Türkiye Cumhuriyeti’nin 97 yıllık serüveni içerisinde, 70 yıl, o kurumun önemini ortaya koyması bakımından hayli önemli bir zaman dilimi. Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmenimiz Mete Belovacıklı, Milliyet’in tarihini kaleme almamı istediğinde endişelendim, çünkü gazetenin 70 yılını özetlemek, aslında Türkiye’yi özetlemek demekti. Yine de Milliyet tarihini üç açıdan incelemek mümkün. Birincisi: toplumsal dönüşüme bizzat katkı sağlayan Milliyet. İkincisi: ilkeleriyle, ilkleriyle, haberleriyle, yazarlarıyla efsane yaratan Milliyet. Üçüncüsü: yeni dünya düzeninin paradigmalarını doğru okumak için geleneksel olanı yeni medyayla buluşturarak köklü geçmişini geleceğe taşıyan Milliyet.
Sorumluluk aldı
Dolayısıyla Milliyet’i anlatmak için, Türkiye’nin çok partili hayata geçtiği, gazetenin de yayın hayatına başladığı 1950’li yıllardan başlamak gerekir. Çünkü o yıllarda Milliyet, ülkede yaşananların sadece siyasal, ekonomik ve toplumsal yansımalarını okurlarıyla paylaşmadı. Sadece haber yapmadı. Gazeteciliğinin bir ötesine geçti. Henüz kalkınmakta olan bir ülkeye duyduğu sorumlulukla hareket etti. Eğitime, sanata, spora, kültüre destek vererek birçok alanda öncü rol oynadı. Eğitim seferberliği başlattı, köprü yaptırdı, yarım bırakılmış bir anıtı tamamladı. Tarihi eserleri koruma altına aldırmak için kampanya düzenledi. Okurlarının gazete konusunda beklentilerini, tercihlerini ya da sorunlarını anlamak için yazarlarıyla köyleri, kasabaları, şehirleri dolaştı.
Mirasımıza sahip çıktık
1967’de Keban Barajı’nın inşası kesinleşir. Ancak o alanda binlerce yıllık eser ve höyüklerin sular altında kalma ihtimali, aralarında Abdi İpekçi, Cüneyt Arcayürek’in de olduğu gazetecilerle, bir grup akademisyeni harekete geçirdi. Amaç 100 yıl sonra, baraj ömrünü tamamladığında bu eserlerin korunmuş olarak yeniden ortaya çıkması. UNESCO 300 bin dolar, dönemin hükümeti ise 2 milyon lira yardım yapacağını açıkladı. Milliyet 38 höyüğün tarihin malı olduğunu hatırlatarak bütçenin tamamlanması için “Keban’daki 6 bin yıllık eserlerimizi kurtaralım” kampanyası başlattı. Gazete bir ay içerisinde 600 bin liranın üzerinde bağış topladı. ODTÜ “Milliyet’in bu hizmeti, Türk arkeoloji tarihine geçecek büyük bir hizmettir” dedi.
Milliyet’in toplumsal sorunlara çözüm amaçlı kampanyaları genellikle eğitim üzerine oldu. İnsan odaklı oldu. 7 Şubat 1961’de yoksul, endişeli, çaresizce bakan bir çocuk fotoğrafını manşetine taşıdı. Başlık “Bu çocuğa kitap verin!” Bu kadar. Bunu bir kampanyaya dönüştürdü. 15 günde 250 bin kitap topladı; alfabeler, okul kitapları, haritalar, defter... Bunlar Milliyet’ten yardım isteyen okullara öğretmenlere dağıtıldı. 1961’de üstelik siyasetin en çalkantılı olduğu yıllar. Bir yanda Yassıada duruşmaları diğer yanda yeni anayasa tartışmaları... Buna karşın Milliyet’in gündemi eğitim oldu. Yoksul çocuklara yardımı sürdürdü. Araç gereç ihtiyacı olan okulların listesini yayımladı. 50 okulun sorumluluğunu üzerine aldı. Bu tarihinde görülmemiş bir etki yarattı. Üç gün içerisinde 432 köy okulu daha sahiplenildi. Kampanya bittiğinde 3244 kişi köy okullarının hamiliğini üstlenmiş oldu. Milliyet kampanyasını 1974 ve 1988’de iki kez daha tekrarladı. 1990’larda da kız çocuklarının eğitimi için yola çıktı.
Abdi İpekçi’ye görevimizi yaptık
Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’nın yargılanma ve infaz süreci, hukuk tarihine geçecek skandallarla dolu. Bunlardan biri Milliyet gazetesi açısından büyük bir öneme sahip. 8 Ocak 2006’da Ağca’nın 6 yıl yattıktan sonra cezaevinden çıkacağı yönünde bir istihbarat bilgisi Milliyet gazetesini ayağa kaldırdı. Dava dosyasını başından itibaren takip ettiğim için gazeteye çağrıldım. Önümde dosyalar, hesap makinaları, çıkan kanunlar, yargılanma süreleri, infaz süreleri derken “Çıkması mümkün değil. En az dört yıl daha yatması gerekiyor” dedim. Fakat bunu bir hukukçunun bize söylemesi gerekiyordu. Abdi İpekçi’nin avukatı Turgut Kazan’ı aradım.
Ertesi gün “Böyle tahliye olmaz” başlığı ile haber yapsak da Ağca 12 Ocak’ta elini kolunu sallayarak çıktı. Milliyet pes etmedi, bir ekip ruhuyla çalıştı. Hemen her gün hesap hatası yapıldığı yönünde haberlerini sürdürdü. Bir hafta sonra dönemin Adalet Bakanı hesap hatası olduğunu kabul etti. Milliyet 18 Ocak’ta bu kez “Hesap hatasına resmi itiraf” başlığını attı. İki gün sonra 20 Ocak’ta Ağca saklandığı yerde bulundu ve tekrar cezaevine girdi.” Bu kez manşetimiz “Ait olduğu yerde” oldu. O ısrarla hesap hatası yapıldığı yönündeki haberlerimizi sürdürmeseydik adalet, “Bir katili yanlışlıkla salıverdik” der miydi bilmiyorum. Milliyet’in bu başarısı sadece bana Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Başarı Ödülü’nü kazandırmadı. Hem gazeteme hem de Abdi İpekçi’ye karşı görevimi yapmış olduğum inancını korumama da neden oldu.
İlklerle efsaneleşti
Milliyet’i önemli yapan ikinci unsur 70 yıllık zaman diliminde, gazetenin Türk basın tarihinde yer etmiş ilkeleridir. O ilkelerle; manşetleri, tefrikaları, dizi yazıları, muhabir ve yazarlarıyla, dış dünyayı içeriye taşıdı. Örneğin bu yazıyı yazmak için Milliyet’in arşivini karıştırdığımda, en az 30 kez “Milliyet belgeyi ele geçirdi” başlığı ile karşılaştım. Gizli anlaşmalar, tarihi mektuplar, saklanan dosyalar, mahkemelere delil olan fotoğraflar... Ve o arşivde Milliyet muhabirleri, yazarları her yerde: Kıbrıs harekâtı, İran Irak savaşı, Körfez savaşı, Afganistan savaşı, Kuzey Irak’ta PKK kampları, Beyrut… Sonuçta; tarihin gizli odasına dalmış, sırlarını aralamış, duvarları yıkmış bir gazeteyle karşılaşıyorsunuz ve dünyayla...
Yeniliklerle büyüdü
Bugün Milliyet, dünya hızla değişirken, iletişim çağının paradigmalarını doğru okumanın dünya tarihi açısından önemli olduğunun bilincinde bir gazete olarak yoluna devam ediyor. Barış harekâtını adım adım izleyerek tarihin en ‘canlı’ tanığı olması, Küresel bir sorun haline gelen Kovid-19 salgınını daha ilk günden sayfalarına taşıması bundan. Yıllardır medyada süren tüm kamplaşmalara ve bölünmelere rağmen mesafesini koruyor, soğukkanlılığını halen yitirmemiş görünüyor. Küresel sorunlarla dünyanın “ortak bir hafıza” üzerinden yeniden şekillendiğini de biliyor. Bir bilinmeze doğru bıçak sırtında yol alan dünyayı daha iyi yorumlamak isterseniz, küresel ısınmadan sağlık sorunlarına, depremden bilime, eğitimden teknolojiye uzanan yüzlerce haberi arşivlerimizde bulmanız mümkün….
Sonuçta; marka yaratmak, büyümek ya da kurumsallaşmak daima mümkündür. Ama hızla değişen dünyada, geleneksel olanı sürdürmek kolay değil. Evet, 70 yılı geride bırakmış Milliyet haberleriyle, ilkeleriyle efsaneleşmiş bir tarih. Ama onun hikayesi genel yayın yönetmenlerinin, yazarlarının, muhabirlerinin, editörlerinin, sayfa sekreterlerinin belleğinin arkasında gizlidir.