Nwakaeme, Cornelius, Hamsik ve Djaniny. Yıllar sonra gelen şampiyonlukta en fazla katkısı olan oyunculardı. İkisi sezon başında gitti, biri son haftalarda teknik direktör kontenjanına takıldı, sonuncusu ise böylesi önemli bir maç öncesi Arap yarımadasına transfer oldu. İlginç değil mi? Geçen sezonun ikinci bölümünde takımın performansı düşmeye başlamıştı. O süreçte üç önemli oyuncu, Abdullah Avcı’nın kapısını çalmış ve “hocam rahat bırak bizi oynayalım, kazanalım” demişti. Şimdi esameleri okunmuyor. Trabzonspor’un bu sezonki performansını sorgulayanlar için küçük bir not düşmek istedim.
Taraftar zaten yüreği ağızında maç izliyor. Savunmada oyun kurarken fantaziye gerek yok. Öz güven de fayda etmiyor. Dün maçın 12. saniyesinde Galatasaray’ın yediği gol tam anlamıyla derslik bir hatalar zinciri idi. Ne Torreira’ya ne yılların deneyimi Muslera’ya yakıştı. Uruguaylı kaleci hayatı boyunca unutamaz bu şımarıklığın faturasını. Boş kaleye son dokunuşu yapan Maxi Gomez de arkadaşı
Adana Demirspor maçının bitiminde koşarak hakem Ali Palabıyık’a giden ve tepki gösteren Fenerbahçe Teknik Direktörü Jorge Jesus’un gördüğü kırmızı kartın karşılığı muhtemelen bir maç ceza alacak.
Ne yaptı Jesus? İlk kez bu kadar sinirlendi ve hakeme gözlük işareti yaptı. Yani “Kör müsün?” veya bizim tribün jargonu ile “gözüne gözlük” dedi.
Bakın, hakemin son dakikadaki faul kararı doğrudur değildir tartışmıyorum. Lakin bugüne kadar sakinliği ile dikkat çeken Jesus, aynı hareketi bir UEFA maçında yapabilir mi? Yaparsa, kafadan üç maç ceza. Hakeme hakaretten başlar, kişilik haklarına saldırıya kadar gider.
Jesus’un kısa sürede Türk futboluna adapte olmasını garipsemiyorum. Adam bakıyor; kulüp başkanı da, futbolcu da, kulübedeki masör veya doktor da aynı tavrı sergiliyor, ben niçin suskun kalayım diyor.
Sen de haklısın Jesus. Başarının sırrı, gittiğin ülkenin koşullarına uyum sağlamaktır. Bağır çağır, gerekirse saldır, kimi zaman da efendi tavrınla takdir gör.
Trabzonspor’un bu sezon yaşadığı en büyük sıkıntı gol yollarında. Maxi Gomez ve Umut bu takımın forvetleri değil mi? Ya katkıları. Sezonun yarısı bitti, attıkları bir elin parmağını geçmedi. Bakasetas, Trezeguet ve Bardhi, Trabzonspor’un skor yükünü üstleniyorsa, ortada garip bir durum yok mu sizce?
Abdullah Avcı kusura bakmasın; sezon öncesi kadro planlamasını yaparken nasıl bir hücum kurgusu vardı kafasında merak ediyorum. Sörloth ve Cornelius’un yerini dolduracak kimleri düşündü. Belli ki yerleri dolmadı.
Ya savunmadaki açıklar? Dün yediği gollere bakınca söyleyecek söz bulamıyorum. Hücumda yoksun, savunmada eksik kalıyorsun, orta alanda rakibe teslim oluyorsun. Peki bu ligdeki söz hakkın ne olacak? Kimse deplasman fobisinden söz etmesin. Yok öyle bir travma. Ne demek rakip saha korkusu? Güçlü isen bunu yaşamayacak, gücünü hissettireceksin. Ben artık “son şampiyon” söyleminden sıkıldım.
Trabzonspor yönetimi ve teknik heyeti kusura bakmasın. Trabzonspor’un sıradan takım olma
Andrea Pirlo İtalyan futbolu ve Juventus kulübünün efsane oyuncusuydu.
Sezon başında Fatih Karagümrükspor’un başına teknik direktör olarak getirildiği vakit herkes şaşırmıştı.
Öyle ya, bu kariyerde bir ismin ne işi olabilirdi bir semt kulübünde?
Üstelik kulüpten yapılan açıklamada Pirlo ve 4 yardımcısının 900 bin euro alacağı kayda geçmişti. Aynı teknik direktörün son çalıştırdığı takım Juventus’tan yıllık 3.5 milyon euro aldığını da anımsatayım.
İtalyan teknik adam ise imza töreninde parayla ilgilenmediğini, tek isteğinin başarılı olmak olduğunu söylemişti.
Kimileri de şaşkınlık yaratan Pirlo “transferini” kulüp başkanı Süleyman Hurma’nın müthiş başarısı olarak görmüştü.
Paranın kaynağı
İstanbulspor’un ligdeki konumu belli. Her maçta her puana şiddetle ihtiyacı olan bir takım. Bunun için de tüm alternatifleri düşünmesi normal. Teknik direktörü Fatih Tekke şöyle demişti müsabaka öncesi; “Planımız Trabzonspor’un oynamak istemediği bir tarz olacak.” Yani “ne oynarım, ne oynatırım” demek istemişti Tekke. Çaresizliğin dile getirilmesiydi bu sözler. Oysa azıcık cesur olabilse belki bu kadar aciz kalmazdı takımı.
Trabzonspor ilk yarım saatte ezici bir istatistikle topa sahip olsa bile, üçüncü bölgede istediği pozisyonlara giremedi. Djaniny ve Gomez rakip ceza alanının dışında dolaşıp durdu. Bakasetas ve Abdülkadir Ömür bu bölümde ofansa gerekli katkıyı veremedi. Evet bordo-mavililer sürekli pas yaptı, rakibi üzerine çekmeye çalıştı ama, İstanbulspor uzun süre tuzağa düşmedi.
İyi de nereye kadar? İki takım arasındaki kalite farkı ortada. Trabzonspor her an sonuca etki edecek yeteneklere sahip. Böyle bir rakip karşısında hatasız oynamak mümkün mü? Değil elbette.
Trabzonspor teknik direktörü Abdullah Avcı’nın bilgisini, deneyimini ve bugün kadar elde ettiği başarılarını sorgulamak haddim değil.
Tıpkı Marek Hamsik’in futbol kariyerini tartışmak gibi olur bu. Avcı ile Hamsik arasında sorun olduğu kesin. Bunu Ümraniyespor ile oynanan kupa maçında net biçimde gördüm.
Bir; Hamsik gibi bir oyuncu böyle basit bir rotasyonun parçası olmamalı idi. Haftalardır yedek kulübesinde oturan Slovak yıldızı bu maçta test etmeye kalkmak çok yanlıştı. Nitekim oyundan alındıktan sonra doğrudan soyunma odasına yönelmesi, açık bir tepki idi.
İki; üst düzey bir teknik adam ile bu seviyedeki oyuncusu sıkıntı yaşıyorsa, çözmek Avcı’nın görevidir. Hamsik doksan dakika sahada yürüse bile pek çok arkadaşından fazla yarar sağlar.
Üç; geçen sezon şampiyonlukta büyük katkısı olan Hamsik’e vefasızlık yapmak, bir teknik direktöre asla prim sağlamaz. Hiçbir şey yokmuş gibi davranmak, gereksiz yorumlara ve polemiklere yol açar.
Kapıda bir kriz olduğu kesin. Slovak oyuncu ara
Yoğun maç trafiğinde her teknik adamın rotasyon yapma hakkı var elbette. Bedelini ödemeyi göze alırsanız eğer. Abdullah Avcı da Ümraniyespor karşısında tercihlerini bu yönde yaptı. Hüseyin, Arif, Naci, Bardhi ve uzun zamandır forma vermediği Marek Hamsik ile başladı kupa müsabakasına. Gol bölgesinde ise Gomez yerine Umut Bozok’u görevlendirdi.
Kadroda yer alan her oyuncu her an hazır olmalı. Sanırım Avcı’nın düşüncesi de onların yeterliliğini görmekti. Haklı mı çıktı? Evet; istediği hiçbir şeyi yapamadı Trabzonspor. Sıradan bir takım görüntüsü çizdi uzatma bölümüne kadar.
Gelelim asıl soruya; rakip lig sonuncusu Ümraniyespor değil de, Adana Demirspor olsa idi, Avcı yine benzer bir kadro sürer mi idi sahaya? Hiç sanmam. Kupa telafisi olmayan ve kazayı affetmeyen bir organizasyon. Bu yüzden önce skoru alıp, sonra dileğini yapmak en mantıklısıydı.
Tehlikenin farkına varan deneyimli teknik direktör ikinci yarıya Gomez, Bakasetas ve Yusuf Yazıcı ile başladı. Peki değdi mi bu riski almaya, işini
Maçtan önce Abdullah Avcı’nın açıklamalarını takip ettiniz mi bilmiyorum. Hocayı tanıyanlar ilk defa bu tarzda ve ses tonunda tepki verdiğini anlamıştır. Benim en önemsediğim ifadeleri ise şöyle oldu: “Trabzonspor’un paçasına yapışanlar eninde sonunda düşecektir. Aile mahremiyetinin bozulmasına izin vermeyeceğim.”
Belli ki Avcı’nın kulüp içinde bazı rahatsızlıkları var. Çok ciddi bir suçlamayla endişe yaşadığı ortama işaret etti. “Asla mücadeleden kaçmam” ifadeleri, yerine teknik direktör arayanlara mesaj niteliğinde idi; “Yenilsem de buradayım” dedi.
***
Gelelim maça. Geçen haftaki farklı Alanyaspor yenilgisinin şokunu atlatmak kolay değildi. Hocanın ve futbolcuların bu travmayı yaşanmamış sayması düşünülebilir mi? Ancak görüldü ki bu takım karakter ortaya koyduğunda toparlanması için sihirli değnek gerekmiyor.
Evet; futbol hatalar oyunu. Trabzonspor’un 21. dakikada öne geçtiği golde kaleci Volkan Babacan’ın topu elinden kaçırması konuk ekip adına