İstanbul Moda Haftası öncesinde Londra’daki Victoria & Albert Müzesi’nde 14 Temmuz’a kadar devam edecek “Christian Dior: Designer of Dreams” sergisini geziyoruz.
Hâlâ kabul etmeyenler olsa da, müzeler çoktan kabul etti, moda da artık bir sanat. Bugün köklü bir modaevinde, bir couture elbisenin fiyatı 25 bin dolardan başlıyor, milyon dolarlara kadar çıkabiliyor. 150 saatte dikilen bir elbiseye gönül rahatlığıyla 100 binlerce dolar verebilecek couture koleksiyonerleri var. Yurt dışında birçok müze şimdi bu koleksiyonerlerin gardıroplarının peşinde. Eskiden moda dergilerine gardıroplar açılırdı, şimdi ise sanat ve tasarım müzelerine... Müzeler moda ve kostüm sergileri sayesinde daha çok kişiye ulaşıyor. Hatta sırf bu yüzden modaevleri bile kendi müzelerini açıyor. Londra’da şu anda Victoria & Albert Müzesi’nde “Christian Dior: Designer of Dreams” sergisi var.
Biz İstanbul’da çağdaş sanatla ilgilenirken, Londra’da modanın yükselişi devam ediyor. Birçok çağdaş sanat sergisinde in cin top oynarken moda sergilerinde uzun kuyruklar bitmek bilmiyor. Müzeler artık daha çok ilgi çekmek için bu yola başvuruyor.
Malum, ‘ünlü’ kültürü aldı başını gidiyor. Herkes ünlülerin giydiği kıyafetleri merak
İstanbul Moda Haftası, resmi adıyla Mercedes Benz Fashion Week Istanbul sektör için çok önemli bir etkinlik.
Moda haftaları dünyanın hiçbir yerinde eğlence olarak görülmüyor.
Aksine, büyük bir sektör organizasyonu olarak görülüyor, tamamen moda basını, blogger’ları ve satın almacılara yönelik yapılıyor.
Ön sırada ünlü davetliler de oluyor, daha fazla dikkat çekebilmek, daha fazla haber değeri sağlamak için.
Ama onun dışında sektörle ilgisiz kimse süslenip püslenip boy göstermeye gelmiyor.
İşte biraz da bu yüzden New York, Londra, Milano, Paris moda haftaları ne olursa olsun ertelenmiyor, iptal edilmiyor.
Çünkü herkes sektörün eğlenceden çok daha öte olduğunu kabul etmiş durumda.
Umalım, bizde de öyle olsun, İstanbul Moda Haftası da sektörle gerçekten ilgili kişileri bir araya getirebilsin, moda yazarları, editörleri üşenmesin, bizim diye küçümsemesin ve defileleri takip etsin.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un eşi Pervin Ersoy, başkan yardımcısı olduğu Bizim Çocuklarımız Dayanışma Derneği’yle Bursa’ya gidiyor.
Bursa gezisinde dernek yönetimi ve üyelerine Eser Yenenler de eşlik ediyor.
Sosyal medya paylaşımlarında, aralarında Eser’in de olduğunu görenler gittikleri yerlere akın ediyor.
İşte Pervin Ersoy da bu geziden sonra ‘Her şehri ünlüsüyle geziyoruz’ diye bir proje başlatmaya karar veriyor.
30 şehir, 30 ünlü isim düşünülüyor başta.
Daha sonra Saffet Emre Tonguç’la bir araya gelip projeyi geliştiriyorlar, Sacred 7 Travel’ın da desteğiyle.
“Rota, hedef belirlemek demek. Biz de Rotahane’yle Türkiye’yi gezeceğiz, iç turizmi kalkındıracağız” diyor Pervin Ersoy.
İlk gezi Denizli’ye, Denizlili olan Tuba Ünsal ve Ebru Akel de geziye katılacak.
Cem Yılmaz’ı en son sahnede bundan tam 5 yıl önce New York’ta Lincoln Center’da izlemiştim.
Dev salon tıklım tıklımdı, ertesi gün ise gazetelerde “New York’ta boş salona oynadı” haberini görünce şaşırmış ve bir gazeteci olarak utanmıştım.
Bu hafta sonu ise Cem Yılmaz’ı Londra’da “Most Production UK’in yani bizim Mustafa (Oğuz) abinin” organizasyonuyla 3500 kişilik Apollo’da izledim, hem de iki gece ardı ardına.
45 yıldır İngiltere’de olan Türk sermayeli tek İngiliz bankası TurkishBank’in Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Börteçene’nin davetiyle...
TurkishBank, daha önce Orhan Pamuk’un Somerset House’da düzenlediği Masumiyet Müzesi sergisine sponsor olmuştu. Şimdi ise Cem Yılmaz’ın yeni gösterisinin Londra prömiyerini desteklediler. Cem Yılmaz da “‘Diamond Platinum Elite Plus’ yerine ‘mortgage’ diyecektik gösterinin adına, bariz olmasın diye değiştirdik” diye başladı şovuna. Londra’daki Türklerin oturma izni, Ankara Anlaşması gibi önemli konularına da, İngilizlerin kuralcı ve vintage meraklısı olmalarına da, Nusret’ten Acun’a gündemdeki popüler isimlere de değinmeden geçmedi.
Londra’da Türkleri bir araya getirdi
Cumartesi ve pazar günü Cem Yılmaz’ı izleyenler arasında cuma akşamı kendisi onuru
Gastroekonomi Zirvesi’nden çağdaş sanat sergilerine öne çıkan etkinlikleri hatırlayalım.
Çağdaş sanat sergileri önünde kuyruk: Gördüğümüz en sevindirici manzara bu. Yurtdışındaki sergi kuyruklarına yıllarca özenle baktık, biz de kim bekler, kim çağdaş sanata bu kadar meraklı olur ve bu kadar sabırlı davranabilir diye az düşünmedik. Neyse ki eşiği atlattık. Artık sadece çağdaş sanatın süperstarlarının geldiği müze sergileri değil, galerilerdeki ya da özel mekanlardaki pop up sergilerde bile uzun kuyruklar olabiliyor. Önce Murat Pilevneli’nin galerisi Pilevneli Mecidiyeköy’deki sergilerini gördük, şimdi ise Taner Ceylan’ın küratörlüğünü üstlendiği “Olimpos Sergileri 1: Portre”nin açılışında kuyruklar oldu. Taner Ceylan’in küratörlüğünü üstlendiği, 10 yeni sanatçının işlerinin yer aldığı sergi Cihangir’deki Sadık Paşa Konağı’nda. Kaçırmayın!
Akaretler’de sanat haftası: Bir de hatırlatma yapalım, Bilgili Holding ve Sabiha Kurtulmuş’un organizasyonu Artweeks@Akaretler’de sergilerinde 20 Mart’a kadar birçok galeri ve koleksiyonerlerin işlerini görmek mümkün.
Kuruçeşme’de yeni dev mekan: Kuruçeşme’de Mandarin Oriental otel inşaatın yanında Reina benzeri yeni bir mekan açılıyor.
Yazılarını sevdiğim yazarlarla tanışmaya korkarım.
Hayal kırıklığına uğrama olasılığını bildiğimden.
Çoğu zaman yazıyla kendini çok iyi ifade eden biri, karşısına geçip konuştuğunuzda bir iki kelimeyle o aklınızda yarattığı şahane kahramanı anında yıkabilir.
Tam tersi de olabilir tabii, karşınızdaki büyük yazar anlattıklarıyla “Az bile hakkını vermişim” de dedirtebilir size.
Şanslıyım, Milliyet’teki 10 yılımda rahmetli Çetin Altan’dan Güngör Uras’a çok sevdiğim yazarlarla çalışma fırsatım oldu.
Halen Melih Aşık’tan Güneri Cıvaoğlu’na benim için ikinci kategoriye giren az sayıda usta yazarla ve Asu Maro’dan Mehmet Tez’e kendi jenerasyonumun en beğendiğim yazarlarıyla aynı gazetede yazmak onur kaynağı.
Milliyet 69 yaşında, yeni yazarlarıyla, daha genç kadrosu ve yönetimiyle her zamanki gibi değerli işlere imza atıyor.
Kardashian-Jenner ailesi hayatımıza yeni bir kavram getirdi: Ünlü olduğu için ünlü olmak.
Eskiden insanlar ürettikleri sayesinde konuşulurdu.
Önce çalışır ve üretir, sonra ortaya çıkardı.
Artık durum farklı: Önce şöhret oluyorsun, sonra mesleğine karar veriyorsun.
Kardashian’ların en küçük kardeşi, Kylie Jenner da bu yolu izleyenlerden.
Kylie Jenner, geçen haziran ayında, 21. doğum gününden hemen önce, iş dünyasının en prestijli dergisi Forbes’a “Servetini kendi kendine kazanan en genç milyarder” sıfatıyla kapak oldu.
O zaman serveti 900 milyon dolar civarındaydı.
Önceki gün ise Amerikan Forbes dergisi, meşhur listesini ve Kylie Cosmetics’in sahibi Kylie Jenner’ın servetinin 1 milyar dolara ulaştığını açıkladı.
Gastronominin Türkiye’nin ekonomisinde kaldıraç etkisi yapabileceğini, Türkiye’nin gastroekonomi alanında yol haritası belirlemesi gerektiğini geçen yıl TURYİD Başkanı Kaya Demirer ile konuşmuştuk.
Bu yıl ise TURYİD, “Gastronomi, bugün dünya turizminin rotasını çiziyor, her yıl 150 milyar dolarlık ekonomi yaratıyor. Ziyaretçilerde daha derin ve anlamlı bir deneyim yaratarak daha kalıcı izler bırakıyor. Gastronomi alanında yaratıcı şehirler dünya çapında markalar haline geliyor. Yepyeni restoranlar açılıyor, şefler yetişiyor, lezzetler geliştiriliyor ve katma değeri yüksek ihracat ürünleri tasarlanıyor” açıklamasını yapıyor.
İlki geçen yıl gerçekleşen Gastroekonomi Zirvesi’nde son dönemde gastronomi turizmiyle öne çıkan ve ceviche ve kinoayı dünyaya tanıtan Peru, yenilikçi mutfak anlayışıyla öne çıkan Danimarka, kimchi turşusunu dünya markası yapan Güney Kore örnekleri de konuşuldu.
Malum, Güney Kore, Japonya, Peru, Danimarka ve İspanya gibi birçok ülke kendi mutfaklarını dünyaya bir marka olarak tanıtabildi.
Gastronomi alanında markalaşmış ülkelerin lider isimleri de geçen yılki zirveye katıldı.
Gastronomide Türkiye markasını ise çok değerli bir isim Alan Yau anlattı.
Wagamama,