedik bir çıkış oldu.
Olabilir. Her kulüpte yönetim ile teknik
Trabzonspor’un kaldığı yerden devam etmesi ne kadar önemliyse, yeni teknik direktörü Hüseyin Çimşir ile çıkacağı ilk lig maçında göstereceği performans da merak ediliyordu. Hüseyin hoca bu yükün altından kalkabilecek mi sorusu her kafada vardı.
Son Denizlispor kupa sınavını ölçü almıyorum, ligin havası farklıdır ve zirve mücadelesinin içinde kalmak adına her galibiyet daha değerlidir.
Son söyleyeceğimizi baştan ifade edelim. Kasımpaşa zor günler geçiriyor ve ligin en çok gol yiyen takımı. Savunmasında ciddi sorunlar yaşıyor. Sıralamadaki konumu itibarıyla elbette direnecek, ama mutlaka hata yapacaktı. Nitekim öyle de oldu.
Şimdi skora bakıp Trabzonspor’u eleştirmek ayıptır diyenler çıkabilir. Oyunu karşınızdakinin gücüne bakmadan, gol sayısı ile değerlendiriyorsanız haklısınız. Lakin şu soruyu da sormak gerek; Üçü gerçek hücumcu, beş tane ofansif isimle sahaya çıkıp 25 dakika tek bir pozisyon üretememek normal midir?
Kilidi 25. dakikada o muhteşem sağ ayağıyla kullandığı frikikle
Ülke olarak sıkıntılı günler geçiriyoruz. Gülmeye, sevinmeye, coşku duymaya hasret kalmışız.
Tam da böyle bir dönemde, yüzümüzü Kadın Voleybol Milli Takımımız güldürdü.
Tokyo Olimpiyat Oyunları vizesi aldıkları organizasyonda oynadıkları her maçı soluksuz, heyecan içinde izledik. Vurdukları her smaç sayı olsun istedik. Ve elde ettikleri tarihi sonuçla gurur duyduk. Helâl olsun Cumhuriyet kadınlarına.
Japonya’da da dilerim tuttuğunuz altın olur.
Gelelim Milli Takımımızın başarısını hazmedemeyen cahil ve hastalıklı beyinlere.
Yıllardır sosyal medya ile aram hoş olmadı. Hâlâ da barışık değilim. Ama bugün görüyorum ki, iyi ki varmış!
Küfürbaz tayfasını dikkate almadan söylüyorum, bilinçli kullanıcılar hassas konularda müthiş bir dayanışma sergiliyor. Dokundukları yerden ses geliyor.
Parlak futbol kariyerini “güç zehirlenmesi” ve “hazımsızlık” nedeniyle bitirme noktasına getiren Arda Turan’a üzülüyorum desem yalan olur.
Oysa Barcelona’ya transfer olduğu günlerde, “Arda ile ilgili haberleri ve o tarihi imza törenini izleyip, tüyleri diken diken olan milyonlarca yurttaştan biriyim. Messi, Neymar, Alves, Iniesta, Suarez ve Mascherano’lu Barca kadrosu sayılırken, Arda Turan’ı dünya yıldızlarıyla aynı sahada görmek, çok özel bir duygu olacak. Teşekkürler Arda” cümlesini kuran da ben idim.
Umutluydum, gurur duymuştum.
Sonrasında öyle yanlışlar yaptı, o kadar çok kalp kırdı ki...
O da hepsinin farkında. Akıl dışı, kabul edilemez eylemlerdi. Gençliğine verelim desem, olgunluk dönemine denk geldi hepsi.
Lakin A Milli Takımı bıraktığını açıkladığı o basın toplantısında söylediklerini unutamam.
Yıllardır aynı gazetede omuz omuza çalıştığım Bilal Meşe’ye uçaktaki saldırısının ardından şu açıklamayı yapmıştı Arda Turan; “Pişman mıyım? Değilim. Kuş gibi hafif hissediyorum. Hata
Koca bir hafta Trabzonspor’da yaşanan şok gelişmeler konuşuldu.
Ünal Karaman görevden mi alındı, istifa mı etti?
Akıl almaz sessizlik, türlü senaryoların üretilmesine yol açtı. Oysa her şey yolunda gidiyordu. Takım son 9 sezonun en iyi performansını göstermiş, devreyi üçüncü sırada tamamlamıştı.
Futbolcunun teknik direktör ile, hocanın da takımla sorunu yoktu. Başkan ve Karaman arasında da, dedikodular dışında bir uyumsuzluk söz konusu değildi. Beraber yola çıkmış ve kader birliği yapmışlardı.
İyi de, neyin nesi idi bu operasyon?
Aslına bakarsanız, kafalarda deli sorular var? Var da, yanıt vermesi gerekenler susuyor. Konuşanların söyledikleri ise tatmin edici değil.
Sessiz kalmak erdemdir derler, ama bu sükunet garip geliyor bana.
Kayserispor, Türk futbolunda kulüplerin defalarca yaşadığı trajedilerin son örneği olmayacak kuşkusuz. İş bilmez, sahip olmadığı parayı çarçur eden yönetici, transfer hovardası teknik adam ve ilk fırsatta gemiyi terk eden futbolcu üçgeni kurulunca, ortaya hazin tablolar çıkıyor.
İleride birilerine ders olur mu? Hiç sanmam!
Yaratan, böylesi zor bir süreçte elini taşın altına koyma cesareti gösteren Süper Lig’in ilk kadın kulüp başkanı Berna Gözbaşı’nın yardımcısı olsun. Gencecik yaşta sorumluluk alan çocuklarımızın da yolunu açık etsin.
Sezon sonunda hikaye nasıl biterse bitsin, Kayserispor camiası onları minnetle anımsayacak, bu grubun yarattığı sempati herkesin takdirini kazanacaktır. Tıpkı yıllar öncesinin Şekerspor’u gibi...
***
Trabzonspor’dan beklentim; skoru garantiye alıp, ilerleyen dakikalarda yedek kulübesinde görev bekleyen isimleri sahaya sürmesiydi.
Bordo-mavililer bu senaryoyu rahatlıkla hayata geçirebilir ve ilk bölümde maçı rölantiye alabilirdi. Sayısız fırsattan yararlanamadı.