Suriyeli sığınmacılar ve Avrupa’daki krizden kaçan yabancıların dört gözle beklediği tasarı hazır. Yabancı istihdamına büyük kolaylıklar geliyor. Yabancı öğrenciler dahi çalışabilecek. Hasta bakıcılık gibi işler de yabancılara açılıyor
Türkiye’de çalışma izni bekleyen yabancı sayısı gün geçtikçe artıyor. Öncelikle Türkiye’de 1 milyon 600 bin civarında Suriyeli sığınmacı var. Bu kişiler istihdam imkânı bekliyor.
Ayrıca Avrupa’daki ekonomik krizle beraber nitelikli meslek gruplarından bile Türkiye’ye ciddi bir göç dalgası yaşandı.
Yunan pilotlar, İspanyol mühendisler ülkemizde çalışıyor. Yabancıların 2009’da 10 bin düzeyinde olan çalışma izni başvurusu, 2014’ün ilk 8 ayında 60 bine yaklaştı.
Şu anki uygulamada çalışma izinleri 2003’te yürürlüğe giren Yabancı Çalışma İzinleri Hakkında Kanun doğrultusunda düzenleniyor.
Bu kanun çalışma izinleri verme yetkisini büyük oranda Çalışma Bakanlığı’nın inisiyatifine bırakıyor. Fakat başvuru sürecinde İçişleri ve Dışişleri Bakanlığı’nın gerçekleştirilmesi gereken aşamalar da olduğu için bürokrasiyi çok uzatan üçlü bir sistem söz konusu. Özellikle çok uluslu şirketler çalışma izni konusunda ciddi sorunlar yaşıyor.
Yaşanan son kazalar neticesinde hazırlanan ve önümüzdeki günlerde Meclis’e gönderilecek yasa tasarısında ağırlıklı olarak iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin maddeler var.
Tasarıda işverenlerin iş güvenliği yükümlülüklerine uymaları için daha sıkı tedbirler olacak. Sorumlulukları yerine getirmeyen işverenlere para cezasının yanı sıra hapis cezasını da öngören bir düzene geçilecek.
‘2 puanlık’ ödül önemli
Yeni Torba Yasa’da çalışanlar için de cezai yaptırımlar var. Örneğin, işverenin verdiği koruyucu malzemeyi giymeyen, işyerindeki eğitime mazeretsiz katılmayan çalışanların işlerine son verilecek. İşveren bu kişiler için tazminat da ödemeyecek.
Her ne kadar yeni yasayla cezalar hem işveren, hem de işçi açısından ağırlaşıyor olsa da, görünen o ki kazalar sona ermeyecek. Bu nedenle cezanın yanında ödül de içeren yeni bir iş güvenliği yaklaşımı zorunlu.
Gelecek ay Meclis’e sunulması planlanan yasa tasarısına bu yönde maddeler gireceği ifade ediliyor. Çalışma Bakanlığı’na bağlı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü bu yönde bir hazırlık yaptı.
Ancak teşvik veya ödüllendirme olarak düşünülen maddelere hem Maliye Bakanlığı hem de Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) itirazı
2015 yılı programı çalışma hayatında önemli değişimlere işaret ediyor. Kamuoyunda kiralık işçilik olarak bilinen geçici iş ilişkisi kurulması meselesi işçi tarafının çok hassas olduğu bir konu. Programda “geçici iş ilişkisi” yani kiralık işçi konusuna da yer verildi. Bu yasama yılında konuyla ilgili yasa tasarısı büyük bir ihtimalle Meclis gündemine gelecek.
Geçici iş ilişkisi nedir?
Geçici iş ilişkisi işverenin ihtiyacı olduğu dönemde geçici iş ilişkisi kurmaya yetkili özel istihdam büroları vasıtasıyla personel ihtiyacını karşılaması ve bu sürenin sonunda işçinin işine son verilmesi anlamına geliyor. İşgücü piyasasında iş bulmakta zorlanan gruplar için bu tür istihdam biçiminin Avrupa’da çok sık kullanıldığını görüyoruz. Bu şekilde hem işveren işten çıkartmanın maliyetine katlanmamış, hem de istihdam edilmesi diğer kesimlere göre daha zor olan bazı gruplar iş imkânına kavuşmuş oluyor. Ancak geçici iş ilişkisi iyi bir temel üzerine oturmaz ise işverenlerin kötü niyetli uygulamalarının hayata geçmesi mümkün olacaktır. Sürekli bir istihdam biçimi ile istihdam edilmesi gereken bir kişinin geçici iş ilişkisi ile çalıştırılması ve en ufak bir fırsatta kapının önüne konulması
Yüksek Planlama Kurulu’nun hazırladığı 2015 programında yer alan konulardan çalışma hayatı açısından belki de en önemlisi kıdem tazminatı ve emekli aylıkları. Kıdem tazminatı hakkı, çalışanlar için en önemli ekonomik hakların başında geliyor. 2012’de çıkarılması düşünülen “kıdem tazminatı fonu” da getirdiği koşulların yetersiz olması nedeniyle tepki görmüş ve eleştirilmişti. Neticede konu rafa kaldırıldı.
2015 programında kıdem tazminatının fona dönüşmesi konusunda yaklaşımın olması, hükümetin bu konuda çalışmalarını sürdürdüğü ve sendikaların kıdem tazminatı fonu ile ilgili olarak kapısının yeniden çalınacağını gösteriyor. Başbakan da bu konuda yakın tarihi adres gösterdi.
Erişilebilir tazminat
Kıdem tazminatı konusundaki en büyük problem, çok sınırlı bir kesimin bu haktan yararlanabilmesi. Kıdem tazminatı alabilmek için hem en az bir yıl aynı işverene bağlı olarak çalışmış olmak, hem de işten çıkarılma nedeninin kanundaki kriterlere uyması gerekiyor. Fakat ne yazık ki, her 10 işçiden yalnızca 1’i gerekli koşulları yerine getirip bu tazminatı alabiliyor.
Pek çok işçi kıdem tazminatını alamadan işyerinden ayrılmak durumunda kalıyor. Diğer yandan konuyla ilgili
Soru: Önümüzdeki ay ikinci kez dünya evine gireceğim. İlk evliliğim sonrasında da kıdem tazminatı almıştım. Yeniden kıdem tazminatı alabilir miyim?
Cevap: 1475 sayılı İş Kanunu’nun kıdem tazminatı ile ilgili yürürlükteki 14. maddesi uyarınca kadın işçiler evlendikleri tarihten itibaren bir yıl içerisinde istifa ederlerse kıdem tazminatlarını alabilirler. Fakat kıdem tazminatı alabilmek için genel koşul aynı işverene bağlı olarak bir yıl çalışmış olmaktır. Bir yıllık süre hesap edilirken aynı işverene bağlı birden fazla işyerinde geçen süreler birlikte değerlendirilir. Dolayısıyla A işverenine bağlı B işyerinde 6 ay, C işyerinde 6 ay çalışmış bir işçi toplamda bir yıl çalışmış olduğu için kıdem tazminatına hak kazanabilecektir.
Kadın işçilere evlenmeleri dolayısıyla sağlanan kıdem tazminatı hakkında da bu kural geçerlidir. Bunun yanında kadın işçinin nikâh tarihi ile istifa tarihi arasında en fazla 1 yıl süre olmalıdır. Yani evlendikten sonra kadın işçinin istifa ederek kıdem tazminatını alabileceği 1 yıl bulunmaktadır. Nikâhtan sonra 1 yılı geçiren kadın işçi kıdem tazminatı talep edemez.
Resmi nikâha bakılır
Buradaki nikâh tarihinden kasıt resmi nikâh tarihidir.
İş güvencesi kapsamındaki işçilerin “işe iade davası” açma hakları bulunuyor. Pek çok durumda işverenler sözleşme fesihlerini yani işten çıkarmayı usulüne uygun bir şekilde ve somut delillerle gerçekleştirmedikleri için işe iade davası açan işçiler bu davaları kazanıyorlar. Ancak işinden olanların bu süreçte dikkat etmeleri gereken süreler ve yazılı başvurular var. Dava açmak için ve işe başlamak istediğini işverene bildirmek için gerekli süreleri kaçıran işçiler bu haklardan mahrum kalabilirler.
İş Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca 30 ve daha fazla işçi çalıştırılan işyerlerinde en az 6 aylık kıdemi olan işçiler iş güvencesi kapsamındadır. Geçtiğimiz ay yürürlüğe giren torba yasa ile yer altında çalışan işçiler için iş güvencesi koşullarında değişiklik yapıldı. Buna göre yer altında çalışan işçiler için en az 30 işçinin çalıştığı bir işyerinde çalışmak, iş güvencesinden yararlanmak için yeterli sayıldı. Yer altında çalışan işçiler için iş güvencesindeki en az 6 ay kıdemi olma koşulu kaldırıldı.
1 ayda dava açılmalı
İş güvencesi kapsamındaki bir işçinin iş sözleşmesini fesheden işveren bunu geçerli bir nedene dayandırmak zorundadır. Dolayısıyla iş güvencesi kapsamındaki
Cumhuriyet tarihinin en büyük maden kazasının hemen ardından asansör faciası ve yeni bir maden kazası gelince iş sağlığı ve güvenliği konusunda radikal adımların atılması yönünde fikir birliği oluştu.
Devlet bu konuda öncelikli olarak idari para cezalarını artırıyor. İş güvenliği uzmanı görevlendirmeyen bir işverene 5.601 TL idari para cezası kesiliyor. Aykırılığın devam ettiği her ay için de bu rakam tekrarlıyor. Bu cezanın uygulanmasında işyerinin tehlike sınıfı fark etmiyor. Yani süpermarket de, maden ocağı da iş güvenliği uzmanı görevlendirmezse aynı idari para cezasını ödüyor. Fakat yeni düzenlemede bu konuda yeni bir yaklaşım benimsenecek.
Çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerine çok daha yüksek idari para cezası kesilecek. Örneğin maden ocağında iş güvenliği uzmanı görevlendirilmemiş olması halinde ceza rakamı iki katına çıkacak ve 11.202 TL olarak uygulanacak.
Az tehlikeli sınıftaki süpermarkette ise 5.601 TL’lik ceza uygulanmaya devam edecek.
Kamu ihaleleri yasak
Bu konuda ilerleyen dönemde artış oranları netleşecek. Fakat yüzde 50’den yüzde 200’e kadar giden ciddi artışlar olacağını bugünden söyleyebiliriz. İdari para cezalarındaki artış, işyerinde
Ülkemizdeki madenlerdeki üretim koşulları ne yazık ki son derece kötü. Bu koşullarda üretim yapılmaya devam edildiği müddetçe kazalar kaçınılmaz. Bu koşulları daha iyi hale getirmek için her yıl düzenli denetimler gerçekleştiriliyor.
Kazanın gerçekleştiği Karaman’daki maden de denetim geçirmiş. Bazı eksiklikler dolayısıyla 9 bin TL idari para cezası uygulanmış. Fakat denetim sorunlarımızı çözmüyor. Denetim sonrası madende belki de aynı eksiklikler devam ettiği halde üretim sürdürülmüş.
İşin uzmanı ülkeler
Denetimimizin yeterli seviyede olmaması ve madenlerdeki eski teknolojileri yenilemek amacıyla bir an önce ülkemizdeki bütün madenlerin dışarından getirilecek uzmanlarca denetlenmesi ve üretim koşullarının iyileştirilmesi çalışmalarının başlatılması gerekiyor. Çin, Avustralya, Almanya ve Amerika maden üretimi konusunda dünyanın lider ülkeleri. Bu ülkelerden getirilecek uzmanların madenleri denetlemesi ve hem eksiklikleri ortaya çıkarması, hem de madende kullanılması gereken üretim teknolojisini belirlemesi sağlanmalı. Bu sayede ülkemizdeki bütün madenlerin sahibi olan devletimiz, gerekli koşullar sağlanmadan hiçbir madende üretimin başlamamasını sağlamış olduğu gibi,