İyi takım olmak, büyük takım olmak, hazır takım olmak, mücadele ettiğin her kulvarda ciddi sorumluluk yükler. Trabzonspor da bu örneklerden biri. Maalesef sezonun şampiyonu olmak, büyük bir maddi gelir elde etmek anlamına gelen UEFA Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan gitmesine yetmedi. Dün geceki futbola bakınca endişe etmemek mümkün değil. Dolayısıyla iyi başladığı Türkiye Süper Ligi’ndeki başarısını sürdürmesi, çarşamba günü Kopenhag ile oynayacağı rövanş maçı öncesi moral anlamında önemli idi.
Antalyaspor sıradan bir rakip değildi. Ciddi bir tokat yedi Avrupa sınavı öncesi. Hem de ders niteliğinde oldu. Aradaki fark şunu gösterdi; teknik direktör düzeyinde boynuz kulağı geçiyormuş dedirtti bize? Değil mi Abdullah hocam!
Öncelikle şunun altını çizeyim; Antalyaspor sistem takımı. Haddini de biliyor, yapabileceklerini de. Aldığı galibiyeti kimse küçümseyemez. Her anlamda üstün ve akılcı bir futbol sergiledi. Hep kazanma isteği vardı. Evet; futbolda rakibi tahlil etmek önemli. Bunu kimin daha iyi
Daha iki hafta geçmeden hakem tartışmaları alev aldı. Düğmeye ilk olarak Beşiktaş bastı. Alanyaspor maçının hakemi Yasin Kol’u istenmeyen adam ilan etti. Haklıdır haksızdır, diğer kulüpler de sıraya girince bakın siz yangına. Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi hakem seminerinde siyah-beyazlı kulübü hedef alarak sert konuştu. Hadi hayırlısı.
Merkez Hakem Kurulu’nun eli-kolu bağlı. Beş hakem sakat. Neden? Acaba antrenman programlarında sıkıntı mı var? Kalanların büyük bölümü yeterli Süper Lig tecrübesine sahip değil. Video Asistan Hakem kadrosu desen, topu topu 11 kişi. Hata yapanları, cezaya girenleri düşününce, “Lig bu hakemlerle nasıl bitecek?” sorusu geliyor aklıma.
Yıllardır söylerim; federasyonun başarısı, A Milli Takım ve hakemlerin performansıyla ölçülür. Gerisi hikaye... Ağzınızla kuş tutsanız kimseye yaranamazsınız.
Dolayısıyla saha ve VAR hakemlerinin ayrılması kararının gözden geçirilmesi gerekir. En azından ligin devre arasına kadar eski sisteme dönülmeli. Parayla saadet olmuyor. Yoksa;
Türk futbolu uluslararası arenada hızla ivme yitirirken, bedelini, “kendim ettim, kendim buldum” demesi gereken kulüplerimiz ödüyor. Yıllardır “Edirne’den ötesi hikaye” söylemini dikkate almayanlar, süper Lig şampiyonunun neden play-off maçına çıkmak zorunda kaldığını sorgulayamıyor. Sorgulasalar, hesap veremeyecekler çünkü.
Örneğin; dün gece Trabzonspor’u baraj maçı oynarken görmemeli idik. Süper Lig’in Şampiyonu, on milyonlarca euroyu risk etmek zorunda kalmamalıydı. Ve sormak gerek tüm kulüplerimize; ne oldu çuvalla para harcayıp, taraftarın gözünü boyamak adına yapılan transferlerin getirisi?
***
Trabzonspor ligde ikide iki yapınca, dünyamız değişti. Kopenhag maçı farklı olacaktı. Rakip “çantada keklik” demek hata idi. Burası farklı, o kulvar çok değişik. Oyuna hakim olalım derken orta alanda kaptırdığımız topla golü erken yedik. Devler arenasında kapışmaya talipsen, geriye düşünce reaksiyon göstermen gerek. Biz ne yaptık? İlk yarıyı tek pozisyon
İstanbulspor’u deplasmanda yenerek lige iyi bir başlangıç yapan son şampiyonun futbolunu beğenmediğimi ifade etmiştim. Dolayısıyla o maç, Trabzonspor’u değerlendirmek için ölçü değildi benim için. Rakip güçsüz, bordo-mavili takım etkisiz, futbol yavandı.
Hatayspor sınavı ise bordo-mavili ekibi salı günü oynayacağı Kopenhag maçı öncesi daha sağlıklı tartmak açısından önemliydi.
İlk yarıda tıpkı geçen hafta olduğu gibi pozisyon üretmekte zorlandı ev sahibi ekip. Konuk takımın hücuma çıkarken kaptırdığı topları hızlı kullanamayınca savunmadaki açıkları değerlendiremedi. Sadece Bakasetas, Eren, Cornelius işbirliği ile ağları bulan vuruşu vardı ki, o da VAR incelemesinden döndü. Aynı Cornelius 29. dakikada Visca’nın ortasında iyi kontrol yapamayınca, kaleci Erce mutlak bir gole engel oldu.
Kısacası bu bölümde ağırlığını hissettiremedi Trabzonspor. Ofansif yönleriyle dikkat çeken Larsen ve Eren yeterince çıkamadı. Lakin Eren, ikinci yarıda daha çok inisiyatif kullanarak ciddi katkı sağladı. Bence en
Trabzonspor, geçen sezonun şampiyonluğunu “Süper Kupa” ile taçlandırdıktan sonra, gözler elbette İstanbulspor maçına çevrilecekti. Kapalı kutu görünen ligin yeni ekibi karşısında alınacak üç puan, iyi bir başlangıç ve yaklaşan Kopenhag sınavı öncesi motivasyon olacaktı. Zor ama hedefe hizmet eden bir skor buldu Karadeniz ekibi.
Abdullah Avcı kadro konusunda sürpriz yapmadı. Lakin savunma kurgusunda kafasının netleşmediği belli... Hamsik dışında ideal bir takım sürdü sahaya. Gelecekte Dorukhan’ı daha verimli olacağı yerde kullanmayı tercih edeceğini düşünüyorum.
Bakın; her takıma, emeğine ve elde ettiği başarıya saygı duyuyorum. Ama Süper Lig gibi üst düzey bir organizasyonda mücadele ediyorsanız, belli standartları bulacaksınız. Alt yapınız sağlam, antrenman sahanız, nihayetinde mütevazı da olsa maçlarınızı oynayacağınız bir stadınız olacak. Ve en önemlisi, arkanızda duracak bir taraftar grubu. Yoksa bu oyunun figüranısınız. Karakter koyamazsanız, geldiğiniz yeri anımsarsınız.
İstanbulspor 17 yıl sonra geri
Adı Süper Kupa. Ya futbol? Skora bakıp aldanmayın. Sıradan bir lig maçı kalitesini aşamadı. “Sezon başı, takımlar henüz kıvamanda değil” masalına inanmayın. Nereden baksanız bir aydan fazla bir hazırlık dönemi yaşadı herkes. Haftaya lig başlıyor. Avrupa kulvarında temsilcilerimiz var. Her türlü sürpriz bizi bekliyor.
Trabzonspor ve Sivasspor için hedef müsabakalardan biri idi. Ve iki sahnelik bir oyun oldu. Son şampiyon cephesinden bakarsak; ilk yarıda duran toptan attığı gole kadar son derece etkisizdi. Savunma ile hücum hattı arasında büyük boşluklar vardı. Dolayısıyla bordo-mavili ekip bu bölümde pozisyon üretmekte zorlandı. Unutmadan, kimse yeni transfer Trezeguet’den bir Nwakaeme beklemesin. Yeteneği tartışılmaz ama onu topla buluşturmak şart.
Net söyleyeyim, ilk yarıda Sivasspor bu kadar çekingen oynamasa, orta sahayı bu denli kolay geçerken hücumda çoğalabilse, zor anlar yaşatabilirdi Trabzonspor’a.
Tamam, hata futbolun doğasında var. Lakin maça ortak olmak istediğin bölümde bunun affı olmaz. Sivasspor kalecisi Ali Şaşal
Posası çıkmış yabancı oyunculara milyonlarca euro ödenir, kulübe gediklisi yerli futbolculara akıl almaz sözleşmeler yapılır, vasıfsız teknik direktörlere servet verilirken sesi çıkmayanların, 5 yıl sonra hakem ücretlerinde iyileştirme yapılınca kaostan rol kapmaya çalışmasına şaşırmıyorum.
Hele sezon bir başlasın, abalıya vurmak için yeni bir fırsat doğdu onlar için.
Gelelim hakem cephesine. Futbol Federasyonu’nun aldığı en radikal kararlardan biridir bu. Sadece son 8 ayda yaşam standartlarındaki değişim dikkate alındığında, ortaya çıkan rakamlar abartılı sayılmaz.
İşin öznesindeki hakemler de yapılan jesti karşılıksız bırakmamalı.
Süper lig kadrosundaki parçalanmışlık para ile onarılır mı? Hayır, ama iç barış açısından herkesin sadece kendi işine odaklanmasını sağlayabilir. Hakem daha “profesyonel” yaşayacak, kazancını kendi hataları ve egolarına feda etmeyecek.
Bir nesil geçmeli
Artık kimse kimsenin dostu-kankası değil. Yazıyorum buraya; gemisini kurtaran kaptan olacak. Bu iyi bir şey mi?
Bu ülkede hakemin sevildiğini, sayıldığını, arkasından iyi konuşulduğunu hiç duymadım.
30 yılı aşkın camianın içindeyim. Her kulüp, illaki hakeme bir kulp takar, eski maçlardaki hatalarını gündeme getirir, adı geçtiği vakit şikayet eder. Ülkemizde hakemliğin kaderidir, yazgısıdır.
Fırat Aydınus da onlardan biri. Türk hakemliğinde ilk kez talimat değiştirilerek görev süresi uzatılan isim oldu. Kadronun en kıdemlisi geçen sezon sonunda yaş haddinden “emekliye” ayrıldı.
Seversiniz sevmezsiniz. Futbolumuzun son 20 yılına damga vurmuş isimler arasında yer alır. Çok insan bilmez, “okumuş çocuktur”, Jeofizik mühendisliği mezunudur. Deli doludur, asidir, kafasına buyruk, biraz da tembeldir. Yıllarca taşıdığı FİFA kokartını kaybetme gerekçesi de biraz bunlara bağlıdır.
Aydınus, hakemlik kariyerini noktaladıktan sonra medyayı tercih edenler kervanına katıldı. Umarım tarafsızlığını bu kulvarda da korur. Yolu açık olsun.
Şimdi, Sabri Çelik MHK’sine naçizane bir önerim var. Hakemliğe hizmet etmiş her insan acıları, sevinçleri ve anıları ile