Ülke olarak zor bir süreçten geçiyoruz.
Ekonomik sıkıntılar, uluslararası ilişkilerdeki belirsizlik, iç siyasetin bitmek bilmeyen çekişmeleri, geleceğe yönelik kaygılar, düşünce özgürlüğünü kısıtlayan baskılar, işsizlik sorunu derken; daraldık ve bunaldık.
Peki, 80 küsur milyonluk bu coğrafyada hiç mi güzel işler yapılmıyor? Takdir edilecek gelişmeler yaşanmıyor? Bizi mutlu edecek, yüzümüzü güldürecek bir şeyler yok mu?
Var elbette. Her koşulda hayatın içinde kalmak, iyiliklere tutunmak, mücadele etmek, direnmek, tepki göstermek, hak aramak, gençliğe değer vermek önemli.
Bugün size, medyanın satır aralarında kalan üç örnek vermek istiyorum.
BİR; SATRANÇTA REKOR
Trabzonspor gibi büyük bir camia her daim zirve mücadelesinin içinde olmalı. Başkanı, yönetimi, teknik direktörü ve her türlü olumsuzluğa karşın bu oyuncu kadrosu ile ekstra işler yapıyor çünkü.
Ünal Karaman’ın hakkını vermek gerek. İki sezondur en zor koşullarda şikayet etmeden, kimseyi suçlamadan, oyuncularına güvenerek yoluna devam ediyor. Hakemlerle uğraşmıyor, sakatlıkları dert etmiyor, bahane üretmiyor, gençlere inanıyor. Bu sağlam duruşu takıma da yansıyor ve 2010-11 sezonundan beri ilk kez böylesine karakterli bir oyuncu topluluğu izletiyor taraftara. Net söylüyorum, uzun zamandır keyif alıyorum onları izlerken.
Dün başkent deplasmanında yine rotasyona gitmek zorunda kaldı Ünal hoca. Ama artık alıştık. Oyuncular da öyle. Kim, ne zaman forma alacağını bilemese de şans bulan hakkını vermeye çalışıyor.
Ankaragücü karşısında erken gelen gol elbette avantaj oldu. Hele ilk yarının son dakikasında rakibin on kişi kalması çok rahatlattı bordo-mavili ekibi. Faty’nin sorumsuzluğu affedilir cinsten değildi. Sonrası çorap
Milli takım arasında ligin tansiyonu düştü sanıyorsanız, yanılıyorsunuz...
İçerisi çok karışık ve tatsız. Öyle böyle değil.
Hakem camiasından söz ediyorum. Hani her hafta gündem oluşturan hakem hatalarından.
Aslına bakarsanız herkes mutsuz. Futbol Federasyonu, Merkez Hakem Kurulu, hakemler, kulüpler, teknik direktörler, futbolcular, taraftar grupları...
Tümü mevcut durumdan şikayetçi...
Sadece medyanın işine geliyor yaşananlar. Kötü gidişattan en çok onlar nemalanıyor çünkü.
Her hafta sonu televizyonlarda saatlerce hakemler ve hatalar konuşuluyor. Gazetelerde, köşelerde konu hep hakem.
Türk hakemliği sadece ülkemizde geri gitmiyor, Avrupa’da da hızla ivme kaybediyor.
Cüneyt Çakır’ın dışında sadece Ali Palabıyık aşama kaydetti. Diğerleri ya yerinde sayıyor, ya geri vitese takmış bekliyor.
Aslında bu kötü süreç, Zekeriya Alp’in ilk Merkez Hakem Kurulu başkanlığı döneminde başladı.
Fırat Aydınus ve Bülent Yıldırım’ın atletik testlere başarısız oldukları gerekçesiyle FIFA listesinden çıkarılmaları, Türk hakemliği adına ciddi bir prestij kaybı idi.
Hani Cüneyt Çakır olmasa, Avrupa’da ve dünyada esamemiz okunmayacak.
Bundan tam üç yıl önce; şu an UEFA Hakem Kurulu Başkanı olan Roberto Rosetti ile Milliyet gazetesi adına bir röportaj yapmıştım. Rosetti, Türkiye Futbol Federasyonu tarafından MHK eğitimcisi olarak görevlendirilmişti. Eski İtalyan hakemin o gün söyledikleri, tespitleri ve uyarıları bugün yaşadıklarımızla aynen örtüşüyor. Türk hakemliği olarak bir arpa boyu yol alamamış, aksine can sıkan bir gerileme içine girmişiz.
Rosetti söyleşimizin manşetini şu sözlerle
Sezonun en ilginç maçlarından birini izledik dün. Her türlü aksiyon vardı. Kırmızı kartları, penaltı kararları ve gerilimi ile gelecek nesillere anlatılacak cinsten bir doksan dakikaya tanıklık edenler şanslı idi. Harika bir maç oldu. Müthiş keylif verdi.
Trabzonspor uzun yıllardır bu kadar karakterli bir mücadele sergilememişti. Alanyaspor gibi aldığı sonuçlar asla sürpriz sayılmayacak bir rakip karşısında 27. dakikada on kişi kalmasına karşın pes etmeyen, vazgeçmeyen, sahaya yüreğini koyan ve üç puanı anasının ak sütü gibi hak eden bu takımı alkışlamak görevimiz. Bravo fırtınaya.
Erol Bulut ve öğrencilerini de kutluyorum. Kendisi bana göre süper ligin en iyi teknik direktörlerinden biri. Çalıştırdığı her takımda mütevazı kadrolarla iyi işler yaptı. Şimdi de Alanyaspor’da bazılarını şaşırtmaya devam ediyor. Bu yüzden Akdeniz ekibinin ligdeki konumu ve topladığı puanları kimse küçümsemeye kalkmasın.
Dün Trabzonspor karşısında önemli bir avantajı vardı Alanyaspor’un. Maçın henüz başlarında eksik kalan
Geçen hafta Süper Lig’de yine hakem ve Video Asistan Hakemliği konuşuldu.
Özellikle iki maçta hakemlere ciddi tepkileri vardı. Trabzonspor- Göztepe karşılaşmasında Titi’nin Sörloth’un ayağına bastığı pozisyonun penaltı olup olmadığı, Jerome’un Sosa’yı sakatlayan darbesi, Kayserispor- Fenerbahçe müsabakasında kaleci Altay’ın rakibinin kasıklarına attığı diz ve aynı maçta Serdar Aziz’in hakem Arda Kardeşler’in karizmasını çizdiği iddia edilen hareketi.
Burası önemli, çünkü bu Merkez Hakem Kurulu Suat Arslanboğa’yı hakemlik onurunu koruyamadığı gerekçesiyle “aforoz” etmiş ve profesyonel sözleşmesini sonlandırmıştı.
Ama görüyoruz ki MHK, Trabzonspor maçının hakemi Fırat Aydınus ile Fenerbahçe karşılaşmasının hakemi Arda Kardeşler’i başarılı bulmuş! Her ikisinin de bu hafta görevleri var. VAR’dakilerin de hakeza!
Kurulun hafta içinde TFF sitesi üzerinden yaptığı açıklamaya gelince. VAR’ın nasıl işlediği ve nasıl kullanıldığı ile ilgili ifadeler
Son Krasnodar yenilgisinin ardından şöyle demiştim;
“Trabzonspor Teknik Direktörü Ünal Karaman, bu skordan sonra iki lig arasındaki tercihini doğru yapmalı. Avrupa’da yola devam etmek hayalden de öte bir hedef. Gerçekçi olmak gerekirse bu kulvar ağır geldi takıma.”
Dün gece Rus temsilcisi ile oynadığımız rövanş maçında Karaman tercihini çok açık şekilde belli etti.
Çoğu Süper Lig’de dakika dahi almamış oyuncuları sürdü sahaya.
Peki ne demekti bu?
Sakat oyuncuların fazlalığında gençlerin önünü açmak, onlara şans tanımak, yüreklendirmek ve A takıma hazırlamak mı?
Ünal hocaya saygı duymakla birlikte, “bu takımın günahı da sevabı da bana ait” demesine rağmen hedefleri açısından doğru maç seçtiğini düşünmüyorum.
Bu yazıya sadece maç yorumu olarak bakmayın lütfen.
Trabzonspor transferin ilk günlerinde dokuz tane genç oyuncu ile sözleşme imzaladığında, taraftar gruplarından “yıldız futbolcu istiyoruz” diye homurtular yükseliyordu.
Ligin başında Abdülkadir Ömür ve Ekuban’ın sakatlıklarından sonra başkan Ahmet Ağaoğlu ile konuşuyorduk. Üzgün ama kaygılı değildi.
Lakin şikayeti vardı; “Federasyon rezerv ligi kaldırmasın diye yırtınıp durduk. Elimizdeki genç futbolcuları oynatacağımız ve A takıma kazandıracağımız bir organizasyon lazım. Bize değil, tüm kulüplere...” serzenişinde bulunmuştu.
Evet, Trabzonspor sakatlıklar konusunda Süper Lig’in en talihsiz takımı. Değerli oyuncularını uzun zamandır kullanamıyor. Fakat Ağaoğlu’nun işaret ettiği o gençlere fırsat yarattı bu olumsuzluklar.
Teknik direktör Ünal Karaman’ı gençlere verdiği destek konusunda takdir ediyorum. Kaybetse dahi bahane üretmiyor. Türk futbolunun böyle bir zihniyete ihtiyacı var. Darısı diğerlerinin başına...
Karaman, gelecek hafta Avrupa Ligi’nde oynayacağı